Translation of "Gözyaşı" in English

0.004 sec.

Examples of using "Gözyaşı" in a sentence and their english translations:

Tom gözyaşı döktü.

Tom shed tears.

Gözyaşı yoktu. Öfkelenen yoktu.

There was no anger, there were no tears.

Onun gözlerinde gözyaşı gördüm.

I saw tears in his eyes.

Müziksiz dünya, gözyaşı vadisidir.

- Without music the world is a vale of tears.
- Without music, the world is a valley of tears.

Gözyaşı akıtmamak için çabaladı.

She tried not to shed a tear.

O bir gözyaşı dökmedi.

He didn't shed a tear.

O gözüme gözyaşı getirdi.

It brought a tear to my eye.

Belki çok gözyaşı döktün

into solving this problem,

Hikayeyi dinlerken gözyaşı döktü.

She shed tears while listening to the story.

Bana gözyaşı kanalımın tıkandığı söylenildi.

I was told my tear duct was blocked.

Gözünde gözyaşı ile bana baktı.

She looked at me, with a tear in her eye.

Tom'un yanağından bir gözyaşı süzüldü.

A tear ran down Tom's cheek.

Bir damla bile gözyaşı dökmeyeceğim.

I will not even cry one tear.

İyi haber, onun gözlerine gözyaşı getirdi.

The good news brought tears to her eyes.

Müziğin güzelliği onun gözlerine gözyaşı getirdi.

The beauty of the music brought tears to her eyes.

Bir gözyaşı onun yanağından aşağıya süzüldü.

A tear ran down her cheek.

Kız babası öldüğünde biraz gözyaşı döktü.

The girl shed some tears when her father died.

Bu berbat adam için gözyaşı dökmem.

I cannot shed a tear for that horrible man.

Kızlar, romanı okuduktan sonra gözyaşı döktüler.

The girls shed tears after reading the novel.

İki damla gözyaşı onun yanaklarından aşağıya düştü.

Two tears fell down her cheeks.

Gözyaşı Otu çok sayıda hastalığı tedavi edebilir.

Job's tears can cure a large number of diseases.

Onun gözlerinden sonsuz bir gözyaşı akışı düştü.

An endless flow of tears fell from her eyes.

- Tek ağlayan Tom.
- Gözyaşı döken sadece Tom.

Tom is the only one who's crying.

Tom gözlerinde hala gözyaşı olmasına rağmen gülmeye başladı.

Even though Tom still had tears in his eyes, he began to smile.

- O gözyaşı dolu gözlerle kaçtı.
- Yaşlı gözlerle kaçıp gitti.

- She ran away with tear-filled eyes.
- She ran away with tears in her eyes.

Kan, çaba, gözyaşı ve terden başka verebilecek hiçbir şeyim yok.

I have nothing to offer but blood, toil, tears and sweat.

Sabun beden için ne ise, gözyaşı da ruh için odur.

What soap is for the body, tears are for the soul.

- Elbisemdeki gözyaşını gördüğümde bir damla gözyaşı döktüm.
- Elbisemdeki yırtığı gördüğümde göşyaşı döktüm.

I shed a tear when I saw the tear in my dress.

Binlerce yıldır birçok eski kavim kaybolup gidiyor ve kimse onlar için gözyaşı dökmüyor.

Many peoples of antiquity have been gone for thousands of years, and nobody sheds a tear for them.