Translation of "Konuşmasını" in English

0.014 sec.

Examples of using "Konuşmasını" in a sentence and their english translations:

O konuşmasını bitirdi.

He brought his speech to an end.

Başbakanın konuşmasını beğenmedim.

I didn't like the Prime Minister's speech.

Onun konuşmasını kaydetmelisin.

You must record his speech.

Konuşmasını kasetten sildi.

He erased his speech from the tape.

Onun konuşmasını bekledim.

I waited for her to speak.

Birinin konuşmasını duyuyorum.

- I hear someone talking.
- I hear somebody talking.

Birisinin konuşmasını duyuyorum.

- I hear someone talking.
- I hear somebody talking.

Tom'un konuşmasını bekledim.

I waited for Tom to speak.

Konuşmasını birkaç şakayla bitirdi.

She ended off her speech with some jokes.

Bir karşılama konuşmasını yanıtladı.

He responded to a speech of welcome.

Konuşmasını çok dikkatlice hazırladı.

He prepared his speech very carefully.

Ben başbakan'ın konuşmasını beğenmedim.

- I didn't like the Prime Minister's speech.
- I didn't like the PM's speech.

Tom konuşmasını duymak istiyorum.

I want to hear Tom speak.

Tom'un ailesiyle konuşmasını istedim.

I asked Tom to talk to his parents.

Herkes onun konuşmasını dinleyebilir.

Everybody can hear him talk.

O, konuşmasını neden durdurdu?

Why did she stop her speech?

Tom tanıtım konuşmasını yaptı.

Tom delivered the introductory speech.

Onun telefonda konuşmasını gördüm.

I saw him talking on the phone.

Tom, Mary'nin konuşmasını kesti.

Tom interrupted Mary's speech.

Hillary'nin konuşmasını duydunuz mu?

Did you hear Hillary's speech?

Tom'un konuşmasını duydun mu?

Did you hear Tom's speech?

Tom, Mary'nin konuşmasını beklemedi.

Tom didn't wait for Mary to speak.

Sami'nin benimle konuşmasını bekliyordum.

I was waiting for Sami to talk to me.

Tom'un benimle konuşmasını bekliyordum.

I was waiting for Tom to talk to me.

Sami konuşmasını hazırlamakla meşguldü.

Sami was busy preparing his speech.

Lütfen Tom'un konuşmasını kaydet.

Please record Tom's speech.

Tom konuşmasını prova etti.

Tom rehearsed his speech.

Tom konuşmasını prova etmeliydi.

Tom should've rehearsed his speech.

- Tom, Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.
- Tom, Mary'den John'la konuşmasını istemedi.

Tom didn't want Mary to talk to John.

Bu TED konuşmasını dinledin mi?

Have you listened to this TED talk?

Konuşmasını özet şeklinde parçalara ayırdı.

She took down the speech in shorthand.

Karınızın Esperanto konuşmasını istiyor musunuz?

Do you want your wife to speak Esperanto?

Herkes dikkatle Tom'un konuşmasını dinliyordu.

Everybody was listening intently to Tom's speech.

Kimsenin benim hakkımda konuşmasını istemiyorum.

I don't want anybody talking about me.

Tom Mary'nin John'la konuşmasını istemedi.

Tom didn't want Mary to speak to John.

Tom'un konuşmasını yazan kişi benim.

I'm the one who wrote Tom's speech.

Tom'un seninle konuşmasını kesinlikle umursamıyorum.

I certainly don't mind Tom talking to you.

Onun uzun konuşmasını dinlemekten usandım.

I am tired of listening to his long speech.

İnsanların benim hakkımda konuşmasını sevmiyorum.

I don't like people talking about me.

Tom'un Mary ile konuşmasını istemiyorum.

I don't want Tom to talk to Mary.

Tom'un Fransızca konuşmasını duydun mu?

Have you heard Tom speaking French?

Tom Mary'nin John'la konuşmasını istedi.

Tom wanted Mary to talk to John.

Çocuk sürekli annesinin konuşmasını kesiyordu.

The child was constantly interrupting her mother's conversation.

Hiç onların konuşmasını duydun mu?

Have you ever heard them talk?

Hiç onun konuşmasını duydun mu?

Have you ever heard him talk?

Alkol onun konuşmasını etkilemeye başlıyor.

The alcohol is beginning to effect his speech.

Tom kendi konuşmasını duymayı seviyor.

Tom likes to hear himself talk.

Papağanlar insan konuşmasını taklit eder.

Parrots imitate human speech.

Öğrenciler onun konuşmasını hevesle dinlediler.

The pupils listened eagerly during his speech.

Başkan Dilma'nın konuşmasını dinlediniz mi?

Did you hear President Dilma's speech?

Tom Mary'ye John'la konuşmasını söyledi.

Tom told Mary to talk to John.

- Bırak anlatsın.
- Bırak konuşmasını bitirsin.

Let him finish.

Onun konuşmasını anlayabilmemin imkanı yok.

There's no way I can understand his speech.

Mary konuşmasını ayna önünde uyguladı.

Mary practiced her speech in front of the mirror.

Tom aynanın önünde konuşmasını çalışıyor.

Tom is practicing his speech in front of the mirror.

Tom kimsenin onunla konuşmasını istemedi.

Tom didn't want anybody to talk to him.

Sami, birkaç öğrencinin konuşmasını duydu.

Sami heard a couple of students talking.

Tom'un Mary ile konuşmasını istememiştim.

I didn't want Tom to speak to Mary.

Tom'un Mary ile konuşmasını istemedim.

I didn't want Tom to talk to Mary.

Tom Mary'ye Fransızca konuşmasını söyledi.

Tom told Mary to speak French.

Tom'a seninle Fransızca konuşmasını söyledim.

I told Tom to speak to you in French.

Tom konuşmasını aynanın önüne uyguladı.

Tom practiced his speech in front of the mirror.

Tom'a bir avukatla konuşmasını söyledim.

I told Tom to talk to a lawyer.

Konuşmasını güzel bir şarkıyla bitirdi.

He closed his speech with a beautiful song.

- Tom'a bir avukatla konuşmasını tavsiye ettim.
- Tom'a bir avukatla konuşmasını salık verdim.

I advised Tom to talk to a lawyer.

Tom konuşmasını güzel bir şarkıyla kapadı.

Tom closed his speech with a beautiful song.

Onun konuşmasını dinleyemeyecek kadar geç vardım.

I arrived too late to hear his speech.

Neden Tom'un Mary ile konuşmasını istiyorsun?

Why do you want Tom to talk to Mary?

Birçok kişi kamu konuşmasını stresli bulur.

Most people find public speaking stressful.

Açılış konuşmasını yapman için sana güveniyorum.

I am counting on you to give the opening address.

Onun konuşmasını dinlemek her zaman hoş.

His talk is always pleasant to listen to.

Dün akşam televizyonda başkanın konuşmasını dinledik.

Yesterday evening we heard the President talk on television.

Büyük bir kalabalık başkanın konuşmasını bekledi.

A great crowd waited for the president to speak.

Tom, konuşmasını aynanın karşısında pratik yaptı.

Tom practised his speech in front of the mirror.

Sadece seçilmiş Cumhurbaşkanı açılış konuşmasını yapabilir.

Only the elected President may deliver an opening address.

Tom'un Mary hakkında konuşmasını duymaktan bıktım.

I get tired of hearing Tom talking about Mary.

Tom'un Mary ile konuşmasını ister misin?

Would you ask Tom to talk to Mary?

Bir papağan insan konuşmasını taklit edebilir.

A parrot can imitate human speech.

Papağanlar çoğunlukla insan konuşmasını taklit eder.

Parrots often imitate human speech.

Konuşmasını bitirdikten sonra ayağa kalkıp gitti.

When he finished speaking, he stood up and walked away.

Calhoun konuşmasını okuyamayacak kadar çok cılızdı.

Calhoun was too weak to read his speech.

Tom konuşmasını bir atasözü ile bitirdi.

Tom concluded his speech with a proverb.

DİSK genel başkanı Kemal Türkler konuşmasını yaparken

DİSK leader Kemal Türkler giving his speech

Onun konuşmasını görsen, bir kız olduğunu düşünebilirsin.

- To hear him talk, you might take him for a girl.
- To see him talk, you might think he's a girl.

Sık sık onun İngilizce olarak konuşmasını dinledim.

I often listened to him speak in English.

Tom, Mary'nin konuşmasını bekledi ama o konuşmadı.

Tom waited for Mary to speak, but she didn't.

Sen benim kadar güzel Fransızca konuşmasını bilmiyorsun.

You don't know how to speak French as well as I do.

Tom, Meryem'in konuşmasını çok güzel taklit eder.

Tom is very good at imitating the way Mary talks.

Papağanlar insan konuşmasını taklit edebilen tek hayvandır.

Parrots are the only animal that can imitate human speech.

Tom Mary'nin daha yavaş konuşmasını rica etti.

Tom asked Mary to speak more slowly.

Tom, Mary'ye onun John'la konuşmasını istemediğini söyledi.

Tom told Mary that he didn't want her to talk to John.

Tom, Mary'ye bir avukatla konuşmasını tavsiye etti.

Tom advised Mary to talk to a lawyer.

Tom'un konuşmasını dinlemek için çok geç geldim.

I arrived too late to hear Tom's speech.

O, konuşmasını yapmadan hemen önce kalabalığa el salladı.

He waved to the crowd immediately before he delivered his speech.