Translation of "Sınıfımızda" in English

Sınıfımızda oturan bu çocuklar,

These kids sitting in our classroom,

Sınıfımızda en uzun benim.

- I am the tallest in our class.
- I'm the tallest one in the class.
- I'm the tallest in our class.

Sınıfımızda 30 öğrenci var.

There are 30 students in our class.

Tom sınıfımızda en uzundur.

Tom is the tallest boy in our class.

Sınıfımızda kırk öğrenci vardır.

There are forty students in our class.

Sınıfımızda kırk öğrenci var.

Our class has forty students.

Sınıfımızda kırk yedi öğrenci var.

There are forty-seven students in our class.

O, sınıfımızda en uzun boyludur.

He's the tallest in our class.

O, sınıfımızda en hızlı koşar.

She runs fastest in our class.

Sınıfımızda en hızlı Tom koşabiliyor.

Tony can run the fastest in our class.

Sınıfımızda kırk bir öğrenci var.

Our class has 41 students.

Tom sınıfımızda en yetenekli sanatçıdır.

Tom is the most talented artist in our class.

Sınıfımızda en hızlı Tom koşabilir.

Tom can run the fastest in our class.

Sınıfımızda en güzel kız kim?

Who is the most beautiful girl in the class?

Tom sınıfımızda en yaşlı öğrencidir.

Tom is the oldest student in our class.

Bizim sınıfımızda hiç kız yok.

There are no girls in our class.

George sınıfımızda en çalışkan çocuk.

George is the most diligent boy in our class.

Tom sınıfımızda en yaşlı kişidir.

Tom was the oldest one in our class.

Tom sınıfımızda en popüler tip.

Tom is the most popular guy in our class.

Sınıfımızda İngilizceyi en iyi Tony konuşur.

Tony speaks English the best in our class.

Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek öğrencidir.

- Tom is the only student in our class that can speak French.
- Tom is the only student in our class who can speak French.

Tom sınıfımızda Boston'a gitmeyen tek kişi.

Tom is the only one in our class who hasn't been to Boston.

Tom sınıfımızda Mary'nin geçinmediği tek kişi.

Tom is the only in our class that Mary doesn't get along with.

Sınıfımızda en az otuz öğrenci var.

There are at least thirty students in our class.

Tom sınıfımızda Fransızca konuşabilen tek kişidir.

Tom is the only one in our class who can speak French.

Tom sınıfımızda iş bulan ilk kişiydi.

Tom was the first one in our class to find a job.

Tom sınıfımızda en iyi notları alır.

Tom gets the best grades in our class.

Tom sınıfımızda banjo çalabilen tek kişidir.

Tom is the only one in our class who can play the banjo.

Tom sınıfımızda herhangi bir çocuk kadar uzundur.

Tom is as tall as any boy in our class.

Tom bugüne kadar sınıfımızda en zeki çocuk.

Tom is by far the smartest kid in our class.

Tom muhtemelen sınıfımızda evlenecek ilk kişi olacak.

Tom will probably be the first one in our class to get married.

Tom sınıfımızda Fransızca çalışmak isteyen tek kişi.

Tom is the only one in our class who really wants to study French.

Sınıfımızda Jack'den daha gayretli bir çocuk yoktur.

In our class, there is no child more diligent than Jack.

Sanırım sınıfımızda evlenecek ilk kişi ben olacağım.

I think I'll be the first one in our class to get married.

Sınıfımızda Tom adında üç erkek çocuk var.

There are three boys with the name Tom in our class.

Sınıfımızda yirmi beş erkek ve yirmi kız var.

Our class has twenty-five boys and twenty girls.

Tom sınıfımızda açık ara en uzun boylu çocuktur.

Tom is by far the tallest boy in our class.

Tom sınıfımızda şimdiye kadar ki en zeki öğrencidir.

Tom is by far the smartest student in our class.

Sınıfımızda Fransızca eğitimi almak istemeyen tek kişi benim.

I'm the only one in our class who doesn't want to study French.

Tom açık farkla sınıfımızda en iyi Fransızca konuşan kişi.

Tom is by far the best French speaker in our class.

- Bizim sınıfın 41 öğrencisi var.
- Sınıfımızda kırk bir öğrenci var.

Our class has 41 students.

- Sınıfımızda yirmi'den fazla öğrenci var.
- Sınıfımız yirmi öğrenciden fazlasına sahip.

Our class has more than twenty students.

Tom sınıfımızda en iyi Fransızca konuşmacı olduğunu söylüyor, fakat ona inanmıyorum.

Tom says he's the best French speaker in our class, but I don't believe him.