Translation of "Belli" in Dutch

0.011 sec.

Examples of using "Belli" in a sentence and their dutch translations:

Belli bir kaynak;

een bepaalde hulpbron,

Belli oluyor mu?

Merkt men het?

- Failin kim olduğu belli.
- Yapanın kim olduğu belli.

Het is bekend wie de dader is.

- Çok mu belli ediyorum?
- O kadar belli ediyor muyum?

- Ben ik zo doorzichtig?
- Ben ik zo voorspelbaar?

"Terror belli ... decus pacis."

"Terror belli ... decus pacis."

Tom belli ki endişeliydi.

Tom is kennelijk bezorgd.

Ve belki, belli noktaya kadar

En misschien, in zekere mate,

Ne çıkacağı hiç belli olmaz.

Je weet nooit wat je tegenkomt.

Ayrıca belli başlı avantajları var --

Toegegeven, ik ben bevoordeeld --

Onun ne yapmaya çalıştığı belli.

Het is overduidelijk wat hij probeert te doen.

Tom belli ki bir acemi.

Tom is duidelijk een beginner.

Onların sağı solu belli olmaz.

- Ze zijn onvoorspelbaar.
- Zij zijn onvoorspelbaar.

Kazanın nedeni henüz belli değil.

De oorzaak van het ongeval is nog altijd niet duidelijk.

Bu işler hiç belli olmaz.

- Je weet nooit hoe een koe een haas vangt.
- Je weet maar nooit!

- Açıkçası yanılıyorsun.
- Belli ki yanılıyorsun.

Je hebt het duidelijk mis.

Ne olmak zorunda olduğu belli.

Het is duidelijk wat er moet gebeuren.

Belli ki bir hata vardı.

Er was duidelijk een fout.

Onun ne yapacağı belli olmaz.

Hij is onberekenbaar.

Ne başı belli ne kıçı.

Er zit geen kop of staart aan.

Belli ki çok mutlu değilsin.

Je bent duidelijk niet erg gelukkig.

Bunun sahte olduğu çok belli.

- Die is duidelijk nep.
- Hij is duidelijk nep.
- Het is duidelijk een vervalsing.

Örneğin, "Belli ki başka bir casus

Zoals: je ontdekte enkel dat er een andere spion is

Fiziksel açıdan  zorlayıcı olacağı şimdiden belli.

Ik kan je nu al zeggen dat dit vrij inspannend wordt.

belli anlatı yapıları için de geçerli.

maar wel bepaalde narratieve structuren.

Biliyorsun, belli ki tam bir kurgu.

Weet je, natuurlijk complete fictie.

- Cevabı bildiği kesindir.
- Cevabı bildiği belli.

Het is duidelijk dat hij het antwoord weet.

O belli ki bir kaza değildi.

Het was duidelijk geen ongeluk.

Kaçınız, hayatında, belli bir hayvana değer verdi?

Hoeveel van jullie hebben niet ooit gezorgd voor een dier?

O kaynağı idare eden belli bir topluluk

een bepaalde gemeenschap die deze hulpbron beheert

Ona belli bir genç doktor tarafından bakıldı.

Hij werd verzorgd door een of andere jonge dokter.

Ancak paniklediği belli olan parsın başka düşünceleri var.

Maar het luipaard, duidelijk in paniek, heeft andere ideeën.

Onun ne zaman ve nerede doğduğu belli değildir.

Het is niet duidelijk waar en wanneer ze werd geboren.

Söylemiş olduğu şeyin, bir yalan oldugu belli oldu.

Wat hij gezegd had, bleek een leugen.

İyi de eder. Karanlıkta nelerin gezindiği hiç belli olmaz.

Gelukkig maar. Je weet maar nooit wie in de schaduw op de loer ligt.

- Onun ne yapacağı belli olmaz.
- O çok önceden bilinmez.

Ze is erg onvoorspelbaar.

- İnsanlar seni şaşırtıp duruyor.
- İnsanların ne yapacakları belli olmuyor.

Mensen blijven je verrassen.

"Çocuklar belli bir sıraya göre mi durmak zorundalar?" - "Evet, yaşa göre, lütfen."

„Moeten de kinderen in een bepaalde volgorde gaan staan?” - „Ja, volgens leeftijd, alstublieft.”

- Onun büyük bir artist olduğu açık.
- Onun büyük bir artist olduğu belli.

Het is duidelijk dat hij een groot kunstenaar is.

- Gerçek dost kara günde belli olur.
- İhtiyacın olduğunda yanında olan dost gerçek dosttur.

In nood leert men zijn vrienden kennen.

Bu savunma ancak karanlık çökünce belli olur. Resife mavi ışık vurunca neler olduğu gözler önüne serilir.

Die wordt pas zichtbaar in het donker. Het rif dat baadt in blauw licht onthult wat er aan de hand is.

- Her şey pazartesi günü belli olacak.
- Her şey pazartesi günü kararlaştırılacak.
- Her şey pazartesi günü belirlenecek.

Alles wordt maandag besloten.