Translation of "Sorularını" in English

Onların sorularını cevaplayamaz.

- He cannot answer their questions.
- He can't answer their questions.

Sorularını beklemeye al.

Hold your questions.

Takip sorularını sormayı unutma.

Don't forget to ask follow-up questions.

Bütün sorularını cevapladığımı düşündüm.

- I thought I'd answered all your questions.
- I thought that I'd answered all your questions.

Tom'un sorularını çoktan cevapladım.

I've already answered Tom's questions.

Bütün sorularını yanıtladığımı düşünüyorum.

I think I've answered all your questions.

Tom onların sorularını cevaplayamadı.

Tom couldn't answer their questions.

Tom polisin sorularını yanıtladı.

Tom answered the policeman's questions.

Tom'un bütün sorularını cevapladım.

- I answered all of Tom's questions.
- I answered all Tom's questions.

Tom, sorularını yanıtlamamı söyledi.

Tom told me to answer your questions.

Onun sorularını anlamak imkânsızdı.

It was impossible to understand his questions.

Tom öğretmenin sorularını yanıtladı.

Tom answered the teacher's questions.

Tom zekâ sorularını sever.

- Tom likes brainteasers.
- Tom likes brain teasers.

Tom Mary'nin tüm sorularını yanıtladı.

Tom answered all of Mary's questions.

Tom bile öğretmenin sorularını cevaplayamadı.

Even Tom wasn't able to answer the teacher's questions.

- Sami, Leyla'nın tüm sorularını safça cevapladı.
- Sami, Leyla'nın bütün sorularını saf saf yanıtladı.

Sami naively answered all of Layla's questions.

Ama sorularını doğru düzgün sormaktan yoksundular

but lacked the ability to ask their questions properly

Bu ön hazırlık sorularını geçtikten sonra

So after I got past those preliminary questions,

Mona onların sorularını doğaçlama olarak yanıtladı.

Mona answered their questions off the cuff.

Tom, senin tüm sorularını yanıtlamamı söyledi.

Tom told me to answer all your questions.

Bir hükümet yetkilisi gazetecilerin sorularını yanıtladı.

A government official answered the reporters' questions.

Tom Mary'nin sorularını cevaplamama izin vermedi.

Tom didn't let me answer Mary's questions.

Onun sorularını cevaplamak için elimden geleni yaptım.

I did the best I could to answer her questions.

Eğer sen benimkini cevaplarsan ben sadece senin sorularını cevaplarım.

I'll only answer your questions if you answer mine.

Tüm yapmanız gereken, burada oturmak ve doktorun sorularını cevaplamak.

All you have to do is sit down here and answer the doctor's questions.

Onun sorularını cevapladım ama herhangi bir bilgi için gönüllü olmadım.

I answered her questions, but I did not volunteer any information.

Mary, kuzeninin sorularını cevaplamaktan kaçınmak için başı ağrıyormuş numarası yaptı.

Mary pretended to have a headache to avoid answering her cousin's questions.