Translation of "Piknik" in English

0.010 sec.

Examples of using "Piknik" in a sentence and their english translations:

Piknik yapamadık.

We couldn't picnic.

Piknik günü geldi.

The day of the picnic has arrived.

Ormanda piknik yaptık.

We went on a picnic to the woods.

Sahilde piknik yapamadık.

- We couldn't picnic on the coast.
- We couldn't have a picnic on the coast.
- We couldn't picnic on the beach.
- We couldn't have a picnic on the beach.

Piknik yapalım mı?

What about a picnic?

Piknik oldukça eğlenceliydi.

The picnic was quite fun.

Piknik iptal edilmedi.

The picnic hasn't been cancelled.

Dün piknik nasıldı?

How was the picnic yesterday?

Piknik nerede olacak?

Where will the picnic be?

Hadi piknik yapalım.

Let's go on a picnic.

Piknik yağmurdan dolayı ertelendi.

The picnic was put off on account of rain.

Piknik bir hayal kırıklığıydı.

The picnic was a disappointment.

Piknik için tarih belirleyelim.

Let's fix the date for the picnic.

Piknik içi tarih kararlaştıralım.

Let's decide on the date for the picnic.

Parkta bir piknik yapacağız.

We'll have a picnic in the park.

Piknik bütün gün sürdü.

The picnic lasted the whole day.

Piknik tabaklarımız plastikten yapılmıştır.

Our picnic plates are made of plastic.

Kendi piknik yeğini getir.

Bring your own picnic lunch.

Nehrin yanında piknik yapabiliriz.

We could have a picnic by the river.

Piknik için ormana gittiler.

They went into the woods for a picnic.

Kendi piknik sepetini getir.

Bring your own picnic basket.

Sahada bir piknik yaptılar.

They had a picnic in the field.

Yarın bir piknik yapıyoruz.

We're having a picnic tomorrow.

Piknik yağmurdan dolayı iptal edildi.

The picnic was called off because of the rain.

Yağmur bir piknik ertelemesi gerektirdi.

The rain necessitated a postponement of the picnic.

Yağmurdan dolayı piknik iptal edildi.

The picnic was called off because of rain.

Bu piknik için ideal hava.

It's ideal weather for a picnic.

Onlar piknik için yola çıktılar.

They set out on a picnic.

O önümüzdeki cumartesi piknik yapacak.

He will have a picnic next Saturday.

Dün akşam sahilde piknik yapamadık.

We couldn't picnic on the beach yesterday.

Piknik için büyük göle gittik.

We went to big lake for picnic.

Yağmur nedeniyle piknik iptal edildi.

The picnic was cancelled due to the rain.

Piknik için harika bir gün.

It's a wonderful day for a picnic.

Piknik için mükemmel bir gündü.

It was the perfect day for a picnic.

Piknik yağmur dolayısıyla iptal edildi.

The picnic was canceled due to rain.

Piknik için mükemmel bir gün.

It's a perfect day for a picnic.

Piknik yağmur nedeniyle iptal edildi.

The picnic was canceled because of rain.

Piknik için bir zaman ayarlayalım.

Let's set up a time for the picnic.

Piknik yapmaktan zevk alır mısınız?

Do you enjoy going on picnics?

Piknik yağmur yüzünden spor salonunda gerçekleştirildi.

The picnic was held in the gym on account of the rain.

Yarın hava güzel olursa, piknik yapacağız.

If the weather is nice tomorrow, we will have a picnic.

Yağmur nedeniyle, piknik spor salonunda gerçekleştirildi.

Because of the rain, the picnic was held in the gymnasium.

Bu piknik için güzel bir gün.

It's a pleasant day for a picnic.

Bu, piknik için güzel bir yer.

This is a nice place for a picnic.

Bir piknik için güzel bir gün.

It's a good day for a picnic.

Piknik için kesinlikle güzel bir gün.

It certainly is a good day for a picnic.

Bugün piknik için mükemmel bir gün.

Today is a perfect day for a picnic.

Tom bir piknik battaniyesinin üzerinde oturuyor.

Tom is sitting on a picnic blanket.

Eğer hava düzelmezse içeride piknik yapacağız.

We'll have our picnic inside if the weather doesn't improve.

Tom kahve kupasını piknik masasına koydu.

Tom put his coffee mug on the picnic table.

Bugün piknik için güzel bir gün.

Today is a beautiful day for a picnic.

Tom'un annesi piknik sepetini sandviçlerle doldurdu.

Tom's mother packed the picnic basket with sandwiches.

Tom piknik masasında Mary'nin karşısında oturdu.

Tom sat across the picnic table from Mary.

Bu piknik için harika bir gün.

It's a great day for a picnic.

Ben piknik hakkında Tom'a söylemeyi unuttum.

I forgot to tell Tom about the picnic.

Biz nehir kenarında bir piknik yaptık.

We had a picnic by the river.

Biz arka bahçede bir piknik yaptık.

We had a picnic in the backyard.

Yarın yağmur yağarsa, piknik iptal edilecek.

If it rains tomorrow, the picnic will be canceled.

Tom ve Mary piknik masasında oturdular.

Tom and Mary sat at the picnic table.

Yağmur yağsada yağmasada Fujita piknik yapmayı planlıyor.

Whether it rains or not, Fujita is planning to have a picnic.

Ilık, güneşli bir gün piknik için idealdir.

A warm, sunny day is ideal for a picnic.

Piknik için harika bir gün gibi görünüyor.

It looks like a great day for a picnic.

Bir piknik için bugün hava çok soğuk.

It is too cold for a picnic today.

Sanırım her yıl burada bir piknik yapmalıyız.

I think we should have a picnic here every year.

Piknik için harika bir gün, değil mi?

Isn't it a beautiful day for a picnic?

Geçen hafta sonu piknik için dağlara gittim.

Last weekend I went for a picnic in the mountains.

Piknik yapmak için güzel bir yer buldum.

I found a nice place to have a picnic.

Bu, romantik bir piknik için mükemmel yer.

This is the perfect place for a romantic picnic.

Tom ve Mary şelâlenin yanında piknik yaptı.

Tom and Mary had a picnic by the waterfall.

Hava iyi olursa pazar günü piknik yapacağız.

We'll have a picnic on Sunday, weather permitting.

Piknik alanına kara yolu ile kolayca ulaşılabilir.

The picnic area is easily accessible by road.

Tom bütün ofis için bir piknik düzenledi.

Tom arranged a picnic for the whole office.

Tom ve Mary gölde bir piknik planlıyorlar.

Tom and Mary are planning a picnic at the lake.

Bizim için bir piknik öğle yemeği hazırladım.

I've made a picnic lunch for us.

Yağmur yağdığı için piknik öğle yemeğimizi evde yedik.

- Since it was raining, we had to eat our picnic lunch indoors.
- Because of the rain, we had to eat our picnic inside.

Piknik yapmak için daha iyi bir yer düşünemedim.

I couldn't think of a better place to have a picnic.

Yarın bir piknik yapacağız, hava müsait olursa, elbette.

We'll have a picnic tomorrow, weather permitting, of course.

Bu, piknik için harika bir yer gibi görünüyor.

This looks like a great place for a picnic.

Tom ve Mary boş bir piknik masası bulamadı.

Tom and Mary couldn't find an empty picnic table.

Bugün piknik yapmayacaksın, Anne Shirley. Bu cezanız olacak.

You'll go to no picnic today, Anne Shirley. That shall be your punishment.

Evet, bu mağarada bir kurt büyük bir piknik yapmış.

Yeah, a wolf has been having the ultimate picnic in this cave.

Öyle güzel bir gündü ki piknik yapmaya karar verdik.

It was such a nice day that we decided to have a picnic.

Tom yanındaki yolcu koltuğuna büyük bir piknik sepeti koydu.

Tom put the large picnic basket on the passenger seat next to him.

Tom ve Mary nehrin yanında romantik bir piknik yaptı.

Tom and Mary had a romantic picnic by the river.

Bu piknik yapmak için mükemmel bir gün gibi görünüyor.

It looks like a perfect day for a picnic.

Tom piknik sepetinden bir sandviç çıkardı ve Mary'ye uzattı.

Tom took a sandwich out of the picnic basket and handed it to Mary.

- Bir piknik masası yapmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.
- Bir piknik masasını kurmanın bu kadar zor olacağını asla düşünmemiştim.

- I never thought it'd be this hard to build a picnic table.
- I never thought that it'd be this hard to build a picnic table.

Öylesine güzel bir gündü ki biz piknik yapmaya karar verdik.

It was such a fine day that we decided to have a picnic.

Biz küçük bir tepe üzerindeki bir yeşil alanda piknik yaptık.

We had a picnic in a green field on a small hill.

Tom ve Mary'yi yarın piknik için plaja götürmeye söz verdim.

I've promised to take Tom and Mary to the beach for a picnic tomorrow.

Tom piknik sepetinden bir sandviç çıkardı ve onu yemeye başladı.

Tom took a sandwich out of the picnic basket and started eating it.

Tom piknik sepetinden iki sandviç çıkardı ve birini Mary'ye verdi.

Tom took two sandwiches out of the picnic basket and handed one to Mary.

Tom ve Mary bir ağacın altında piknik öğle yemeği yiyerek oturdu.

Tom and Mary sat under a tree eating a picnic lunch.