Translation of "Dersini" in English

Dersini öğrendiğini umuyorum.

I hope you've learned your lesson.

Dersini öğrendin mi?

Haven't you learned your lesson?

Dersini aldın mı?

Have you learned your lesson?

İngilizce dersini seviyorum.

I like English class.

Tom dersini öğrenmedi.

Tom hasn't learned his lesson.

Dersini öğrenmen gerekirdi.

- You should've learned your lesson.
- You should have learned your lesson.

Fransızca dersini sevmiyorum.

I don't like French class.

Fransızca dersini seviyorum.

I like French class.

Tom dersini çalışıyor.

Tom is studying his lesson.

- Sami dersini öğrenmedi.
- Sami ders çıkarmadı.
- Sami dersini almadı.

Sami didn't learn his lesson.

Sanırım sen dersini öğrendin.

I think you've learned your lesson.

Bugün Fransızca dersini atladım.

I skipped French class today.

Luis, İngilizce dersini bilmiyor.

Luis does not know his English lesson.

Tom Fransızca dersini geçmeyecek.

Tom isn't going to pass his French class.

Umarım Tom dersini öğrendi.

I hope Tom learned his lesson.

Tom matematik dersini özellikle seviyordu.

Tom particularly liked his math class.

Tom Fransızca dersini çok sevmedi.

Tom didn't like French class very much.

Tom dün Fransızca dersini atladı.

Tom skipped French class yesterday.

Cidden, Bayan Darling'in dersini terketmeyi düşünün.

Seriously, think about leaving Miss Darling's class.

Bu öğleden sonraki İngilizce dersini atlattım.

I skipped English class this afternoon.

Tom kesinlikle dersini almış gibi görünüyor.

Tom certainly seems to have learned his lesson.

Zamanın başbakanı Gladstone onun dersini izlemeye geldi,

The prime minister of the day, Gladstone, came to see him lecture -

O dersini bitirir bitirmez yurda geri döndü.

He went back to the dorm as soon as he finished class.

Beni hayrete düşüren onun asla dersini almamasıdır.

What astonishes me is that he never learns his lesson.

Üniversitede fizik dersini başaramadım ama kimyayı başardım.

In college, I fared ill with physics and well with chemistry.

Daha sonrasında sesi kapatıyor dersini anlatmaya devam ediyor

then she continues to explain the lesson she mutes

Suchet, kariyerinin en değerli dersini İtalya'da öğrendi: Askerlerin

It was in Italy that Suchet learned the most valuable lesson of his career: for troops

- Biz onun dersini izlemeliyiz.
- Onun örneğini takip etmeliyiz.

We should follow his example.

Öğrenci dersini daha iyi bilseydi öğretmen onu cezalandırmazdı.

If the student had known his lesson better, the teacher would not have punished him.

Onun dersini dinlemek için elli kadar çok öğrenci toplandı.

As many as fifty students gathered to hear his lecture.

Tom hasta olduğu için dersini iptal etmek zorunda kaldı.

Tom had to cancel his lecture because he was sick.