Translation of "Oturan" in English

İlk oturan Tom'du.

Tom was the first person to sit down.

- Sırada oturan oğlan Tom'dur.
- Bankta oturan çocuk Tom'dur.

The boy sitting on the bench is Tom.

- Oturan yalnızca Tom değildi.
- Tek oturan Tom değildi.

Tom wasn't the only one sitting.

Çünkü yanınızda oturan kişinin

Because chances are

Sınıfımızda oturan bu çocuklar,

These kids sitting in our classroom,

Köşede oturan adam kimdir?

Who is the man sitting in the corner?

Senin yanında oturan kim?

Who are you sitting next to?

Orada oturan adamı tanıyorum.

I know the man sitting over there.

Orada oturan kız Nancy'dir.

The girl sitting over there is Nancy.

Şurada oturan kız kim?

Who's that girl sitting over there?

Tom tek oturan kişiydi.

- Tom was the only one sitting.
- Tom was the only one who was sitting.

Orada oturan kız Mary'dir.

The girl sitting over there is Mary.

Oturan tek kişi Tom'dur.

Tom is the only one sitting.

Şurada oturan çocuk Tom.

- The boy sitting over there is Tom.
- The boy who's sitting over there is Tom.

Ve yanında oturan kişiye bağırmıştı.

and yelled at the person sitting next to her,

Bankta oturan iki adam Amerikalıydı.

The two men sitting on the bench were Americans.

Bitişikte oturan çift tekrar tartışıyor.

The couple next door are fighting again.

Bankta oturan o değil mi?

Isn't that him sitting on a bench?

Burada oturan hiç kimse yok.

- There's no one sitting here.
- Nobody's sitting here.

Güneşte oturan bir adam vardı.

There was a man sitting in the sun.

Kaç tane oturan kişi var?

How many inhabitants are there?

Tom, yanında oturan kişiyi tanımadı.

Tom didn't recognize the person sitting next to him.

O bankta oturan adam Tom'dur.

The man sitting on that bench is Tom.

Piyanoda oturan kız benim kızımdır.

The girl sitting at the piano is my daughter.

Boston'da oturan birkaç arkadaşım var.

I have several friends who live in Boston.

Tom oturan tek kişi değil.

Tom isn't the only one sitting.

Kapıya en yakın oturan oğlanı tanıyorum.

I know the boy who is sitting closest to the door.

Masanın diğer ucunda oturan adam kim?

- Who is the man sitting at the other end of the table?
- Who's the man sitting at the other end of the table?

Divan üzerinde oturan kadın benim büyükannem.

- The woman who is sitting on the sofa is my grandmother.
- The woman who's sitting on the sofa is my grandmother.
- The woman sitting on the sofa is my grandmother.

Orada oturan adam ünlü bir şarkıcıdır.

The man sitting over there is a famous singer.

Masanın diğer ucunda oturan kişi kim?

Who's the person sitting at the other end of the table?

Bu resimde senin yanında oturan kim?

Who's that sitting next to you in this picture?

Tom mikrofona en yakın oturan kişiydi.

Tom was the one sitting closest to the microphone.

Yanımda oturan adam tarafından cüzdanım soyuldu.

I was robbed of my wallet by the man sitting next to me.

Yandaki evde oturan kız çok güzeldir.

The girl who lives next door is very pretty.

Tom trende yanında oturan kişiyle konuştu.

Tom spoke to the person sitting next to him on the train.

Öğretmenin önünde oturan kız öğrenci Almanyalıdır.

The female student that sat in front of the teacher is from Germany.

Orada oturan kadın onun şimdiki karısı.

The woman sitting over there is his present wife.

Sinemada senin önünde oturan kişi kimdi?

Who was that sitting in front of you at the movies?

- Burada oturan yok.
- Bu koltuk boş.

- This seat is free.
- This seat's free.

Jack'in yanında oturan güzel kız kim?

Who is the pretty girl sitting beside Jack?

Orada oturan pembe elbiseli kız kim?

Who's the girl in the pink dress, sat over there?

Duvarda oturan yaşlı adam sıkılmış görünüyordu.

The old man sitting on the wall looked bored.

Tom, orada pencerenin yanında oturan adam.

Tom is the guy over there sitting near the window.

Boston'da oturan erkek kardeşim bir marangozdur.

My brother who lives in Boston is a carpenter.

Tom'un yanında oturan adam, onun babası.

- The man sitting next to Tom is his father.
- The man who's sitting next to Tom is his father.

Tom'un yanında oturan adam, onun babasıdır.

- The man sitting next to Tom is his father.
- The man who's sitting next to Tom is his father.

Ayrıca şaşkın bir şekilde oturan Abby var

And then you have Abby, sitting there completely bewildered

İsa'ya karşı simetrik oturan kişi Aziz John

The one who sits symmetrically against Jesus is St. John

Orada diğer tarafta oturan o adamı tanıyorum.

I know that man who is sitting there on the other side.

Tezgahta oturan üç tane beyaz adam vardı.

There were three white guys sitting at the counter.

Bir bankta oturan yaşlı bir adam var.

There is an old man sitting on a bench.

Bitişik masada oturan, Almanca konuşan bir çiftti.

- Sitting at the adjoining table was a German-speaking couple.
- At the neighbouring table sat a German-speaking couple.

Sami bankta oturan genç bir çocuk gördü.

Sami saw a young boy sitting on a bench.

Kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla şarkı söylüyordu.

He was singing with the children sitting around the campfire.

Şurada bankta oturan yaşlı adam benim dedem.

The old man sitting on the bench over there is my grandfather.

Bizim karşımızda oturan kadın şu an onun karısı.

The woman sitting across from us is his wife at present.

Orada bir bankta kitap okuyarak oturan biri vardı.

There was someone sitting on a bench reading a book there.

Kucağında çocukla oturan şu kadının fotoğrafik hafızası var.

That woman who has a child on her knee has a photographic memory.

Kuyruğunun üzerinde oturan büyük bir köpek, yangını izliyordu.

A big dog, sitting on its tail, was watching the fire.

Zaten orada oturan 20'den fazla kişi vardı.

There were already over 20 people sitting there.

Bu kanepe pek rahatmış, oturan kişinin kalkası gelmiyor.

This sofa is very comfortable. Everyone who's sat on it loses the desire to get back up.

- Burası boş.
- Burada oturan yok.
- Bu koltuk boş.

- This seat is free.
- This seat's free.

Onun yan tarafta oturan kızı etkilemeye çalıştığını düşünüyorum.

I think that he's trying to impress the girl who lives next door.

Bankta senin yanında oturan kız çok ilgi çekiciydi.

The girl sitting next to you on the bench was very attractive.

Uçakta yanımda oturan adam bütün yol boyunca uyudu.

The man sitting next to me on the plane slept the whole way.

Otobüste yanınızda oturan yaşlı kadın çok yorgun görünüyordu.

The old lady sitting next to you on the bus looked very tired.

Tom okulun önünde park etmiş otobüste oturan Mary'ye bakıyordu.

Tom was staring at Mary who was sitting on the school bus that was parked in front of the school.

Yanımda oturan bir adam tarafından yakından izlendiğimi fark ettim.

I became aware of being closely observed by a man sitting next to me.

Tom kamp ateşinin etrafında oturan çocuklarla birlikte şarkı söylüyordu.

Tom was singing with the children sitting around the campfire.

Tom pencerenin yanında oturan birine onu açmasını rica etti.

Tom asked someone sitting near the window to open it.

Arabanın arkasında oturan bir kişi hariç herkes kaza anında öldü,

Everyone in the car died instantly apart from one person in the back seat,

Tom yapayalnız oturan bir kız gördü, bu yüzden onunla konuşmaya gitti.

Tom saw a girl sitting all alone, so he went over to talk to her.

Tom masanın etrafında oturan insanlara daha önce hiç poker oynamadığını söyledi.

Tom told the men sitting around the table that he'd never played poker before.

Barda yanımda oturan şafak sökene kadar beraber içtiğim adamlarla gerçekten iyi anlaştım.

I got along so well with the guy sitting next to me at the pub that we ended up drinking together till dawn.

Bir parça kağıdın üzerine, yanınızda oturan kişi hakkında hoşlandığınız bir şey yazın lütfen.

Please write, on a piece of paper, something you like about the person sitting next to you.

Bir barda bir taburede oturan denizci çırağı balık ve cips sepetini beklerken bir bira ısmarladı.

The seaman apprentice, sitting on a stool in a bar, ordered a beer while waiting for his basket of fish and chips.

- Boston'da yaşayan amcam geçen hafta bize geldi.
- Boston'da oturan dayım geçen hafta bizi ziyarete geldi.

My uncle who lives in Boston visited us last week.

Tanrı altın bir tahtta bulutların içinde yalnız oturan sınırlı bir kişi değildir. Tanrı her şeyin içinde yaşayan saf Bilinçtir. Bu gerçeği anlamak için, herkesi eşit kabul etmeyi ve sevmeyi öğrenin.

God is not a limited individual who sits alone up in the clouds on a golden throne. God is pure Consciousness that dwells within everything. Understanding this truth, learn to accept and love everyone equally.