Translation of "Karanlıktı" in English

0.007 sec.

Examples of using "Karanlıktı" in a sentence and their english translations:

Karanlıktı.

It was dark.

- Sokak karanlıktı.
- Cadde karanlıktı.

The street was dark.

- Hava hâlâ karanlıktı.
- Hâlâ karanlıktı.

It was still dark.

Çok karanlıktı.

It was so dark.

Oda karanlıktı.

- It was dark in the room.
- The room was dark.

Zifiri karanlıktı.

It was pitch-black.

Oldukça karanlıktı.

It was pretty dark.

Gerçekten karanlıktı.

It was really dark.

Gökyüzü karanlıktı.

The sky was dark.

Orman karanlıktı.

- The forest was dark.
- It was dark in the forest.

Gökyüzü tamamen karanlıktı.

The sky was completely dark.

Köprünün altı karanlıktı.

It was dark under the bridge.

Dışarısı zifiri karanlıktı.

It was pitch black outside.

Aysız gece karanlıktı.

It was a dark, moonless night.

Karanlıktı, değil mi.

It was dark, wasn't it?

Ormanda hava karanlıktı.

It was dark in the forest.

Bodrum zifiri karanlıktı.

The basement was pitch black.

Gece zifiri karanlıktı.

The night was pitch black.

Sami'nin evi karanlıktı.

Sami's house was dark.

O zamana kadar karanlıktı.

It was dark by then.

Köprünün altı çok karanlıktı.

It was pretty dark under the bridge.

Oraya vardığımda oldukça karanlıktı.

It was quite dark when I got there.

Madenin içi çok karanlıktı.

It was very dark inside the mine.

Perde açıldığında, sahne karanlıktı.

When the curtain went up, the stage was dark.

Bu derin bir karanlıktı.

It was a deep darkness.

Odanın içi çok karanlıktı.

It was very dark inside the room.

Tom'un odasında çok karanlıktı.

It was very dark in Tom's room.

Uyandığımda dışarısı hâlâ karanlıktı.

When I woke up, it was still dark outside.

Ev karanlıktı ve sessizdi.

The house was dark and silent.

Bu gece dışarısı zifiri karanlıktı.

It was pitch-dark outside tonight.

Karanlıktı ve bir şey göremedim.

It was dark and I couldn't see anything.

Susan'ın odasında hava çok karanlıktı.

It was very dark in Susan's room.

Denize ulaşmadan önce hava karanlıktı.

It was dark by the time we got to the sea.

Karanlıktı, Tom'un ne yaptığını göremedim.

It was dark and I couldn't see what Tom was doing.

O kadar karanlıktı ki onlar güçlükle görebiliyorlardı.

It was so dark that they could hardly see.

- Aysız gece karanlıktı.
- Karanlık, mehtapsız bir geceydi.

It was a dark, moonless night.

Ben gittiğimde konferans salonu mağara gibi ve karanlıktı.

But when I showed up, the lecture hall was cavernous and dark.

Oda o kadar karanlıktı ki hiçbir şey göremedik.

The room was so dark that we could see nothing at all.

Tom okul için evden ayrıldığında hava hâlâ karanlıktı.

It was still dark when Tom left home for school.

O kadar çok karanlıktı ki hiçbir şey göremedim.

It was so dark that I couldn't see anything.

- Eve geldiğimde hava karanlıktı.
- Eve vardığımda hava kararmıştı.

It was dark by the time I got home.

İlk iki oda karanlıktı, üçüncüsünde ise bir ışık vardı.

The first two rooms were dark, in the third there was a light.

Karanlıktı, bu yüzden Tom cadde işaretini okumada sıkıntı çekti.

It was dark, so Tom had trouble reading the street sign.

O, ertesi sabah çok erkenden uyandığında, hava hala karanlıktı.

When she woke next morning, very early, it was still dark.

Mary çok güzeldi fakat onun kalbi gece kadar karanlıktı.

Mary was beautiful, but her heart was as black as night.

Son derece soğuktu ve yılın son akşamında neredeyse karanlıktı ve kar hızlı düşüyordu.

It was terribly cold and nearly dark on the last evening of the year, and the snow was falling fast.