Translation of "Kafasında" in English

0.009 sec.

Examples of using "Kafasında" in a sentence and their english translations:

Frankenstein'ın yaratılışı, kafasında civatalarla,

Frankenstein's creation, this big bad collage of a man thing,

Onun kafasında şapka yok.

He has no hat on.

Kafasında bir şapkası vardı.

He has a hat on.

Tom'un kafasında şapka yoktu.

Tom had no hat on.

O, şapkası kafasında orada durdu.

He stood there with his hat on.

Kafasında sabit bir fikir vardı.

He had a fixed idea in his head.

Onun kafasında bir şiş var.

He has a swelling on his head.

Tom şeyleri kafasında dengelemekle iyi.

Tom is good at balancing things on his head.

Onun kafasında tuhaf bir şey vardı.

She had something weird on her head.

Ödevle ilgili kafasında soru işareti olan?

Any questions about the assignment?

Davranışı, onun kafasında şüphelere yol açtı.

Her conduct gave rise to suspicions in his mind.

Tom kafasında hızlı bir hesaplama yaptı.

Tom did a quick calculation in his head.

Hepimizin kafasında dönen bir iç-konuşması var.

We all have a self-talk tape that plays in our head.

Hepimizin kafasında bu olumsuz iç-konuşma var.

We all have this negative self-talk that goes in our head.

El bombasından gelmiş şarapnel onun kafasında bulundu.

Shrapnel from the grenade was found in his head.

O, Fadıl'ın kafasında devam eden çılgınca düşüncenin bir örneğiydi.

That was an example of the crazy thinking that was going on in Fadil's head.

Değil mi? Hepimizin kafasında dönen bir iç-konuşma kaseti var."

Right? We all have this tape that plays in our head.

Dan Linda'yı kafasında ciddi bir yara ile bodrum katında buldu.

Dan found Linda on the floor of the basement with a serious wound in the head.

- Tom hep "Kervan yolda düzülür" kafasında.
- Tom işlerini hep doğaçlama yapıyor.

Tom is always winging it.

Muktedirliğin vizyonlarının yanı sıra aşağılık duyguları içeren kafasında bir patlayıcı karışımı vardı.

There was an explosive mixture in his head containing feelings of inferiority as well as visions of omnipotence.

- Tom bir peruk takıyordu.
- Tom peruk takıyordu.
- Tom perukluydu.
- Tom'un kafasında peruk vardı.

Tom was wearing a wig.

- Tom yeni şapkasını takmamıştı.
- Tom'un kafasında yeni şapkası yoktu.
- Tom yeni şapkasını giymiyordu.

Tom wasn't wearing his new hat.