Translation of "Mağazaya" in English

Mağazaya gideyim.

Let me go to the store.

Mağazaya git.

Go to the store.

Beni mağazaya götür.

Drive me to the store.

O, mağazaya gitti.

- He went to the shop.
- He went to the store.

Komşular mağazaya gidiyor.

The Joneses go to the store.

Oley, mağazaya gittim!

Yay, I went to the store!

Tom mağazaya gitti.

Tom went to the store.

Mağazaya gitmek istiyorum.

I want to go to the store.

Ben mağazaya gidiyorum.

- I am going to shop.
- I'm on the way to the store.

Mağazaya gittin mi?

Did you go to the store?

Tom mağazaya girdi.

Tom walked into the store.

John mağazaya gitti.

John went to the store.

Kim mağazaya gidiyor?

Who is going to the store?

Ben mağazaya giriyorum.

I'm going into the store.

Mağazaya kim bakıyordu?

Who was minding the store?

O, o mağazaya gitti.

She went to that store.

Mağazaya kadar bisikletimle gittim.

I rode my bicycle to the store.

Onun mağazaya girdiğini gördüm.

I saw him enter the store.

Seni yeni mağazaya götüreceğim.

- I'll drive you to the new store.
- I will drive you to the new store.

Tom Mary'yi mağazaya götürdü.

Tom took Mary to the store.

Ben bir mağazaya gidiyorum.

I'm going to a store.

Benimle mağazaya geliyor musun?

Are you coming to the store with me?

Annem mağazaya gidiyor mu?

- Is Mother going to the store?
- Is mom going to the store?

Annemiz mağazaya gidiyor mu?

Is mom going to the store?

Önce mağazaya gitmek zorundayım.

I have to go to the store first.

Mağazaya benimle gelecek misin?

Will you come with me to the store?

O, mağazaya geri gitti.

He went back to the store.

Anne, mağazaya benimle gel.

Mom, come with me to the store.

O onu mağazaya götürdü.

She took him to the store.

Anne mağazaya alışverişe gitti.

Mother went shopping at the department store.

O bisikletini mağazaya götürdü.

- He took his bike to the store.
- He went to the store on his bike.

Tom mağazaya geri döndü.

I'm just letting you know.

O bir mağazaya alışverişe gitti.

He went shopping at a department store.

İki soyguncu bir mağazaya girdi.

Two robbers broke into a store.

O beni mağazaya girerken gördü.

She saw me enter the store.

Mağazaya kadar gitmek ister misin?

Do you want a ride to the store?

Tom'un çalıştığı mağazaya gitmek istiyorum.

I want to go to the store where Tom works.

Tom Mary'nin mağazaya girdiğini gördü.

Tom saw Mary enter the store.

Tom'un mağazaya gitmesine gerek yok.

Tom doesn't need to go to the store.

Çok yakın olan mağazaya gittim.

I went to the store that was very nearby.

O mağazaya alışverişe gitmeyi seviyorum.

I like to go shopping in that store.

Bana mağazaya giden yolu gösterdi.

He showed me the way to the store.

Tam kapanacakken o mağazaya gitti.

He went to the store just as it was going to close.

Seni mağazaya götürmemi ister misin?

Would you like for me to drive you to the store?

Sami farklı bir mağazaya gitti.

Sami went to a different store.

Bir iş için mağazaya gönderildi.

He was sent on an errand to the store.

O, onu mağazaya götürecek kadar nazikti.

He was kind enough to take him to the shop.

Babasından kendisini mağazaya götürmesini rica etti.

He asked his father to take him to the store.

Mağazaya gidip biraz yumurta alabilir misiniz?

Could you go to the store and grab some eggs?

- Biz dükkana gidiyoruz.
- Biz mağazaya gidiyoruz.

We're going to the shop.

O, parasını unuttuğu mağazaya geri gidiyor.

She's walking back to the store where she forgot her money.

Tom'un dün gittiği mağazaya gitmek istiyorum.

I want to go to the store Tom went to yesterday.

Tom'un caddenin karşısındaki mağazaya gidişini gördüm.

I saw Tom go into the store across the street.

- Sami dükkana girdi.
- Sami mağazaya girdi.

Sami entered the store.

Tom'un çalıştığı mağazaya hiç gitmiş miydin?

Have you ever been to the store where Tom works?

Ne Tom ne de Mary mağazaya gider.

Neither Tom nor Mary goes to the store.

Bir miktar portakal almak için mağazaya gitti.

He went to the store to buy some oranges.

Bir hediye almak niyetiyle büyük mağazaya gittim.

I went to the department store with the intent of buying a gift.

Annem biraz alışveriş yapmak için mağazaya gitti.

My mother went to the department store to do some shopping.

Dün biraz alışveriş yapmak için mağazaya gittim.

I went to the department store to do some shopping yesterday.

Tom biraz süt almak için mağazaya gitti.

- Tom has gone to the store to buy some milk.
- Tom walked to the store to buy some milk.

Daha düşük fiyatları olan bir mağazaya gidelim.

Let's go to a store with lower prices.

Köpeklere gelince, müşteriler onları bu mağazaya getiremiyebilirler.

As for dogs, customers may not bring them into this store.

Ben mağazaya girerken sen neden arabada beklemiyorsun?

Why don't you wait in the car while I go into the store?

Tom biraz süt almak için mağazaya yürüdü.

Tom walked to the store to buy some milk.

Tom, Mary ile birlikte mağazaya gitmemi önerdi.

Tom suggested that I go to the store with Mary.

Tom biraz elma satın almak için mağazaya gitti

Tom went to the store to buy some apples.

Tom benzin istasyonun yanında küçük bir mağazaya sahip.

Tom owns a small store next to the petrol station.

Yaşlı beyefendinin caddeyi geçip köşedeki bir mağazaya girdiğini gördüm.

I saw the old gentleman cross the street and enter a store on the corner.

Bir şampuan ve diş macunu almak için mağazaya gitmeliyim.

I have to go to the store to buy some shampoo and toothpaste.

Bir şampuan ve diş macunu almak için mağazaya gittim.

I went to the store to buy some shampoo and toothpaste.

- Mağazayı benim için işletmeni istiyorum.
- Benim için mağazaya koşmanı istiyorum.

I want you to run to the store for me.

Tom arabayla mağazaya gitti ve üç kutu böcek spreyi satın aldı.

Tom drove to the store and bought three cans of insect spray.

Tom bir düzine yumurta almak için mağazaya girerken Mary'yi arabada bıraktı.

Tom left Mary in the car while he ran into the store to buy a dozen eggs.

Tom hamile eşine çilek almak için mağazaya kadar 30 km bisiklet sürdü.

Tom biked 30 km to the store to buy strawberries for his pregnant wife.

- Bugün mağazaya gitmem gerekmiyor.
- Bugün markete gitmem gerekmiyor.
- Bugün dükkana gitmem gerekmiyor.

I don't need to go to the store today.

- Sami farklı bir dükkana transfer edildi.
- Sami farklı bir mağazaya tayin edildi.

Sami was transferred to a different store.

Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak 12 dakikanızı alır.

If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, it would take you 12 minutes to get there.

Evinizden 10 km uzaktaki bir mağazaya gitmek istiyorsanız ve saatte 50 km hızla sürüyorsanız oraya varmak kaç dakikanızı alır?

If you want to travel to a store located 10 km from your house, and you drive at 50 km/h, how long would it take you to get there?

Mağazaya gidiyorum ve kimi görüyorum? Onunla son kez buluştuğumuzdan beri kendisinde neler gittiğini bana hemen anlatmaya başlayan bir Amerikan arkadaşımı.

I go into the store, and who do I see? An American friend, who immediately begins to tell me what has been going on with him since we last met.