Translation of "Alanında" in English

0.006 sec.

Examples of using "Alanında" in a sentence and their english translations:

Biyoloji alanında çalışıyor.

He is working in the field of biology.

Hedef görüş alanında.

The target is in sight.

Alanında bir uzmansın.

You're an expert in the field.

Mary alanında uzman.

Mary is an expert in her field.

Savaş alanında, tamamen zırhlı

Up the field, thousands of knights and their horses, fully armored,

O ekonomi alanında uzmanlaşmıştır.

She majored in economics.

O, fizik alanında uzmanlaşıyor.

- He is doing physics.
- He is majoring in physics.

Tom, alanında bir uzmandır.

Tom is an authority in his field.

Tom'u park alanında gördüm.

I saw Tom in the parking lot.

Tom fizik alanında uzmanlaşıyor.

Tom is majoring in physics.

O, alanında bir otoritedir.

- He's an authority in his field.
- She's an authority in her field.

O, alanında bir uzmandır.

He's an authority in his field.

O, alanında bir liderdir.

She is a leader in her field.

O kendi alanında seçkindir.

He's outstanding in his field.

Almanya savaş alanında kazanıyordu.

Germany was winning on the battlefield.

Tom psikoloji alanında uzmanlaşmıştır.

Tom majored in psychology.

Arkadaşlarıyla birlikte oyun alanında.

He's at the playground with his friends.

O, metropol alanında işine odaklandı.

He focused his business on the metropolitan area.

Tom ekonomi alanında ihtisas yaptı.

Tom majored in economics.

Tom elektronik alanında ihtisas yaptı.

Tom majored in electronics.

Tom ormancılık alanında ihtisas yaptı.

Tom majored in forestry.

Tom'un arabasını park alanında gördüm.

I saw Tom's car in the parking lot.

Bir doktor tıp alanında uzmandır.

A doctor is an expert in medicine.

Yaralı askerler savaş alanında bırakıldı.

The wounded soldiers were left in the field.

Biz restoran alanında yemek yedik.

We ate at the food court.

Tom, biyoloji alanında dereceye sahiptir.

Tom has a degree in biology.

Sami tahnitçilik alanında bir uzmandır.

Sami is an expert in the field of taxidermy.

Tom bir dinlenme alanında durdu.

Tom stopped at a rest area.

Arabalar alanında büyük bir devrimin eşiğinde ...

on the verge of a great revolution in the realm of cars…

O, hukuk alanında üstad derecesi aldı.

He got a master's degree in law.

Kendi alanında önde gelen bir otorite.

He's a leading authority in his field.

Tom çocuk psikolojisi alanında ihtisas yaptı.

Tom majored in child psychology.

Tom eğitim psikolojisi alanında eğitim aldı.

Tom majored in educational psychology.

Tom oyun alanında Mary'yi kovalamaya başladı.

Tom started chasing Mary around the playground.

Tom üniversitede mühendislik alanında ihtisas yaptı.

Tom majored in engineering in college.

O gerçekten kendi alanında bir uzman.

He's really an expert in his field.

Tom müzik eğitimi alanında ihtisas yaptı.

Tom majored in music education.

Ben üniversitede edebiyat alanında ihtisas yaptım.

I majored in literature at the university.

O, üniversitede edebiyat alanında ihtisas yaptı.

He majored in literature at the university.

Biz üniversitede edebiyat alanında ihtisas gördük.

We majored in literature at the university.

Onlar üniversitede edebiyat alanında ihtisas yaptılar.

They majored in literature at the university.

Fadıl pediatrik adli tıp alanında uzmanlaşmıştır.

Fadil specialized in pediatric forensic work.

Tom, alanında önde gelen bir uzmandır.

Tom is a leading expert in his field.

Mühendislik alanında yüksek lisans yapmaya çalışıyor.

He is working toward a master's degree in engineering.

- Savaş alanında defalarca kez kefeni yırttı.
- Savaş alanında pek çok kez ölümün eşiğinden döndü.

He cheated death many times on the battlefield.

Tutkunu olduğum alanında doktora derecesi almayı becerdim:

and having a PhD in the subject I was passionate about:

O akşam bizi park alanında bulan adamın

I was impressed with the particular theatrics

Yetişkin olup uyuşmazlık alanında çalışana kadar da

And it wasn't until I grew up and through conflict work

Yüzlerce kişiye ileri üretim alanında eğitim verdik.

we trained hundreds of hundreds of people for advanced manufacturing.

O alanında yeterli bir sanatçı olarak bilinir.

He is known as a proficient artist in his field.

Tom, alanında bir uzman olarak kabul edilir.

Tom is considered an expert in his field.

O matematik alanında yüksek lisans derecesine sahiptir.

He has a master's degree in mathematics.

Bir grup genç, oyun alanında hentbol oynuyor.

A group of young men are playing handball in the playground.

O, üniversitede fizik alanında uzmanlaşmaya karar verdi.

He decided to specialize in physics at college.

Uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans yapmayı planlamıştı.

He planned to seek a master's degree in international relations.

Türkiye özellikle de enerji alanında dışa bağımlı.

Turkey relies heavily on imports, especially for energy.

Bana "Ah, Chaehan, psikoloji alanında araştırma yapman harika

She told me, "Oh, Chaehan, it's great that you do this research in psychology,

Iş yaptığım teknoloji ve girişimcilik alanında azınlıktan biriyim.

I'm a minority in my field of technology and entrepreneurship.

70'li yıllarda Fizik alanında Nobel Ödülü aldı

And it won the Nobel Prize in physics in the 70s,

Körfez alanında daha büyük bir evsiz problemi var.

we have an even larger homeless problem in the Bay Area.

Oyun alanında kovalamaca oynayan bir grup çocuk var.

- There are a bunch of kids playing tag on the playground.
- There are a lot of children playing tag on the playground.

- O, üniversitede edebiyat alanında uzmanlaştı.
- Üniversitede edebiyat okudu.

She majored in literature at the university.

Tom finans alanında bir uzman olduğunu iddia etti.

Tom claimed to be an expert in finance.

Müzik alanında hiç kimse bu genç kadın eşit değildir.

Nobody is equal to this young woman in the field of music.

- Ben bir inşaat alanında çalışıyorum.
- Ben bir şantiyede çalışıyorum.

I work on a building site.

Mühendislik ve bilgisayar alanında erkekler kızlara göre daha ilgili.

Boys are more interested in engineering and computing than girls.

Halam arabamı onun park alanında park etmeme izin verdi.

My aunt allowed me to park my car in her parking space.

Bir şehir merkezinde değil, bir yerleşim alanında yaşamayı tercih ederim.

I would prefer to live in a residential area, not downtown.

- Leyla bir yerleşim alanında yaşıyordu.
- Leyla bir yerleşim bölgesinde oturuyordu.

Layla lived in a residential area.

Tom ve Mary buz pateni alanında paten yaparken el ele tutuştular.

Tom and Mary held hands as they skated around the rink.

Isaac Herschel, altı çocuğunun hepsini matematik, Fransızca ve müzik alanında çalışmaları için teşvik etti.

Isaac Herschel encouraged all six of his children to train in mathematics, French and music.

Bugün 4 Haziran. Çin hükümetinin Tiananmen alanında barışsever bir gösteride yüzlerce insanı öldürdüğü bir gün.

Today is the 4th of June — a day when Chinese government killed hundreds of people on a peaceful demonstration on the Tiananmen square.

Almanya'da bir inşaat alanında II. Dünya savaşı zamanından bir bomba patladı, en azından bir kişi öldü.

A bomb from the time of World War II has exploded at a building site in Germany, killing at least one person.

- Tom, ormancılık bölümünden mezun.
- Tom'un ormancılık alanında bir diploması var.
- Tom'un ormancılık bölümünde bir derecesi var.

Tom has a degree in forestry.

Düşünce alanında, saçmalık ve sapkınlık dünyanın ustaları olarak kalır, ve onların hakimiyeti ancak kısa süreler için askıya alınır.

In the sphere of thought, absurdity and perversity remain the masters of the world, and their dominion is suspended only for brief periods.

Güneş tutulması ya da güneşin ışığını tam engelleme, güneş lekesinin karanlık ortasıyla kaplanmış alanda yaşayanlar tarafından görülür. Yarı gölge tarafından kaplanmış dünya alanında yaşayan insanlar bir kısmi tutulma görecektir.

A total solar eclipse, or a complete blocking out of the Sun's light, can only be seen by those who live in the area covered by the umbra. People who live in the area of the Earth covered by the penumbra will see a partial eclipse.