Translation of "Kararlı" in English

0.012 sec.

Examples of using "Kararlı" in a sentence and their english translations:

Tom kararlı.

Tom is determined.

Kararlı görünüyorsun.

You look determined.

Yeterince kararlı değilim.

I'm not decisive enough.

Tom kararlı değil.

Tom isn't decisive.

Sen kararlı mısın?

- Are you motivated?
- Are you driven?

Kararlı olduğumu düşünüyorum.

I think I'm resolute.

Tom kararlı görünüyordu.

- Tom seems determined.
- Tom seemed undeterred.

Tom kararlı görünüyor.

Tom looks determined.

Tom hâlâ kararlı.

Tom is still determined.

Tom çok kararlı.

- Tom is very determined.
- Tom is very decisive.

Tom oldukça kararlı.

Tom is pretty decisive.

Çok kararlı görünüyorsun.

You seem very determined.

O kararlı ve odaklanmıştı.

She was intent and focused.

Kararlı Macar ordusu ilerliyordu.

Undeterred, the Hungarian king pushed on.

O, kararlı bir kadın.

She's a determined woman.

Tom oldukça kararlı görünüyordu.

Tom seemed quite determined.

Tom kararlı, değil mi?

Tom is determined, isn't he?

Dövme yaptırmaya kararlı mısın?

Are you determined to get a tattoo?

Nazik ama kararlı ol.

Be gentle, but firm.

İngiltere'ye gitmek için kararlı.

He is determined to go to England.

Tom, Mary'yi durdurmaya kararlı.

Tom is determined to stop Mary.

Tom kilo vermeye kararlı.

Tom is determined to lose weight.

Tom onu yapmaya kararlı.

Tom is determined to do that.

Tom cezaevinde ölmemeye kararlı.

Tom is determined not to die in prison.

Tom Boston'a gitmekte kararlı.

Tom is determined to go to Boston.

Tom bunu yaptırmaya kararlı.

Tom is determined to get it done.

Tom'un bunu yapmamaya kararlı.

Tom is determined not to do that.

Tom kazanmaya kararlı görünüyor.

Tom seems to be determined to win.

Tom çok kararlı değildi.

Tom wasn't very decisive.

Tom cevapları almaya kararlı.

Tom is determined to get answers.

- Katı olmalıyız.
- Kararlı olmalıyız.

We must be firm.

Hükümet terörizme son vermeye kararlı.

The government is determined to put an end to terrorism.

O ülkenin hükümeti atık kararlı.

The government of that country is now stable.

Bu defa başarmak için kararlı.

She is determined to succeed this time.

Tom çok kararlı, değil mi?

- Tom is very determined, isn't he?
- Tom is very decisive, isn't he?

Tom kararlı bir kişi değil.

Tom isn't a stable person.

Tom çok kararlı bir adam.

Tom is a very determined man.

Tom her zamanki gibi kararlı.

Tom is as determined as ever.

Tom Mary'ye yardım etmeye kararlı.

Tom is determined to help Mary.

Tom kararlı bir ilişki içinde.

Tom is in a committed relationship.

Tom bunu yapmaya kararlı olabilir.

- Tom may be determined to do that.
- Tom might be determined to do that.

Tom hâlâ bunu yapmaya kararlı.

- Tom is still determined to do that.
- Tom is still committed to doing that.

Tom bunu tekrar yapmaya kararlı.

Tom is determined to do that again.

Tom bunu yapmaya çok kararlı.

Tom is very determined to do that.

Bunu yapmaya kararlı gibi görünüyordun.

You looked like you were determined to do that.

Tom benim kadar kararlı değildi.

Tom isn't as determined as I am.

Tom'un göründüğü kadar kararlı görünmüyorsun.

You don't seem to be as committed as Tom seems to be.

Tom kazanmakta kararlı, değil mi?

Tom is determined to win, isn't he?

- Sence Tom bunu yapmaya kararlı mı?
- Tom'un bunu yapmaya kararlı olduğunu düşünüyor musun?

- Do you think Tom is determined to do that?
- Do you think that Tom is determined to do that?

Şu anda bildiğim şey, kararlı olduğum.

So what I do know is right now I'm committed.

Hiç kimse benden daha kararlı değil.

No one is more determined than I am.

Bu, ciddi ve kararlı çalışmanın sonucudur.

This is the result of serious and determined work.

Tom bir şey yapmak için kararlı.

Tom is determined to do something.

Tom Mary'nin yaptığı hataları yapmamaya kararlı.

Tom is determined not to make the same mistakes Mary did.

Tom her zamankinden daha kararlı görünüyor.

Tom looks more determined than ever.

Tom'un bunu yapmaya kararlı olduğunu biliyorum.

- I know that Tom is determined to do that.
- I know Tom is determined to do that.

Tom, bunu yapmaya kararlı olduğunu söyledi.

- Tom said he was determined to do that.
- Tom said that he was determined to do that.

Tom, Mary'nin kazanmaya kararlı olduğunu söyledi.

- Tom said Mary was determined to win.
- Tom said that Mary was determined to win.

Tom bunu yapmaya kararlı olduğumu biliyordu.

Tom knew that I was determined to do that.

Tom neden bunu yapmak için kararlı?

Why is Tom determined to do that?

Tom, Mary'nin göründüğü kadar kararlı görünmüyor.

Tom doesn't seem to be as determined as Mary seems to be.

Sence Tom bunu yapmaya kararlı mı?

Do you think Tom is determined to do that?

Akıllıca kararlar vermek ve kararlı olmak gerekir.

It takes smart decisions and determination.

, Saksonya'da kasıp kavuran kararlı bir kampanya sırasında

Exactly why Napoleon kept  his best Marshal in Hamburg  

Durum hızlı ve kararlı hareket etmeyi gerektiriyordu.

The situation called for quick, decisive action.

Mary kararlı bir biçimde "Evet" diye yanıtladı.

"Yes," replied Mary decisively.

Tom kararlı bir biçimde "Hayır" diye yanıtladı.

"No," replied Tom decisively.

Ne pahasına olursa olsun başarılı olmaya kararlı.

He is determined to succeed at any price.

Ben kararlı, düzenli ve sorumlu bir kişiyim.

I'm a determined, organized, and responsible person.

Tom Mary'ye intikamını almaya kararlı olduğunu söyledi.

Tom told Mary that he was determined to take the law into his own hands.

Tom ne olduğunu öğrenmekte kararlı olduğunu söyledi.

- Tom said he was determined to find out what happened.
- Tom said that he was determined to find out what happened.

Tom, Mary'nin bunu yapmaya kararlı olduğunu söyledi.

- Tom said Mary was determined to do that.
- Tom said that Mary was determined to do that.

Tom, Mary'nin bunu yapmaya kararlı olduğunu söylüyor.

- Tom says Mary is determined to do that.
- Tom says Mary didn't seem sleepy.
- Tom says that Mary didn't seem sleepy.

Tom bana bunu yapmaya kararlı olduğunu söyledi.

- Tom told me that he was determined to do that.
- Tom told me he was determined to do that.

Tom gerçekten bunu yapmaya kararlı olduğunu söyledi.

Tom said that he was really determined to do that.

Tom muhtemelen hâlâ bunu yapmaya kararlı olacak.

Tom will probably still be determined to do that.

- Tom kararlı bir çocuk.
- Tom bir seyis.

Tom is a stable boy.

Ve opiyat bağımlılığına yaklaşımımızda değişiklik yapmaya kararlı olmalıyız.

to be committed to changing how we're approaching opioid addiction.

Tom'un boyu ona oyunda kararlı bir avantaj verdi.

Tom's height gave him a decided advantage in the game.

Sabırlı ve kararlı ol. Böyle şeyler zaman alır.

Be patient and persistent. These things take time.

Ona duygularımı itiraf etmek için yeterince kararlı değilim.

I'm not determined enough to confess my feelings to her.

Anne kararlı bir şekilde "Green Gables'ı satmamalısın" dedi.

"You mustn't sell Green Gables," said Anne resolutely.

- Tom kararlı bir adamdır.
- Tom azimli bir adamdır.

Tom is a determined man.

Napolyon'un düşman merkezine karşı kararlı hamlesi için zaman kazandı.

buying time for Napoleon’s decisive  move against the enemy centre.

- Tom inatçı ve kararlı bir kimse.
- Tom çetin ceviz.

Tom is a tough cookie.

Tom Mary ile kararlı bir ilişki içinde olmak istedi.

Tom wanted to be in a committed relationship with Mary.

Anne kararlı bir şekilde "Gilbert Blythe'ı asla affetmeyeceğim" dedi.

"I shall never forgive Gilbert Blythe," said Anne firmly.

Tom, onun neden meydana geldiğini öğrenmeye kararlı olduğunu söyledi.

- Tom said he was determined to find out why that happened.
- Tom said that he was determined to find out why that happened.

Tom onu yapmak için Mary'nin göründüğü kadar kararlı görünmüyordu.

Tom didn't seem to be as determined to do that as Mary seemed to be.

Tom'un onu yapmak için bu kadar kararlı olacağını düşünmemiştim.

- I didn't think Tom would be so determined to do that.
- I didn't think that Tom would be so determined to do that.

Göğüs göğüse çarpışmaya uygun olmayan Moğollar,kararlı Müslüman süvarilerine dayanamazlardı

Less suited to hand-to-hand combat the Mongols could not withstand the determined Muslim

Tom 2.30'a kadar raporu bitirmeye oldukça kararlı, değil mi?

Tom is quite determined to finish the report by 2:30, isn't he?

"O zaman ben de Muhafazakarım" dedi Anne kararlı bir şekilde.

"Then I'm Conservative too," said Anne decidedly.

Asla düşürmeyeceğini açıkladı. Başka bir deyişle Fransız kamu harcamalarını düşürmeye kararlı.

retirement age. In other words, he is really commited to reduce French public spending.

Leyla yeni bir adam buldu ve onun gitmesine izin vermemekte kararlı.

Layla has found a new man and she's determined not to let him go.