Translation of "Geçirir" in English

0.014 sec.

Examples of using "Geçirir" in a sentence and their english translations:

Tatillerini dayısının evinde geçirir.

She spends her holidays at her uncle's.

Tom tatillerini nerede geçirir?

Where does Tom spend his holidays?

Diller zamanla evrim geçirir.

Languages evolve over time.

Tom gösterileri gözden geçirir.

Tom reviews the shows.

Tom sabahlarını bahçede geçirir.

Tom spends his mornings in the garden.

Sami ramazanı yalnız geçirir.

Sami spends Ramadan alone.

Memelilerin çoğu östrus dönem geçirir.

Most mammals have estrus.

Tom zamanının çoğunu okuyarak geçirir.

Tom spends a lot of his time reading.

Tom zamanının çoğunu evde geçirir.

Tom spends most of his time at home.

Bunu tekrar gözden geçirir misin?

Would you mind going over that again?

Tom bütün zamanını bilgisayarda geçirir.

Tom spends all his time on the computer.

Tom bilgisayarında çok zaman geçirir.

Tom spends a lot of time on his computer.

Tom bahçede çok zaman geçirir.

Tom spends a lot of time in the garden.

Sık sık kulak iltihabı geçirir.

He often gets ear infections.

Tom burada çokça zaman geçirir.

Tom spends a lot of time here.

Tom kitapçılarda çokça zaman geçirir.

Tom spends a lot of time in bookstores.

- Tom zamanının çoğunu yalnız başına geçirir.
- Tom zamanının çoğunu tek başına geçirir.

Tom spends most of his time alone.

O, bazen tek başına zaman geçirir.

Sometimes he spends time by himself.

O akşamlarını dizüstü bilgisayarının önünde geçirir.

- He spends his evenings in front of his laptop.
- She spends her evenings in front of her laptop.

Tom işte çok fazla zaman geçirir.

Tom spends too much time at work.

Tom tüm zamanını resim yaparak geçirir.

Tom spends all of his time painting.

Tom her hafta sonunu Boston'da geçirir.

Tom spends every weekend in Boston.

O, mutfakta günde kaç saat geçirir?

How many hours a day does she spend in the kitchen?

O, her pazar büyükannesiyle zaman geçirir.

She spends time with her grandmother every Sunday.

Umarım herkes harika bir vakit geçirir.

I hope everyone has a great time.

Tom boş zamanlarının çoğunu okuyarak geçirir.

Tom spends a lot of his free time reading.

Sami günün çoğunu evde yalnız geçirir.

Sami spends much of the day alone in the house.

Tom zamanının çoğunu sörf yaparak geçirir.

Tom spends most of his time surfing.

Judy aynaya bakarak çok zaman geçirir.

Judy spends a lot of time looking in the mirror.

Tom yalnız başına çokça zaman geçirir.

Tom spends a lot of time alone.

Filler gündüzleri vakitlerinin çoğunu gölgede beslenerek geçirir.

By day, elephants spend most of their time feeding in the shade.

Tüm zamanını Jabber'da çevrimiçi sohbet ederek geçirir.

He spends all his time chatting online on Jabber.

Tom bütün zamanını spor hakkında düşünerek geçirir.

Tom spends all his time thinking about sports.

Tom yaklaşık günde bir saati yüzerek geçirir.

Tom spends about an hour a day swimming.

Tom boş zamanının çoğunu kitap okuyarak geçirir.

Tom spends most of his free time reading books.

Tom boş zamanının çoğunu Fransızca çalışarak geçirir.

Tom spends most of his free time studying French.

Tom her hafta sonunu amcasının evinde geçirir.

Tom spends every weekend at his uncle's.

Her gün İncil okuyarak biraz zaman geçirir.

She spends a little time each day reading the Bible.

O bütün zamanını erkek çocuklarını düşünerek geçirir.

She spends all her time thinking about boys.

Birçok Avrupa kuşu kışı Afrika'nın kuzeyinde geçirir.

Many European birds hibernate in the north of Africa.

Mary bütün günü hediyelik eşya dükkanlarında geçirir.

Mary spent the entire day in souvenir shops.

Tom başkalarına yardım ederek çokça zaman geçirir.

Tom spends a lot of time helping others.

Tom ve Mary birbirleriyle çokça zaman geçirir.

Tom and Mary spend a lot of time with each other.

- Tom boş zamanının çoğunu gitar pratiği yapmakla geçirir.
- Tom boş zamanının çoğunu gitar pratiği yaparak geçirir.

- Tom spends most of his spare time practising the guitar.
- Tom spends most of his spare time practicing the guitar.

Bu sürenin bir kısmını kendisi de hapiste geçirir,

and for part of that time, he himself was in prison

Hikâyeler güçlüdür, canlıdır ve bir şeyi hayata geçirir.

Now, stories are powerful, they're vivid, they bring it to life.

O her hafta sonunu internette sörf yaparak geçirir.

He spends every weekend surfing the Net.

Tom boş zamanının çoğunu gitar pratiği yaparak geçirir.

- Tom spends most of his spare time practising the guitar.
- Tom spends most of his spare time practicing the guitar.

Lütfen bu sorunu bankanızla birlikte gözden geçirir misiniz?

Would you please check this matter with your bank?

Yazım hataları için bu belgeyi gözden geçirir misiniz?

Could you look over this document for spelling mistakes?

O, zamanının üçte birini evrak işleri yaparak geçirir.

She spends over a third of her time doing paperwork.

O her cumartesi öğleden sonrayı tenis oynayarak geçirir.

She spends every Saturday afternoon playing tennis.

Umarım siz ve aileniz mutlu bir Noel geçirir.

I hope you and your family have a merry Christmas.

Tom her pazartesi büyükanne ve büyükbabasıyla vakit geçirir.

Tom spends time with his grandparents every Monday.

Tom sık sık hafta sonlarını ormanda kulübesinde geçirir.

Tom often spends his weekends in his cabin in the woods.

Tom bu tarz şeyler yaparak çokça vakit geçirir.

Tom spends a lot of time doing stuff like that.

Yetişkinler her gün ne kadar süre televizyon izleyerek geçirir?

How much time do adults spend watching television every day?

Ve zamanının %80'ini bir tür iletişim içinde geçirir.

and spends 80% of their time in some form of communication.

Alternatif yakıt kaynakları bulunamazsa, dünyamız bir enerji krizi geçirir.

Our world will have an energy crisis if alternative fuel sources are not found.

Ayrıca bir zamanlar büyükbabasının olan Bran Şatosunu da ele geçirir.

He also regains posession of Bran Castle, once owned by his grandfather.

Tom günde yaklaşık bir saat piyanoyu pratik yapmak için geçirir.

Tom spends about an hour a day practicing the piano.

Tom okulda bütün günü Fransızca konuşarak geçirir ve evde sadece İngilizce konuşur.

Tom spends all day speaking French at school and only speaks English at home.