Translation of "Şehirdeki" in English

Şehirdeki herkes Tom'u sevmiyor.

Not everyone in town likes Tom.

Şehirdeki herkes aileni bilir.

Everyone in the city knows your family.

Şehirdeki bütün oteller dolu.

All the hotels in town are full.

Şehirdeki en güzel kızsın.

You're the prettiest girl in town.

Şehirdeki çocuklar güvenlik için götürüldü.

Children in the town were taken away for safety.

Şehirdeki ulaşım sistemi oldukça iyi.

The transportation system in that city is quite good.

Şehirdeki diğer herkesten daha zengin.

He is richer than anybody else in town.

Bu, şehirdeki en iyi burger.

It's the best burger in town.

Bu, şehirdeki en büyük kitapçı.

This is the biggest bookstore in town.

Bir şehirdeki protestoculara dikkat etmeyeceğiz

We're not gonna pay attention to the protesters in a city

Oğullarının şehirdeki güvenliğinden endişe ediyorlar.

They have a degree of concern about their son's safety in the city.

Bu, şehirdeki en iyi otel.

This is the best hotel in town.

Tom şehirdeki en etkili kişiydi.

Tom was the most influential person in town.

O, şehirdeki en zengin adam.

He is the richest man in town.

Bu, şehirdeki en ucuz dükkan.

This is the cheapest shop in the town.

Bu, şehirdeki en büyük bina.

It's the biggest building in the city.

Bu, şehirdeki en büyük müze.

This is the largest museum in the city.

Şehirdeki en iyi kahve nerede?

Where is the best coffee in town?

Şehirdeki en ucuz manav bu.

This is the cheapest greengrocer in town.

Tam, atmacanın şehirdeki evinin orta yerinde.

Right in the heart of his city home.

Şehirdeki en iyi doktor olması gerekiyor.

He is supposed to be the best doctor in the town.

Onlar şehirdeki en iyi pizzayı yapıyorlar.

They make the best pizza in town.

Bu, şehirdeki en iyi okullardan biri.

This is one of the best schools in the city.

Bu, şehirdeki en iyi restoranlardan biri.

This is one of the best restaurants in town.

Bu, şehirdeki en popüler restoranlardan biri.

This is one of the most popular restaurants in town.

Şehirdeki evinden dışarıya hiç seyahat etmedi.

He had never traveled outside his home city.

Bu, şehirdeki en özel adreslerden biri.

It's one of the most exclusive addresses in the city.

Şehirdeki en büyük lisede tarih öğretiyorum.

I teach history at the largest high school in town.

O bu şehirdeki en büyük oteldir.

This is the biggest hotel in this city.

O bu şehirdeki en iyi oteldir.

It's the best hotel in this town.

Bu şehirdeki ulaşım araçları çok pratik.

The transportation in this city is very convenient.

Marcia şehirdeki en iyi salonda çalışıyor.

Marcia works at the best salon in town.

Tom bu şehirdeki en zengin adam.

Tom is the richest man in this town.

Bu, şehirdeki en iyi restoranlardan biridir.

This is one of the best restaurants in the city.

O bu şehirdeki başka herkesten daha zengindir.

He is richer than anyone else in this town.

Onu şehirdeki en iyi doktor olarak görmüştüm.

I regarded him as the best doctor in town.

Tom Mary'yi şehirdeki en iyi restorana götürdü.

Tom took Mary to the best restaurant in town.

Şehirdeki yemek yenilecek tüm iyi yerleri biliyorum.

I know all the good places to eat in town.

Kısım iki, şehirdeki en kötü mahkeme olarak bilinir,

Part Two was known as the worst courtroom in the city,

O, bu şehirdeki herhangi başka birinden daha zengin.

He is richer than anyone else in this town is.

Küçük şehirdekiyle büyük şehirdeki kitapçı arasındaki fark nedir?

What is the difference between a bookshop in a small town and in a big city?

Bildiğim kadarıyla, o, şehirdeki en iyi doktorlardan biridir.

As far as I know, he is one of the best doctors in town.

Tom ve Mary şehirdeki en kötü restorana gitti.

Tom and Mary went to the worst restaurant in town.

Tom ve Mary şehirdeki en iyi restorana gitti.

Tom and Mary went to the best restaurant in town.

Şehirdeki tüm tehlikeli mahallelerin bir listesine ihtiyacım var.

I need a list of all the dangerous neighborhoods in the city.

Bu fırın şehirdeki en iyi hamur işlerine sahip.

This bakery has the best pastries in town.

Bu, açık ara farkla bu şehirdeki en yüksek binadır.

This is by far the tallest building in this city.

Tom ve Mary zaten noeli şehirdeki akrabalarıyla geçirmeyi planlıyorlar.

Tom and Mary are already planning to spend Christmas with their relatives in the city.

- Şehirdeki herkes onu biliyor.
- Kasabadaki herkes o konuda bilgi sahibidir.

Everyone in the town knows about it.

- Sami şehirdeki her lokantayı aradı.
- Sami kentteki her lokantayı aradı.

Sami called every restaurant in the city.

- Kasabanın en ucuz manavı bu.
- Şehirdeki en ucuz manav bu.

This is the cheapest greengrocer in town.

Eski park şehirdeki yerlerden sonra en çok aranan bir yer haline dönüştü.

The old park has become one of the most sought after places in the city.

2009'da işe başladığımızda, mağazanın şehirdeki en iyilerden biri olacağına ikna edildim.

When we started out in 2009, I was convinced that our store would become one of the best in the city.

- O, şehirdeki en iyi balık ve deniz ürünleri restoranıdır.
- Kentteki en iyi balık ve deniz ürünleri restoranıdır.

It is the best fish and seafood restaurant in the city.

Sao Paulo tüm şehirdeki 420 helikopteri ile New York'tan sonra dünyanın en büyük ikinci helikopter filosuna sahiptir.

São Paulo has the second largest fleet of helicopters in the world, behind New York, which has 420 helicopters in the whole of the city.