Translation of "Yapabileceğin" in English

0.017 sec.

Examples of using "Yapabileceğin" in a sentence and their english translations:

- Tüm yapabileceğin beklemektir.
- Tüm yapabileceğin beklemek.

- All you can do is to wait.
- All you can do is wait.

Tüm yapabileceğin beklemektir.

- All you can do is to wait.
- All you can do is wait.

Yapabileceğin bir şey yoktu.

- There was nothing you could have done.
- There was nothing you could've done.

Yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do.

Yapabileceğin her şeyi yaptın.

- You did your best.
- You've done everything you can do.

Yapabileceğin bir şey olmalı.

There's got to be something you can do.

Gerçekten tüm yapabileceğin bu.

It's all you really can do.

Yapabileceğin bir şey var mı?

Is there anything you can do?

Yapabileceğin başka bir şey yok.

There's nothing else you can do.

Yapabileceğin bir şey yok mu?

Isn't there anything you can do?

Sen yapabileceğin her şeyi yaptın.

You did everything you could.

İstediğini yapamadığında, yapabileceğin şeyi yap.

When you can't do what you want, you do what you can.

Yapabileceğin herhangi bir şekilde katıl.

Participate any way you can.

- Dil becerilerini geliştirmek için yapabileceğin şey bu.
- Dil becerilerini geliştirmek için yapabileceğin bu.

This is what you can do in order to improve your language skills.

Bu yapabileceğin son şey değil mi?

Isn’t this the worst thing you could do?

O konuda yapabileceğin hiçbir şey yok.

There's nothing that you can do about it.

Yapabileceğin daha fazla bir şey yok.

There's nothing more you can do.

Bunun hakkında yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do about it.

Tom onu yapabileceğin konusunda beni uyardı.

Tom warned me you might do that.

Onun hakkında yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do about that.

Tom için yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do for Tom.

Onun için yapabileceğin hiçbir şey yok.

There is nothing you can do for her.

Onu yapabileceğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.

I had no idea you could do that.

- O konuda kesinlikle yapabileceğin hiçbir şey yoktu.
- Kesinlikle onun hakkında yapabileceğin hiçbir şey yoktu.

There was absolutely nothing you could do about it.

Şimdi yapabileceğin en önemli şey sakin kalmaktır.

The most important thing you can do now is to remain calm.

Burada yapabileceğin daha fazla bir şey yok.

There's nothing more you can do here.

Beni durdurmak için yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do to stop me.

Şimdi onun hakkında yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do about it now.

O, yapabileceğin bir şey gibi görünüyor mu?

Does that seem like something you can do?

Yardım etmek için yapabileceğin bir şey yoktu.

- There was nothing you could've done to help.
- There was nothing you could have done to help.

Tom için yapabileceğin bir şey var mı?

Is there anything you can do for Tom?

En azından yapabileceğin şey bana cevap vermek.

The least you could do is to answer me.

Bu konuda yapabileceğin bir şey olmadığını biliyordum.

I knew there was nothing you could do about it.

Yapabileceğin en kısa zamanda buraya gelmen gerekiyor.

You need to get here as soon as you can.

Bu konuda yapabileceğin bir şey var mı?

Is there anything you can do about it?

Su içmek, yapabileceğin en iyi şeylerden biri.

Drinking water is one of the best things that you can do.

Onu tek başına yapabileceğin hiçbir yol yok.

- There's no way you can do that by yourself.
- There's no way that you can do that by yourself.

Yardım etmek için yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do to help.

- Tüm yapabileceğin şikâyet etmektir.
- Bütün yaptığın şikayet etmek.

- All you do is complain!
- All you do is complain.

Yapabileceğin daha fazla bir şey olmadığına emin misin?

- Are you sure there's nothing more you can do?
- Are you sure that there's nothing more you can do?

Onun olmasını engellemek için yapabileceğin bir şey yok.

- There's nothing you could've done to prevent that from happening.
- There's nothing you could have done to prevent that from happening.

Yardım etmek için yapabileceğin bir şey var mı?

Is there anything you can do to help?

Tom için yapabileceğin başka bir şey var mı?

Is there something else you can do for Tom?

Yardım etmek için yapabileceğin bir şey yok mu?

- Isn't there something you can do to help?
- Isn't there anything you can do to help?

Benim için yapabileceğin daha fazla bir şey yok.

There's nothing more you can do for me.

Sadece beklemek zorundasın. Yapabileceğin başka bir şey yok.

You just have to wait. There's nothing else you can do.

Ona yardım etmek için yapabileceğin hiçbir şey yok.

There's nothing you can do to help him.

Tom için yapabileceğin en iyi şey bu mu?

Is that the best you can do for Tom?

Bir şeyi sadece isteksizce yapmak yapabileceğin en kötü şeydir.

Doing something only half-heartedly is the worst thing you can do.

Bekar olmak onu sadece diğer bekarlarla yapabileceğin anlamına gelir.

Being celibate means that you may only do it with other celibates.

Tom'a yardım etmek için yapabileceğin bir şey var mı?

Is there anything you can do to help Tom?

Tom'u Boston'a gitmekten vazgeçirmek için yapabileceğin bir şey yok.

There's nothing you can do to stop Tom from going to Boston.

Seni gördüğüme sevindim ama burada yapabileceğin bir şey yok.

I'm glad to see you, but there's nothing you can do here.

- Bugün yapabileceğin şeyi yarına bırakma.
- Bugünkü işini yarına bırakma.

Never put off till tomorrow what you can do today.

Geçmiş geçmişte kalmıştır. Onun hakkında yapabileceğin hiçbir şey yok.

The past is the past. There's nothing you can do about it.

- Elinden gelen o mudur?
- Yapabileceğin en iyi bu mu?

Is that the best you can do?

Şu anda onun hakkında yapabileceğin bir şey var mı?

Is there anything you can do about that now?

- İstediğini yapamıyorsan yapabileceğin şeyi yap.
- Eğer istediğinizi yapamıyorsanız, yapabildiğinizi yapın.

If you can't do what you want, do what you can.

Tom'u yaptığı şeyi yapmaktan durdurmak için yapabileceğin bir şey yoktu.

- There was nothing that you could've done to stop Tom from doing what he did.
- There was nothing that you could have done to stop Tom from doing what he did.

Ona yapabileceğin herhangi bir yardım için şimdiden size teşekkür etmek istiyorum.

I would like to thank you in advance for any help that you are able to give her.

Tom'a yardım etmek için yapabileceğin herhangi bir şey olup olmadığına bak.

See if there's anything you can do to help Tom.

Bu konuda bana yardım etmek için yapabileceğin bir şey var mı?

Is there anything you can do to help me with that?

- Onu nasıl yapacağını bildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Bunu yapabildiğini bilmiyordum.
- Bunu yapabildiğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.
- Bunu yapabileceğin hakkında hiçbir fikrim yoktu.

I had no idea you knew how to do that.