Translation of "Aldırış" in English

0.004 sec.

Examples of using "Aldırış" in a sentence and their english translations:

Aldırış etmem.

- I don't mind.
- I do not mind.

Ona aldırış etmeyin.

Don't mind her.

Aldırış etmez görünüyordu.

He didn't seem to mind.

- O aldırış etmedi.
- Hiç istifini bozmadı.
- Hiç aldırış etmedi.

She didn't bat an eyelid.

Tom aldırış etti mi?

Did Tom mind?

Umarım Tom aldırış etmez.

I hope Tom doesn't mind.

O, uyarılarımıza aldırış etmedi.

She paid no heed to our warnings.

Tom kesinlikle aldırış etmedi.

Tom definitely didn't mind.

İnsanların söylediklerine aldırış etmeyin.

Don't pay any attention to what people say.

Tom'un aldırış etmeyeceğini biliyordum.

- I knew Tom wasn't going to mind.
- I knew that Tom wasn't going to mind.

Direnmesine asla aldırış etmeyeceksiniz.

You will not pay any attention whatsoever to her objections.

- Aldırış etseydin sen de endişelenirdin.
- Eğer aldırış etseydin sen de endişelenirdin.

If you paid attention, you'd be worried too.

- Tom'a aldırış etme.
- Tom'a aldırma.

Don't pay any attention to Tom.

Onun sana söylediğine hiç aldırış etme.

Don't pay any attention to what he tells you.

Ona aldırış etme. O sadece kıskanç.

Don't pay attention to her. She's just jealous.

Tom, Mary'in küçük göğüsleri olmasına aldırış etmedi.

Tom didn't mind that Mary had small breasts.

Tom başkalarına aldırış etmeden kendi işiyle uğraşıyor.

Tom is off doing his own thing.

Onların sana söylediği hiçbir şeye aldırış etme.

Don't pay attention to anything they tell you.

Tom soğuğa aldırış etmiyor ama Mary dayanamıyor.

Tom doesn't mind the cold, but Mary can't stand it.

Riske aldırış etmeden, Hardrada adamlarının başında savaşa girdi.

Heedless of the risk, Hardrada advanced into battle at the head of his men.

O bunu reddedecek, bu nedenle onu aldırış etme.

He will deny it, so don't pay him any attention.

- Tom aldırış etmedi bile.
- Tom istifini bile bozmadı.

Tom didn't even bat an eye.

Tom sadece Mary'ye söylemek istemedi. O beni aldırış etmedi.

Tom just didn't want to tell Mary. He didn't mind telling me.

Tom haftanın her günü et ve patates yemeğe aldırış etmezdi.

Tom wouldn't mind eating meat and potatoes every day of the week.

- Tom Mary bunu yapsaydı, aldırış etmezdi.
- Mary bunu yapsaydı, Tom aldırmazdı.

- Tom wouldn't mind if Mary did that.
- Tom wouldn't care if Mary did that.

Bunada çok aldırış etmeyin boşverin ya doğru söylemek her zaman daha iyidir

don't mind it too much, never mind or it is better to say it right

- Tom televizyona dikkat etmiyor.
- Tom televizyona kulak vermiyor.
- Tom televizyona aldırış etmiyor.

- Tom's not paying attention to the TV.
- Tom isn't paying attention to the TV.

- Tom, Mary'ye hiç de aldırış etmedi.
- Tom, Mary'ye hiç de kulak asmadı.

Tom paid no attention to Mary at all.