Translation of "üzerine" in Chinese

0.004 sec.

Examples of using "üzerine" in a sentence and their chinese translations:

Bunun üzerine oturmayın.

不要坐在上面。

Silahı masanın üzerine koy.

把槍放在桌子上。

Tereyağını ekmeğin üzerine yaydı.

她把奶油塗在麵包上。

Onu masanın üzerine bırak.

把它放在桌上。

Kitaplarınızı masanın üzerine koymayın.

别把你的书放在桌上。

Kahvemi halının üzerine devirdim.

我把咖啡倒翻在地毯上了。

Kızının ölümü üzerine ağladı.

他為他女兒的死而哭泣。

Nehrin üzerine bir köprü yapıldı.

人們修了一座橋過河。

Tutar 20,000 yenin üzerine çıktı.

总金额达到了两万日元。

Biz onunla plan üzerine konuştuk.

我們和他談了這個計劃。

Kutunun üzerine bir şey koymayın.

- 不要放任何東西在箱子上面。
- 盒子上面不要放任何東西。

Bilimci atom enerjisi üzerine çalışıyor.

这个科学家正在研究原子能。

Kendi üzerine soğuk su döktü.

他往他自己身上潑了一盆冷水。

O çarşafları yatağın üzerine koydu.

她在她的床上鋪了床單。

Tom elini mikrofonun üzerine koydu.

汤姆把手放在麦克风上。

Suçu başkalarının üzerine atıyor sadece.

他光是嫁祸于人家。

Dördüncü satır üzerine soyadını yaz.

在第四行写下您的姓。

Zarfın üzerine bir pul yapıştırın.

把郵票貼在信封上。

Ben kendimi çimenlerin üzerine attım.

我在草地上直躺下来了。

Pencerenin üzerine bir perde astı.

她把窗簾掛在窗戶上。

Onlar nehrin üzerine bir köprü yaptılar.

他們建了一座橫跨河流的橋。

Birçok fotoğraf Xiaoding'in masasının üzerine yerleştirilir.

小丁的桌子上放着很多照片。

Atın üzerine beş poundluk bahse girdim.

我在這匹馬上押五英鎊的賭注。

Erkek çocuğu ağacın üzerine adını kazıdı.

男孩把他的名字刻在树上。

Ben zarfın üzerine pul yapıştırmayı unuttum.

我忘记在信封上贴邮票了。

- Onu masamın üzerine koymayın.
- Onu masama koymayın.

不要把它放在我的桌子上。

Bir tek adım ve uçurumun üzerine düşeceksin.

只迈一步,你就会落下悬崖。

Patlamış mısır üzerine eritilmiş tere yağını dökün.

將融化了的奶油倒入爆米花中。

Doktor çocuk hastalıkları üzerine büyük bir otoritedir.

那位醫生是兒童疾病的專家。

Bayan Brown, siyaset üzerine bir kitap yazdı.

布朗夫人寫了一本關於政治的書。

O at üzerine on dolar iddiaya giriyorum.

我在那匹馬下十美元的賭注。

Tom saatini çıkardı ve masanın üzerine koydu.

汤姆脱了他的手表且放在桌子上。

Tamam. Bunun üzerine ne tavsiye etmek istersin?

好的,您想咨询什么事情?

O, üzerine ev inşa etmek amacıyla arsayı aldı.

- 他买土地目的是要造房子。
- 他買土地的目的是要造房子。

Bütün plân sadece onun kişisel görüşleri üzerine kurulu.

整个计划只是基于他的个人看法。

Gece dolunay çatının üzerine düştüğünde, tüm çiftçiler uyanır.

當夜晚滿月掉落在屋頂上時, 所有的農夫都被吵醒了。

Tom kendini uyandırmak için kendi üzerine soğuk su döktü.

汤姆给自己浇凉水以清醒过来。

Ebeveynler çocuklarını dürüstlük ve sıkı çalışmanın önemi üzerine etkilemeye çalışıyorlar.

父母试图将诚实和工作的重要性灌输给孩子。

- Tuhaf bir şeyin üzerine adım attım.
- Garip bir şeye bastım.

我踩到了什么奇怪的东西了。

Benim için bu kağıt üzerine bir eskizini çizebilir misin lütfen?

请你帮我在这张纸上画个草图。

O bir kurşun kalemle bir kağıt parçası üzerine bir daire çizdi.

她用铅笔在纸上画了一个圈。

Taoizm bugünkü Henan ilinde M.Ö. 604'te doğmuş bir pir olan Laozi'nin öğretileri üzerine kurulmuştur.

道教是用老子的教导创立的,他是公元前六零四年在现代的河南省出生的圣贤。

- Ruhun geldiğini ve kaldığını gördüğün adam Kutsal Ruhla vaftiz edecek olandır.
- Ruhun kimin üzerine inip durduğunu görürsen, Kutsal Ruh'la vaftiz eden odur.

你如果看見聖靈降下,落在誰身上,誰就是用聖靈替人施洗的了。