Translation of "Sınırlı" in English

0.017 sec.

Examples of using "Sınırlı" in a sentence and their english translations:

Fransızcam sınırlı.

My French is limited.

Zamanınız sınırlı.

Your time is limited.

Miktarlar sınırlı.

Quantities are limited.

Kaynaklar sınırlı.

Resources are limited.

Biletler sınırlı.

Tickets are limited.

Zaman sınırlı.

Time is limited.

Sınırlı kaynaklarımız var.

We have limited resources.

Bütçemiz çok sınırlı.

Our budget is very limited.

Sınırlı alanımız var.

We have limited space.

Sınırlı biletler mevcuttur.

Limited tickets are available.

Bizim kaynaklarımız sınırlı.

Our resources are limited.

Bisiklet girişi sınırlı.

Bicycle access is limited.

Bizim zamanımız sınırlı.

Our time is limited.

Evren sınırlı mıdır?

Is the universe unlimited?

Fransızcam çok sınırlı.

My French is very limited.

Almancam çok sınırlı.

My German is very limited.

Benim seçeneklerim sınırlı.

My choices are limited.

Sınırlı depolama kapasitesi nedeniyle,

because of that limited storage capacity,

Ama bununla sınırlı değil

But that’s not all…

Buralarda yiyecek sınırlı mı?

Is food scarce around here?

Sınırlı su kaynağımızı koruyalım.

Let's conserve our limited water supply.

Sınırlı su kaynaklarımızı koruyalım.

Let's conserve our limited water resources.

Burada Boston'daki zamanımız sınırlı.

Our time here in Boston is limited.

Bizim seçeneklerimiz çok sınırlı.

Our choices are very limited.

Benim kelime hazinem sınırlı.

My vocabulary is limited.

Politikada sınırlı yetenekleri vardı.

He had limited skills in politics.

Sınırlı mali yardım mevcuttur.

Limited financial aid is available.

- Bu sınırlı bir süre teklifi.
- Bu sınırlı süreli bir teklif.

It's a limited-time offer.

Bilgi sınırlıdır; bilgelik daha sınırlı.

Knowledge is scarce; wisdom is scarcer.

Sınırlı bir bütçe ile çalışıyoruz.

We're working on a limited budget.

Çok sınırlı bir stoğumuz var.

We have a very limited stock.

Bence tek dillilik çok sınırlı.

I think that monolingualism is very limiting.

Sınırlı bir bütçeyle seyahat ediyoruz.

- We are traveling on a tight budget.
- We're traveling on a tight budget.

Özel değilim, sadece sınırlı üretimlerdenim.

I'm not special. I'm just a limited edition.

Bu sınırlı ekspres Sendai'ye gider.

This limited express is bound for Sendai.

Gerçekten ne kadar sınırlı olduğunu gösterir.

from less mainstream cultures is being translated.

Bilimsel kaynakları sınırlı bir lisede okumuştum.

with limited opportunity for scientific exploration.

Sınıftaki öğrenci sayısı on beşle sınırlı.

- The number of students in the class is limited to fifteen.
- The number of students in this class is limited to 15.
- The number of students in this class is limited to fifteen.

Sınırlı görüş nedeniyle yolculuk zor olabilir.

Due to limited visibility navigation may be difficult.

Biletler hızla satılıyor ve yer sınırlı.

Tickets are selling fast and space is limited.

Futbol zorunlu olarak erkeklerle sınırlı değildir.

Soccer is not necessarily confined to men.

- Bu teklif sadece sınırlı bir süre için geçerli.
- Bu öneri yalnızca sınırlı bir süre için geçerlidir.
- Bu teklif sadece sınırlı bir süre boyunca geçerlidir.

This offer is available for a limited time only.

Bu sınırlı alan üstündeki odağınızı dağıtmaya çalışacağım.

I will attempt to fracture your focus across this confined arena.

Tabi bu bu olaylarla da sınırlı kalmıyor

Of course, this is not limited to these events.

Görüş yoğun siste ciddi olarak sınırlı idi.

Visibility was severely restricted in the heavy fog.

Sınırlı bir gezegende sınırsız bir büyüme olamaz.

We cannot have infinite growth on a finite planet.

Kaynaklarınız sınırlı olduğunda öncelik sıralaması yapmanız gerekir.

When your resources are limited, you have to prioritize.

Be sınıftaki öğrenci sayısı on beşle sınırlı.

- The number of students in this class is limited to 15.
- The number of students in this class is limited to fifteen.

Bu baskı yedi bin nüsha ile sınırlı.

This edition is limited to seven thousand copies.

Davranış üzerinde çok sınırlı etkisi olduğu gerçeği dışında

except for the fact that the science shows

Manevra boşluğunun ne kadar sınırlı olduğunu unutmak kolaydır.

just how limited the room for maneuvering is.

Ve bu sadece bir iş yeriyle sınırlı kalmaz.

And this isn't confined to the workplace.

Sahip olduğumuz sınırlı zamanda üçünü birden yakalama şansımız var.

there's a chance we'll capture all three in the limited amount of time that we have.

Anlatılmaz ya da sınırlı ve yanlış bir bakış açısından aktarılır.

or they're told from a limited vantage point.

Bayezid, Bulgaristan'ın güneyinde sınırlı bir kuvvete kuzeye saldırması emrini verdi,

Bayezid ordered his limited forces in southern Bulgaria to gather and strike north,

Sınırlı imkanları olan bir aileden geliyor ve çocukken babasına trenlerde

He comes from a family of limited means and he used to help his father sell tea in a train

Nükleer soykırım senaryosu sadece eski propagandadır. Silah depoları sınırlı ve paslı.

The nuclear holocaust scenario is just old propaganda. Arsenals are limited and rusty.

Birçok yazılım şirketi, işlevselliği sınırlı olsa da, ürünlerinin ücretsiz versiyonlarını sunuyorlar.

Many software companies offer free versions of their products, albeit with limited functionality.

Denememi yazmak için sınırlı zamanım vardı, bu yüzden zaman zaman kestirmeden gittim.

I had limited time to write my essay, so I cut corners here and there.

Sınırlı bir süre için, yıllık abonelikten% 40 indirim almak için EpicHistory kodunu kullanarak Smart TV'nize kaydolabilirsiniz

For a limited time, you can sign up on your Smart TV using the code EpicHistory to get

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.

God is not a limited individual who sits alone up in the clouds on a golden throne. God is pure Consciousness that dwells within everything. Understanding this truth, learn to accept and love everyone equally.