Translation of "Duyabiliyorum" in English

0.007 sec.

Examples of using "Duyabiliyorum" in a sentence and their english translations:

Onu duyabiliyorum.

I can hear her.

Helikopteri duyabiliyorum!

I can hear the chopper!

Rüzgarı duyabiliyorum.

I can hear the wind.

Tom'u duyabiliyorum.

I can hear Tom.

Seni duyabiliyorum.

- I hear you.
- I can hear you.

Onları duyabiliyorum.

I can hear them.

Bunu duyabiliyorum.

I can hear it.

Kalp atışımı duyabiliyorum

I hear my heartbeat

Helikopter geliyor, duyabiliyorum.

[Bear] Helicopter inbound, I can hear it.

Siz güçlükle duyabiliyorum.

I can hardly hear you.

Aklındaki sesi duyabiliyorum.

I can hear the sound in your mind.

Kapıların çarptığını duyabiliyorum.

I could hear doors slamming.

Seni iyi duyabiliyorum.

- I hear you clear.
- I hear you well.
- I can hear you well.

Seni güçlükle duyabiliyorum.

- I can hardly hear you.
- I can barely hear you.

Her şeyi duyabiliyorum.

I can hear everything.

Tom'un sesini duyabiliyorum.

I can hear Tom's voice.

Seni hâlâ duyabiliyorum.

I can still hear you.

İnsanların seslerini duyabiliyorum.

I can hear people's voices.

Bir piyano duyabiliyorum.

I can hear a piano.

Uzaktaki sirenleri duyabiliyorum.

I can hear sirens in the distance.

Suyun damladığını duyabiliyorum.

I can hear water dripping.

- Hâlâ sesini duyabiliyorum.
- Ben hâlâ senin sesini duyabiliyorum.

I can still hear your voice.

Kulaklığım olmadan güçlükle duyabiliyorum.

I can barely hear without my earphone.

Ben bir şey duyabiliyorum.

I can hear something.

Ben böceklerin cıvıltısını duyabiliyorum.

I can hear the chirping of insects.

Bir grubun çaldığını duyabiliyorum.

I can hear a band playing.

Söylediğin her şeyi duyabiliyorum.

I can hear everything you're saying.

Ben gayet iyi duyabiliyorum.

I can hear perfectly well.

Rüzgârın ağaçları hışırdatmasını duyabiliyorum.

I can hear the wind in the trees.

Tom'un şarkı söylediğini duyabiliyorum.

I can hear Tom singing.

Onu zar zor duyabiliyorum.

I can barely hear him.

Tom'u zar zor duyabiliyorum.

I can barely hear Tom.

Senin kalp atışını duyabiliyorum.

I can hear your heart beating.

Seni gayet iyi duyabiliyorum.

I can hear you fine.

Bağırmak zorunda değilsin. Seni duyabiliyorum.

You don't have to cry out. I can hear you.

Bana bağırma. Seni iyi duyabiliyorum.

Don't shout at me. I can hear you all right.

Bir kedinin pencereyi tırmaladığını duyabiliyorum.

I can hear a cat scratching at the window.

Böyle bağırma.Seni çok iyi duyabiliyorum.

Don't shout like that. I can hear you perfectly.

Ben senin sesindeki hüznü duyabiliyorum.

I can hear sadness in your voice.

Bir yerdeki bir saksafonu duyabiliyorum.

I can hear a saxophone somewhere.

Ben genellikle komşumun televizyonunu duyabiliyorum.

I can usually hear my neighbor's TV.

Tom'un diğer odada konuştuğunu duyabiliyorum.

I can hear Tom talking in the other room.

Bağırmaya gerek yok. Sizi duyabiliyorum.

There's no need to shout. We can hear you.

Tom'un mutfakta bulaşıkları yıkadığını duyabiliyorum.

I can hear Tom in the kitchen washing dishes.

Tom'un yan odada horladığını duyabiliyorum.

I can hear Tom snoring in the next room.

Bağırmanıza gerek yok. Sizi duyabiliyorum.

You don't have to shout. I can hear you.

Bir yerde su damladığını duyabiliyorum.

I can hear water dripping somewhere.

Sesini duyabiliyorum, ama seni göremiyorum.

I can hear your voice, but I can't see you.

Helikopteri duyabiliyorum. İşaret ateşine ulaşmamız gerek.

I can hear the chopper. We just need to reach the signal fire.

Bağırmana gerek yok. Seni iyi duyabiliyorum.

You don't need to yell. I can hear you just fine.

Ben sık sık komşularımın tartıştığını duyabiliyorum.

I can often hear my neighbors arguing.

Bağırman gerekmez, şimdi seni iyi duyabiliyorum.

You don't need to shout, I can hear you just fine.

Bir yerde bir saksafon çaldığını duyabiliyorum.

I can hear a saxophone playing somewhere.

Seni yüksek sesle ve net duyabiliyorum.

I can hear you loud and clear.

Tom'un yatak odasında gitar çaldığını duyabiliyorum.

I can hear Tom playing guitar in his bedroom.

Çok yüksek sesle konuşmana gerek yok. Seni duyabiliyorum.

You don't need to speak so loudly, I can hear you.

Yaşadığım yerde bütün gece boyunca trafik gürültüsü duyabiliyorum.

I can hear traffic noise all night long where I live.

O kadar sessiz konuşuyorsun ki seni zorlukla duyabiliyorum.

- You speak so quietly I can barely hear you.
- You speak so quietly that I can barely hear you.

Telefonla ilgili yanlış bir şey var. Ben seni zorlukla duyabiliyorum.

There's something wrong with the phone. I can hardly hear you.

Ben sık sık yatak odamın penceresinin dışında güvercinlerin öttüğünü duyabiliyorum.

I can often hear pigeons cooing outside my bedroom window.

Yüksek sesle konuşmak zorunda değilsin. Seni çok net şekilde duyabiliyorum.

You don't have to speak so loudly. I can hear you very clearly.

Bu oteldeki odalar ses yalıtımında gerçekten çok kötü. Komşumun sakızını çiğnemesini duyabiliyorum.

The rooms in this hotel are really very bad at muffling sounds. I can hear my neighbor chewing his gum!

O kadar yüksek sesle sesle konuşuyorsun ki seni birinci katta bile duyabiliyorum.

You speak so loudly I can even hear you on the first floor.