Translation of "Girerken" in English

Binaya girerken görüldü.

He was seen to enter the building.

Eve girerken paspasa takıldım.

Entering the house, I tripped over the mat.

Odaya girerken kalbi çırpındı.

Her heart fluttered as he entered the room.

Tom'u mağaraya girerken gördüm.

I saw Tom go into the cave.

Yatak odasına girerken, hıçkırmaya başladı.

On entering the bedroom, she started sobbing.

Şehre girerken kulenin görüntüsünü kaybettik.

We lost sight of the tower as we entered the town.

O beni mağazaya girerken gördü.

She saw me enter the store.

Onlar onu odaya girerken gördüler.

They saw him enter the room.

Tom kiliseye girerken şapkasını çıkardı.

Tom took off his hat as he entered the church.

Tom'u o restorana girerken gördüm.

- I saw Tom entering that restaurant.
- I saw Tom enter that restaurant.
- I saw Tom go into that restaurant.

Japonlar eve girerken ayakkabılarını çıkarırlar.

- The Japanese take off their shoes when they enter a house.
- The Japanese take off their shoes when entering a house.
- Japanese take their shoes off when they enter a house.

Bir yere girerken sağ ayakla girmezseniz

If you do not enter with a right foot while entering somewhere

Ben seni odaya girerken fark ettim.

I noticed you entering my room.

Ahıra girerken kayıp bir bisiklet buldu.

On entering the barn, he found a missing bike.

Bir Japon evine girerken ayakkabılarını çıkarmalısın.

You must remove your shoes when you enter a Japanese house.

Sadece Tom'u müdürün ofisine girerken gördüm.

I just saw Tom entering the principal's office.

O, salona girerken iki adam ona yaklaştı.

As he entered the hall, two men approached him.

Tom'u gerçekten Mary'nin ofisine girerken gördün mü?

Did you actually see Tom going into the Mary's office?

Asteroit, dünya'nın atmosferine girerken küçük parçalara bölündü.

The asteroid broke up into small pieces as it entered Earth's atmosphere.

Ben mağazaya girerken sen neden arabada beklemiyorsun?

Why don't you wait in the car while I go into the store?

Şamanizm'e göre eski Türkler bir yabancı ormana girerken

According to Shamanism, the old Turks entered a foreign forest

- Diskoya girmekte sorun yaşadık.
- Diskoya girerken sorun yaşadık.

We had trouble getting into the disco.

O, her sabah okul binasına girerken onu selamlar.

She greets him every morning as he enters the school building.

Mary bir somun ekmek için süpermarkete girerken Tom arabada bekledi.

Tom stayed in the car while Mary ran into the supermarket for a loaf of bread.

Kız kardeşim yüzme için içeriye girerken ben tenis için içeriye girerim.

I go in for tennis while my sister goes in for swimming.

Tom bizim mahallede bir eve zorla girerken polis onu suçüstü yakaladı.

The police caught Tom red-handed, breaking into a house in our neighborhood.

Tom bir düzine yumurta almak için mağazaya girerken Mary'yi arabada bıraktı.

Tom left Mary in the car while he ran into the store to buy a dozen eggs.

İki polis bir hırsız tutukladı. Onlar onu Bayan Miller'in evine gizlice girerken yakaladı.

Two policemen arrested a burglar. They caught him sneaking into Mrs. Miller's.

ABD'de bir restorana girerken seçeneğin vardır, sigara içilen ya da sigara içilmeyen yerde oturmak.

In the U.S., you have the option, when you enter a restaurant, to sit in the smoking or non-smoking section.

Tam havasına girerken, bir trafik kazasının içindeydim ve iki ay hastanede kalmak zorunda kaldım.

Just when I was getting the hang of things, I was in a traffic accident and had to stay two months in the hospital.

Fransızlar ve İngilizler içki içmeyi severler ama birincisi kırmızı şarap için içeriye girerken ikincisi birayı tercih eder.

The French and the English like drinking, but the latter prefer beer whereas the former go in for red wine.