Translation of "Kraliçe" in English

0.014 sec.

Examples of using "Kraliçe" in a sentence and their english translations:

Kraliçe.

"Queen."

Bu kraliçe.

It's the queen.

Kraliçe ölmeli.

The queen must die.

Bir kraliçe görüyorum.

- I see the queen.
- I see a queen.

Kraliçe çok yaşa!

Long live the Queen!

Kraliçe Elizabeth kimdi?

Who was Queen Elizabeth?

Beyoncé bir kraliçe.

Beyoncé is a queen.

- O, Kraliçe Victoria'nın soyundan geliyor!
- O, Kraliçe Victoria'nın soyundandır!

He's a descendant of Queen Victoria!

Kraliçe Buckingham Sarayında yaşamaktadır.

The Queen lives in Buckingham Palace.

Kraliçe kralın yanında durdu.

The queen stood beside the king.

Kral ve kraliçe geliyor.

The king and queen are coming.

Kraliçe müzeyi ziyaret etti.

The queen visited the museum.

Kraliçe zihinsel olarak yetersizdir.

The queen is mentally incapacitated.

Kraliçe ile karşılaştığımı hatırlıyorum.

I remember meeting the queen.

Kraliçe Victoria nerede evlendi?

Where did Queen Victoria get married?

Kraliçe, Londra Kulesine hapsedildi.

The queen was imprisoned in the Tower of London.

Kraliçe Buckingham Sarayı'nda oturuyor.

The Queen lives in Buckingham Palace.

Kraliçe Elizabeth'i taklit etmek istiyorum.

I like to imitate Queen Elizabeth.

İyi yürekli kraliçe onu reddedemedi.

The kind-hearted queen could not refuse her.

Kraliçe Victoria evlendiğinde kaç yaşındaydı?

How old was Queen Victoria when she got married?

Kraliçe Victoria ne zaman doğdu?

When was Queen Victoria born?

Victoria ne zaman kraliçe oldu?

When did Victoria become Queen?

Yahudi Mordecai Kraliçe Esther'in kuzeniydi.

Mordecai the Jew was a cousin of Queen Esther.

Kraliçe Marie Antoinette giyotinle edildi.

Queen Marie Antoinette was guillotined.

Herhangi bir kraliçe biliyor musun?

Do you know any queens?

Önümüzdeki hafta kraliçe parlamentoya hitap edecek.

The queen is going to address parliament next week.

Ona kraliçe tarafından üç gemi verildi.

Three ships were given to him by the queen.

Kraliçe Victoria, Büyük Britanya'ya egemen oldu.

Queen Victoria was the sovereign of Great Britain.

Kraliçe 1. Elizabeth 1603 yılında öldü.

Queen Elizabeth died in 1603.

Kovanda sadece tek bir kraliçe olabilir.

There can be only one queen in the hive.

Kralın ölümünden sonra, Elsa kraliçe oldu.

After the king's death Elsa became queen.

Kraliçe muhteşem bir gümüş elbise giyiyordu.

The queen was wearing a magnificent silver dress.

Kraliçe Vashti Kral Ahasuerus'un ilk karısıydı.

Queen Vashti was the first wife of King Ahasuerus.

Ben kraliçe olduğumda, seni hapse atacağım.

When I am queen, I will have you jailed.

Kraliçe olduğum zaman, Tom'u zindana kilitleyeceğim.

When I am queen, I will lock up Tom in the dungeon.

Ben kral olduğumda sen kraliçe olacaksın.

When I am king, you will be queen.

Tom bana bir kraliçe gibi davranır.

Tom treats me like a queen.

Kraliçe ve Kral tekrar güçlerini birleştirdiler.

The Queen and the King have again united their powers.

Kraliçe önümüzdeki sene Çin'i ziyaret edecek.

The Queen is to visit China next year.

Kraliçe Liliuokalani geri çekilmek zorunda kaldı.

Queen Liliuokalani was forced to surrender.

Tom Mary'ye bir kraliçe gibi davrandı.

Tom treated Mary like a queen.

Sami, Leyla'yı bir kraliçe gibi hissettirdi.

Sami made Layla feel like a queen.

- Her kovanda sadece bir kraliçe olabilir.
- Her bir arı kovanında sadece bir kraliçe olabilir.

In each beehive there can only be one queen.

Yuvalarında bir kraliçe vardır. Tıpkı arılar gibi

There is a queen in their nest. Just like bees

Kraliçe karıncayı beslemek için çalışır bütün karıncalar

queen ants trying to feed all ants

Kraliçe bizi davet etmek için yeterince nazikti.

The queen was gracious enough to invite us.

Bir dakika önce biz kraliçe görmüş olabiliriz.

One minute earlier, and we could have seen the Queen.

Kraliçe İsabella tarafından Colomb'a üç gemi verildi.

Three ships were given to Columbus by Queen Isabella.

Kraliçe maçtan sonra her oyuncu ile tokalaştı.

The queen shook hands with each player after the game.

Kraliçe çok güzel bir gümüş elbise giydi.

The queen wore a very beautiful silver dress.

Tom, Kraliçe Mary tarafından şövalye ilan edildi.

Tom was knighted by Queen Mary.

Kraliçe Elizabeth'in herhangi bir doğrudan varisi yoktu.

Queen Elizabeth did not have any direct heir.

Ben kraliçe olduğum zaman, sen kral olacaksın.

When I am queen, you will be king.

Kraliçe I. Elizabeth 1603 yılında vefat etti.

Queen Elizabeth I passed away in 1603.

Kraliçe Elizabeth'in uzun ve başarılı bir hükümdarlığı vardı.

Queen Elizabeth had a long and prosperous reign.

Kraliçe için bir oda var, yavrular için bir oda

there is a room for the queen, a room for the offspring

Kraliçe denizde yaklaşıyor gibi görünen siyah bir şey gördü.

The queen saw something black on the sea, which seemed to be coming nearer.

Kraliçe kral için bir erkek varis üretemekte başarısız oldu.

The queen failed to produce a male heir for the king.

- İngiltere demek; futbol, balık ve patates kızartması ve de kraliçe demektir.
- İngiltere; futbol, balık ve patates kızartması ve de kraliçe demektir.

England is synonymous with football, fish & chips, and the Queen.

Kraliçe karınca ise, bir kaç saniyede bir süreli yumurta üretir

the queen ant produces eggs for a few seconds

O her zaman hava atıyor, sanki bir kraliçe gibi davranıyor.

- She's always putting on airs, acting as if she were a queen.
- She's always putting on airs, acting as if she were Queen.

Kraliçe mutlu bir biçimde gülümsüyor. İngiltere, İskoçya'nın bir parçası olarak kalabilir.

The Queen smiles happily. England is allowed to remain a part of Scotland.

O bir kraliçe gibi hareket eder ve kanında ritmi olduğunu gösterir.

She moves like a queen and shows that she has rhythm in her blood.

Genç kraliçe yirmili yaşlardaydı. Uykudayken geçen yüz sene ona etki etmemişti.

The young Queen was over twenty years old, not reckoning the hundred years she had been asleep.

Bizr zamanlar, üç çok güzel kızı olan bir kral ve kraliçe yaşardı.

Once upon a time there lived a king and queen who had three very beautiful daughters.

Ve o konuşurken uzun pelerinini attı ve herkes onun kraliçe olduğunu gördü.

And as she spoke she threw off her long cloak and everyone saw it was the queen.

Bir cumhuriyet başında bir kral ve kraliçe yerine bir başkanı olan bir devlettir.

A republic is a state with a president at its head instead of a king or queen.

O, kraliçe Elizabet'in tahta çıkışının ellinci yıl dönümü için bir hediyeydi gibi görünüyor.

It seems it was a gift for the 50th anniversary of Queen Elizabeth's accession to the throne.

Prenses bakır kale'den çıktı ve Kraliçe oldu; ve bu onu çok memnun etti.

The Princess came out of the copper castle, and became Queen; and that pleased her very much.

Kraliçe Anne 1705'te Newton'u şovalye ilan etti. O, işi için şovalyö ilan edilen ilk bilim adamıydı.

Queen Anne knighted Newton in 1705. He was the first scientist to be knighted for his work.

Biz zamanlar kocası yıllar önce ölmüş olan yaşlı bir kraliçe vardı ve onun da güzel bir kızı vardı.

There was once upon a time an old Queen whose husband had been dead for many years, and she had a beautiful daughter.

Bir zamanlar bir kral ve kraliçe ve de Sigurd adında çok güçlü ve aktif ve de yakışıklı oğulları varmış.

There were once a King and a Queen, and they had a son called Sigurd, who was very strong and active, and good-looking.

Bir zamanlar birlikte mutlu bir şekilde yaşayan ve on iki çocuğu olan fakat onların hepsi erkek olan bir kral ve kraliçe vardı.

There were once on a time a king and a queen who lived happily together and had twelve children, but they were all boys.