Translation of "Boğuşuyor" in English

Tom geçmişinin hayaletleriyle boğuşuyor.

- Tom is haunted by the demons of his past.
- Tom is plagued by the ghosts of his past.

O hâlâ dini inançlarla boğuşuyor.

He is still grappling with religious beliefs.

Tom'un otobiyografisinde, o, geçmişiyle boğuşuyor.

In Tom's autobiography, he grapples with his past.

Bir bağımlılıkla boğuşuyor olma ihtimali var

the person you're sitting next to is struggling with an addiction,

Tom her gece korkunç kabuslarla boğuşuyor.

Tom is tormented every night by horrific nightmares.

Peki ya Avrupa? Avrupa ölümle boğuşuyor. Çünkü bizler bu virüsü yeterince ciddiye almadık.

What about Europe? Europe is grappling with death. Because we didn't take this virus seriously enough.

Merkezi Çin'de Yangtze nehri boyunca şehirler ve taşra 50 yıldan daha fazla bir süredir ülkenin en kötü kuraklığı ile boğuşuyor.

Cities and provinces along the Yangtze River in central China are grappling with the country's worst drought in more than 50 years.