Translation of "Tost" in English

Tost soğuk.

The toast is cold.

Kahvaltıda tost yedim.

I ate toast for breakfast.

Bir tost yapmalısın.

You should make a toast.

Tost yanmış görünüyor.

The toast looks burnt.

Sabahları kızarmış tost severim.

I like brown toast in the morning.

Bir tost yapmak istiyorum.

I'd like to make a toast.

Yapıyorsan biraz tost istiyorum.

I'd like some toast if you are making some.

Bir tost makinem var.

I have a toaster.

İstersen biraz tost yapabilirim.

I can make some toast if you want.

Bir tost daha yapalım.

Let's make another toast.

Kim Fransız usulü tost istiyor?

Who wants French toast?

Eğer istersen, biraz tost yapabilirim.

I can make some toast if you want.

Tom bir parça tost yedi.

Tom ate a piece of toast.

O, tost makinesini tekrar bozdu.

She has broken the toaster again.

Bardaklarımızı bir tost için kaldıralım.

Let's raise our glasses for a toast.

Sabahleyin sadece tost ve kahve alırım.

I only have toast and coffee in the morning.

Doğum gününde bir tost önermek istiyorum.

I would like to propose a toast on your birthday.

Ben kahve, tost ve jöle istiyorum.

I want coffee, toast, and jelly.

Dün sabah kahvaltıda tost yedin mi?

Did you have toast for breakfast yesterday morning?

Ben tost makinesini tamir etmek zorunda kaldım.

I had to fix the toaster.

Onlar onun cenaze töreninde bir tost yaptılar.

They made a toast at his funeral.

Tom tost makinesine birkaç dilim ekmek koydu.

Tom put a couple of slices of bread into the toaster.

Tom bir tost için şarap bardağını kaldırdı.

Tom held up his wine glass for a toast.

Tom'un tost makinesinin fişini zaten çektiğini düşünüyordum.

- I thought Tom had already unplugged the toaster.
- I thought that Tom had already unplugged the toaster.

Bugünkü kahvaltım: peynirli tost üzerine sahanda yumurta.

For my breakfast today: fried egg on toast with cheese.

Bu tost makinesinin bir yıl garantisi var.

There is a one-year guarantee on this toaster.

Pekala, ben sadece tost ve kahve alacağım.

Well, I'll only take toast and coffee.

İki dilim tost ve bir fincan çay istiyorum.

I'd like two slices of toast and a cup of tea.

O açlıktan öldüğü için bir parça tost yedi.

He swallowed a piece of toast because he was starving.

Ben her zaman kahvaltıda kahve ve tost alırım.

I always have coffee and toast for breakfast.

Bir tost yemektense bir sandviç yemeyi tercih ederim.

I would rather have a sandwich than a toast.

Bütün istediğim bir fincan kahve ve bir parça tost.

All I want is a cup of coffee and a piece of toast.

Tom tost makinesinin arkasında yarısı yenmiş bir elma buldu.

Tom found a half-eaten apple behind the toaster.

Kahvaltı için iki tane tost ve üç yumurta yedim.

I ate three eggs and two pieces of toast for breakfast.

Mütevazı bir kahvaltı tost, kahve ve bir yumurta yedim.

I ate a modest breakfast of toast, coffee, and one egg.

Tom bana birkaç dilim tost ve bir bardak süt verdi.

Tom gave me a couple of slices of toast and a glass of milk.

Tom tost makinesinin fişini çekti ve onu bir kutuya koydu.

Tom unplugged the toaster and put it in a box.

Tom bir parça tost yedi ve bir fincan kahve içti.

Tom ate a piece of toast and drank a cup of coffee.

Bir tost yapmak zorunda kalacaksınız, ancak bu sadece bir formalitedir.

You'll have to make a toast but it's just a formality.

Annem genellikle kahvaltı için tost yiyor ve bir bardak süt içiyor.

My mom usually has toast and a glass of milk for breakfast.

Onu tost dilimleri üzerine yayın ve üstüne biraz çam fıstığı serpin.

Spread it on slices of toast and sprinkle some pine nuts on top.

Bu sabah sadece bir parça tost ve bir fincan kahve aldım.

I only had a piece of toast and a cup of coffee this morning.

Menüye baktım ve ne hizmet sunduklarını tahmin edemezsin: Fransız usulü tost.

I looked at the menu and you'll never guess what they were serving: French toast!

- Tom ve Mary'ye bir tost yapmak istiyorum.
- Tom ve Mary'nin şerefine kadehimi kaldırıyorum.

I'd like to make a toast to Tom and Mary.

Tom 6:30'da yataktan kalktı, mutfağa gitti ve tost makinesine iki dilim ekmek koydu.

Tom rolled out of bed at 6:30, shuffled into the kitchen and put two slices of bread into the toaster.

O bir tost makinesi, bir kahve makinesi, bir yumurta pişirici ve bir el mikseri satın aldı.

She bought a toaster, a coffeemaker, an egg cooker and a hand mixer.