Translation of "Satar" in English

Seks satar.

Sex sells.

- O çiçek satar.
- O, çiçek satar.

She sells flowers.

Tom gübre satar.

Tom sells fertilizer.

O, çiçek satar.

She sells flowers.

O sebze satar.

- She sells vegetables.
- He sells vegetables.

O araba satar.

He sells cars.

Tom ayakkabı satar.

Tom sells shoes.

Onlar mobilya satar.

They sell furniture.

O radyolar satar.

He sells radios.

Tom meyve satar.

Tom sells fruit.

O çiçek satar.

She sells flowers.

Tom bilgisayar satar.

Tom sells computers.

Tom çiçekler satar.

Tom sells flowers.

Mağaza çeşitli mallar satar.

The shop sells a variety of goods.

Bana evini satar mısın?

Will you sell me your house?

Bu dükkan sebze satar.

This store sells vegetables.

Arabanı bana satar mısın?

Will you sell your car to me?

O bize giysiler satar.

She sells us dresses.

Fransızca gazeteler satar mısın?

Do you sell French newspapers?

Reklam ürünleri havadan satar.

Advertising sells products over the air.

Ürünlerimiz yurtdışında iyi satar.

Our products sell well overseas.

Titing pazarda sebze satar.

Titing sells vegetables at the market.

O, deniz kabukları satar.

She sells sea shells.

Coty şirketi parfüm satar.

The Coty company sells perfumes.

İbaan Market sebze satar.

The Ibaan Market sells vegetables.

Tom Boston'da arabalar satar.

Tom sells cars in Boston.

Fadil yapı malzemeleri satar.

Fadil sells building materials.

Tom eşyaları çevrimiçi satar.

Tom sells things online.

Tom at alıp satar.

Tom buys and sells horses.

Sami Kahire'de deve satar.

Sami sells camels in Cairo.

Dükkan her türde ürünler satar.

The shop sells articles of all kinds.

Mağaza her türlü biblo satar.

The shop sells all sorts of bric-a-brac.

Şirketimiz sadece kaliteli mal satar.

Our company only sells quality goods.

Bu dükkan eski kitap satar.

This store sells old books.

Kasap etin çeşitli kesimlerini satar.

The butcher shop sells assorted cuts of meat.

Onun kitapları milyonlarca kopya satar.

His books sell millions of copies.

Tom yetiştirdiği sebzelerin çoğunu satar.

Tom sells most of the vegetables that he grows.

O, sahilde deniz kabukları satar.

She sells seashells by the seashore.

Bu dükkân kadın giysisi satar.

This shop deals in women's clothing.

Bu dükkân ev aletleri satar.

This store carries household equipment.

O mağaza erkek giysisi satar.

That store sells men's wear.

Dükkan meyve ve sebze satar.

The store sells fruit and vegetables.

Tom yolun kenarında sebze satar.

Tom sells vegetables on the side of the road.

Tom antikalar alır ve satar.

Tom buys and sells antiques.

Sen bunu da satar mısın?

Will you sell that, too?

O mağaza et ve balık satar.

That store sells meat and fish.

Mağaza, kadınlar için pahalı aksesuarlar satar.

The shop sells expensive accessories for women.

O dükkân gazete ve dergi satar.

That store sells newspapers and magazines.

Bu tür cep telefonu iyi satar.

This type of mobile phone sells well.

Kitabı bana 500 yene satar mısın?

Can you sell the book to me for 500 yen?

O, deri eşyalar alır ve satar.

He buys and sells leather goods.

Bu dükkan her türde ürün satar.

This shop sells articles of all kinds.

Tom antik halılar alır ve satar.

Tom buys and sells antique rugs.

Tom eski paraları alır ve satar.

Tom buys and sells old coins.

Tom tavşanları yetiştirir ve onları satar.

Tom raises rabbits and sells them.

Sami at satın alır ve satar.

Sami buys and sells horses.

Hiç Fransızca yazılmış rehber kitap satar mısın?

Do you sell any guidebooks written in French?

O mağaza bir sürü ithal mal satar.

That store sells a lot of imported goods.

Tom, ikinci el arabalar alır ve satar.

Tom buys and sells used cars.

Sence Tom bana resimlerinden birini satar mı?

- Do you think Tom would sell me one of his paintings?
- Do you think that Tom would sell me one of his paintings?

Tom eski kitapları satın alır ve satar.

Tom buys and sells old books.

- Evinizi ona satar mısınız?
- Evini ona satacak mısın?

Will you sell your house to him?

Onlar burada başka bir yerde bulamadığın şeyleri satar.

They sell things here that you can't find anywhere else.

Onlar burada başka bir yerde alamayacağın şeyleri satar.

They sell things here that you can't get anywhere else.

Köşedeki dükkan çok iyi bir fiyata meyve satar.

The shop on the corner sells fruit at a very good price.

Açık hava pazarları yerel çiftliklerde yetiştirilen gıdaları satar.

Open-air markets sell food grown on local farms.

Kurgu romanları gerçeklikten daha çok satar. Aslında gerçeklik hiç satmıyor.

Fiction novels sell better than reality. In fact, reality doesn't sell at all.