Translation of "Haricinde" in English

Jim'in haricinde herkes geldi.

With the exception of Jim, everybody came.

Tom haricinde herkes meşguldü.

Everyone but Tom was busy.

Senin haricinde herkes güldü.

Everyone laughed except you.

Onların haricinde herkes güldü.

- Everyone laughed except them.
- Everybody laughed except them.

Onun haricinde herkes güldü.

Everyone laughed except him.

Onun haricinde hiç kimse yoktu.

No one was absent except her.

Tom'un haricinde herkes mutlu görünüyordu.

Everyone but Tom looked happy.

Tom'un haricinde herkes dikkatlice dinledi.

Everyone but Tom listened carefully.

Adaya tekne haricinde ulaşma imkanı yok.

There is no way of reaching the island other than by boat.

Mary'nin haricinde hepimiz Tom'un partisine gittik.

All of us went to Tom's party except for Mary.

Onun haricinde başka hiç kimse partiye gelmedi.

With the exception of him, nobody else came to the party.

Tom fıstığın haricinde neredeyse her şeyi yiyebiliyor.

Tom can eat just about anything but peanuts.

Barack Obama haricinde, bütün ABD başkanları beyazdı.

Except Barack Obama, all US presidents were white.

Ve zamanla, hem ekranda hem de ekran haricinde

and over time, I noticed a parallel

Evimiz otobüs durağına uzak olmasının haricinde oldukça tatminkardır.

Our house is quite satisfactory except that it is rather a long way to the bus stop.

Erdem haricinde hiçbir şey arkadaşlıktan daha mükemmel değildir.

With the exception of virtue, nothing is more excellent than friendship.

Tom'un haricinde bunu tamir etmeyi bilen tek kişi benim.

I'm the only one other than Tom who knows how to fix this.

Tom'un haricinde Mary'nin çirkin olmadığını düşünen tek kişi benim.

I'm the only one other than Tom who thinks Mary isn't ugly.

- Bir kedi haricinde ev boştu.
- Ev bir kedi dışında boştu.

The house was empty except for a cat.

Suyla vaftiz etmem için beni gönderen kişinin bana söylediğinin haricinde...

Except that the one who sent me to baptize with water told me...

Tom bana salı gününün haricinde herhangi bir günde gelebileceğini söyledi.

- Tom told me that he could come on any day but Tuesday.
- Tom told me he could come on any day but Tuesday.

Ev küçük çocuklarla, kahkahalar ve şarkılarla doluydu; şimdiyse boş ve içinde rüzgar haricinde hiçbir şey dolaşmıyor. Ne kadar da yalnız ve kederli hissediyordur.

The house was full of little children and laughter and songs; and now it is empty, and nothing ever wanders through it but the wind. How lonely and sorrowful it must feel!