Translation of "Söylediğini" in Dutch

0.028 sec.

Examples of using "Söylediğini" in a sentence and their dutch translations:

Söylediğini anlıyorum.

Ik snap wat je zegt.

Sana söylediğini yap.

- Doe wat hij je vraagt.
- Doe wat hij je zegt.

Söylediğini tekrarlar mısın?

Kan je herhalen wat je zei?

Tom söylediğini tekrarlıyor.

Tom herhaalt wat hij gezegd heeft.

Ne söylediğini duymadım.

Ik heb niet gehoord wat je zei.

Doğru söylediğini düşünüyorum.

Ik denk dat wat jij zegt waar is.

Ne söylediğini anlıyorum.

Ik begrijp wat je zegt.

Yalan söylediğini söylemedim.

Ik heb niet gezegd dat je liegt.

Onun söylediğini neredeyse anlayamıyorum.

- Ik kan amper verstaan wat hij zegt.
- Ik kan nauwelijks begrijpen wat hij zegt.

Tom'u sevdiğini söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat je Tom leuk vond.

Onun söylediğini anlıyor musun?

Snap je wat hij zegt?

Onun şarkı söylediğini duydum.

Ik hoorde haar zingen.

Tom'un yalan söylediğini biliyordum.

Ik wist dat Tom loog.

Tom'un yalan söylediğini biliyorum.

Ik weet dat Tom loog.

Tom'un söylediğini duymadın mı?

Hoorde je niet wat Tom zei?

Onu söylediğini Tom'a söylemeyeceğim.

Ik zal Tom niet vertellen dat jij dat zei.

Ne söylediğini hatırlıyor musun?

- Weet je nog wat je gezegd hebt?
- Weet u nog wat u gezegd hebt?

Tom'un ne söylediğini duyamadık.

We konden niet horen wat Tom zei.

Onun ne söylediğini anlayabiliyorum.

Ik kan begrijpen wat ze zegt.

- Tom Mary'nin yalan söylediğini biliyor.
- Tom, Mary'nin yalan söylediğini bilir.

Tom weet dat Maria gelogen heeft.

- Onun ne söylediğini duyabildin mi?
- Sen onun ne söylediğini anladın mı?

Heb je gesnapt wat hij zei?

Lütfen onun ne söylediğini hatırla.

Onthoud alstublieft wat hij gezegd heeft.

Onun şarkı söylediğini asla duymadım.

Ik heb hem nog nooit horen zingen.

Tom onun söylediğini demek istedi.

Tom meende wat hij zei.

Onun ne söylediğini biliyor musun?

Weet jij wat ze gezegd heeft?

Eskiden Boston'da yaşadığını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat je vroeger in Boston woonde.

Bana ne söylediğini hatırlıyor musun?

- Weet je nog wat je tegen me gezegd hebt?
- Weet u nog wat u tegen mij gezegd heeft?

Keşke Tom'un ne söylediğini duyabilsek.

Ik wou dat we konden horen wat Tom zegt.

Sadece bir şey söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je net iets zei.

Tom'un Boston'da yaşadığını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat Tom vroeger in Boston woonde.

Onun bir şarkı söylediğini duydum.

Ik heb haar een lied horen zingen.

Onun bana söylediğini tahmin et.

Raad eens wat hij me heeft verteld.

Tom bunu söylediğini inkâr etti.

Tom ontkende dat gezegd te hebben.

Onun ne söylediğini anlamakta zorlanıyorum.

Het is voor mij moeilijk om hem te kunnen verstaan.

Tom'un gerçeği söylediğini düşünüyor musun?

Denkt ge dat Tom de waarheid zegt?

O, yalan söylediğini itiraf etti.

Hij bekende dat hij gelogen had.

Tom Mary'nin şarkı söylediğini duydu.

Tom hoorde Maria zingen.

Tom'un neden yalan söylediğini bilmiyorum.

Ik weet niet waarom Tom heeft gelogen.

Tom yalan söylediğini itiraf etti.

Tom gaf toe dat hij had gelogen.

Herkes Tom'un yalan söylediğini biliyor.

Iedereen weet dat Tom loog.

- Tom'un şarkı söylediğini hiç duydun mu?
- Hiç Tom'un şarkı söylediğini duydun mu?

- Heb je Tom ooit al eens horen zingen?
- Hebt u Tom ooit al eens horen zingen?
- Hebben jullie Tom ooit al eens horen zingen?

Bu hafta Boston'da olacağını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat je van de week in Boston zou zijn.

Tom'un artık Boston'da yaşamadığını söylediğini düşündüm.

Ik dacht dat je zei dat Tom niet meer in Boston woonde.

Tom ona onu kimin söylediğini hatırlamıyor.

- Tom weet niet meer wie hem dat verteld heeft.
- Tom weet niet meer wie hem dat heeft verteld.

Tom onların ona yapmasını söylediğini yaptı.

- Tom deed wat hem gevraagd werd.
- Tom deed wat hem was gevraagd.

İstersen Tom'un ne söylediğini sana söylerim.

Als je wilt, vertel ik wat Tom heeft gezegd.

Tom'un bize yalan söylediğini düşünüyor musun?

Denk je dat Tom tegen ons gelogen heeft?

O, onun ne söylediğini anlıyor mu?

Verstaat ze wat hij vertelt?

Tom Mary'nin şarkı söylediğini asla duymadı.

Tom heeft Mary nog nooit horen zingen.

Bazı insanların Noel şarkıları söylediğini duydum.

Ik hoorde enkele mensen kerstliedjes zingen.

Tom'un ne söylediğini anlıyor gibi görünmüyordun.

Je leek niet te begrijpen wat Tom zei.

Tom'un bir kasap olduğunu söylediğini düşündüm.

- Ik dacht dat je zei dat Tom een ​​slager was.
- Ik dacht dat u zei dat Tom een ​​slager was.
- Ik dacht dat jullie zeiden dat Tom een ​​slager was.

Tom bana yalan söylediğini itiraf etti.

Tom gaf toe dat hij tegen me gelogen had.

Biz ikimiz siz ikinizin yalan söylediğini biliyoruz.

- Wij tweeën weten dat jullie tweeën liegen.
- We weten beiden dat jullie allebei liegen.

Hiç onun sahnede şarkı söylediğini duydun mu?

Heb je haar ooit horen zingen op het podium?

Tom Mary'nin onun nereye gitmesini söylediğini hatırladı.

Tom herinnerde zich waar Mary hem had gezegd heen te gaan.

Biz sık sık senin şarkı söylediğini duyarız.

We horen je vaak zingen.

- Sana dediği gibi yap.
- Sana söylediğini yap.

- Doe wat hij je vraagt.
- Doe wat hij je zegt.

Aynen onun söylediği şekliyle, söylediğini tekrar ettim.

Ik heb herhaald wat hij zei, helemaal zoals hij het gezegd heeft.

Tom'un Mary'yi neden tanımadığını söylediğini merak ediyorum.

Ik vraag me af waarom Tom beweerde Marie niet te kennen.

- Bence bana yalan söyledin.
- Bana yalan söylediğini düşünüyorum.

Ik denk dat je me belogen hebt.

Tom Fransızca konuştuğu için onun ne söylediğini anlayamadım.

Omdat Tom Frans praatte, kon ik niet begrijpen wat hij zei.

Tom'un ne zaman yalan söylediğini her zaman söyleyebilirim.

Ik kan altijd zeggen wanneer Tom liegt.

Mektubu açmak zorunda değildim. Ne söylediğini tamamen biliyordum.

Ik moest de brief niet openen. Ik wist heel precies wat erin stond.

- Tom'un ne söylediğini duyamadık.
- Tom'un ne söylüyor olduğunu duyamadık.

We konden niet horen wat Tom zei.

Onun hikayesi polis memurunun yalan söylediğini bulan bir muhabir tarafından doğrulandı.

Haar verhaal was bevestigd door een verslaggever, die had uitgevonden dat de politieagent aan het liegen was.