Translation of "Tutmayı" in English

0.010 sec.

Examples of using "Tutmayı" in a sentence and their english translations:

- Sözümü tutmayı planlıyorum.
- Sözümü tutmayı tasarlıyorum.

I plan to keep my promise.

Dilini tutmayı öğrenmelisin.

You've got to learn to hold your tongue.

Balık tutmayı seviyorum.

I like fishing.

Balık tutmayı severim.

- I like fishing.
- I like to fish.
- I love fishing.

Balık tutmayı sevmiyorum.

I don't like fishing.

Balık tutmayı seviyorlar.

They love fishing.

Onlar balık tutmayı biliyorlar.

They know how to fish.

Tom balık tutmayı sever.

- Tom likes fishing.
- Tom likes to fish.

Nehirde balık tutmayı seviyorum.

I like to fish in the river.

O balık tutmayı seviyor.

He likes fishing.

O balık tutmayı sever.

He is fond of fishing.

Tom balık tutmayı seviyordu.

Tom loved fishing.

O, balık tutmayı seviyor.

She loves to fish.

Tom balık tutmayı seviyor.

Tom loves fishing.

Balık tutmayı sevmiyor musun?

Don't you like fishing?

Balık tutmayı sever misin?

Do you like fishing?

Finansal danışman tutmayı düşünüyorum.

I'm thinking of hiring a financial consultant.

Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi.

The boy liked to keep his pencils sharp.

Otoriteler dövizi dengede tutmayı başardı.

The authorities managed to stabilize the currency.

Tom ağzını kapalı tutmayı biliyor.

Tom knows how to keep his mouth shut.

O onu kollarında tutmayı istedi.

He longed to hold her in his arms.

Tabii ki balık tutmayı severim.

Of course I like fishing.

Balık tutmayı seversin, değil mi?

You like fishing, don't you?

Ve onları ülke dışında tutmayı hedefliyor

and keeping them out of the country,

Tom çoğu zaman sözünü tutmayı başaramaz.

- Tom often fails to keep his word.
- Tom often doesn't keep his promises.

Hakaret edilmesine rağmen öfkesini tutmayı başardı.

In spite of being insulted, he managed to keep his temper.

Tom bir avukat tutmayı göze alamaz.

Tom can't afford a lawyer.

Tom'un balık tutmayı bildiğinden kuşku duyuyorum.

- I doubt Tom knows how to fish.
- I doubt that Tom knows how to fish.

Bundan sonra fikirlerinizi kendinizde tutmayı öneriyorum.

I suggest keeping your opinions to yourself from now on.

Her gün günlük tutmayı alışkanlık edinmiştir.

She is in the habit of writing in her diary every day.

Tom bir avukat tutmayı göze alamadı.

- Tom couldn't afford to hire a lawyer.
- Tom couldn't afford a lawyer.

O sık sık sözlerini tutmayı unutur.

He often forgets to keep his promises.

Tom bir bebekbakıcısı tutmayı göze alamaz.

Tom can't afford to hire a babysitter.

Tom bana balık tutmayı sevmediğini söyledi.

- Tom told me he didn't like fishing.
- Tom told me that he didn't like fishing.

Yürümektense bir taksi tutmayı tercih ederim.

I'd prefer to take a taxi rather than walk.

- Alabalık tutmayı seviyorum.
- Alabalık yakalamayı seviyorum.

I like fishing for trout.

Tom balık tutmayı sever, değil mi?

Tom likes fishing, doesn't he?

- Babam balık tutmayı sever, ve ben de.
- Babam balık tutmayı sever; aynı şekilde ben de.

My father likes fishing, and so do I.

Ben her gün günlük tutmayı zor buldum.

I found it difficult to keep a diary every day.

Tom Mary'nin kiminle balık tutmayı planladığını bilmiyordu.

Tom didn't know who Mary was planning to go fishing with.

Fadıl onu Kahire'ye götürecek bir taksi tutmayı başardı.

Fadil managed to get a cab to take him to Cairo.

Tom ve Mary bana balık tutmayı sevmediklerini söylediler.

- Tom and Mary told me they didn't like fishing.
- Tom and Mary told me that they didn't like fishing.

Tom kafasını suyun üstünde tutmayı zar zor başarabildi.

Tom barely managed to keep his head above water.

Bunu bu kadar uzun süre gizli tutmayı nasıl başarabildiler?

How did they manage to keep this a secret for so long?

Ciddi kayıplar almalarına rağmen Memlük komutanı hattını sağlam tutmayı başardı

Despite taking considerable losses the Mamluk commander kept his line stable as he rounded

Tom aralıklı oruç tutmayı denedi, ancak kısa süre sonra hastalıktan öldü.

Tom tried intermittent fasting, but died of complications soon after.

Balık tutmayı çok seviyorum. Bu oldukça sakinleştirici bir zaman geçirme yöntemi.

I like to fish; it's a very relaxing way to spend the day.

Birine balık verirsen o gün karnını doyurursun. Balık tutmayı öğretirsen her gün karnını doyurursun.

Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for the rest of his life.

- Bir insana bir balık verirsen onu bir gün beslersin. Bir insana balık tutmayı öğretirsen onu ömür boyu beslersin.
- Birine balık verirsen o gün karnını doyurursun. Balık tutmayı öğretirsen her gün karnını doyurursun.

Give a man a fish and you feed him for a day. Teach a man to fish and you feed him for a lifetime.