Translation of "Geldi" in Arabic

0.018 sec.

Examples of using "Geldi" in a sentence and their arabic translations:

Geldi.

لقد أتى.

Sonunda, geldi.

و أخيراً أتى.

Sonunda geldi.

و أخيراً أتى.

Bahar geldi.

حل الربيع.

Tren geldi.

وصل القطار.

Arabayla geldi.

وصل بالسيارة.

Arkadaşım geldi.

صديقي قد وصل.

Polisler geldi.

إنّ الشّرطة هنا.

Ama başıma geldi.

واتضح أنه يحدث

Bir telefon geldi.

رَنَّ هاتفي.

Sonra komiser geldi,

ثم أتى المفوض،

Yatma zamanı geldi.

‫حان وقت النوم.‬

Bir çiftçi geldi.

دخل مزارع.

Hakikaten de geldi

بالتأكيد، أتى المسؤول،

Erkek yine geldi.

‫عاد الذكر.‬

Toplanma vakti geldi.

‫حان وقت الاجتماع.‬

Aklıma şey geldi

شيء ما يتبادر إلى ذهني

Ağabey fenalık geldi

جاء الأخ الأكبر

Bir an geldi.

‫تلاشى ذلك الخوف بقدر كبير.‬

Çocuk koşarak geldi.

أتى الولد راكضاً.

O buraya geldi.

أتَتْ إلى هنا حقا.

O bizzat geldi.

لقد أتى بنفسه

Mektup geri geldi.

عادت الرّسالة.

Oğlum odama geldi.

- جاء ابني إلى غرفتي.
- أتى ولدي إلى غرفتي.

Eşyalar dün geldi.

تم إيصال البضائع بالأمس

Oğlan koşarak geldi.

أتى الولد راكضاً.

Bay Smith geldi.

أتى السيد سميث.

O defalarca geldi.

أتى عدة مرات.

Ken'in sırası geldi.

أتى دور كين.

Mary içeri geldi.

- دخلت ماري.
- أتت ماري

Neredeyse herkes geldi.

- تقريبا الكل اتي
- تقريبا الكل جاء

Tom ikinci geldi.

توم إنتهى الثاني.

Sami henüz geldi.

لقد وصل سامي للتّو.

Çıtayı yükseltmenin zamanı geldi.

حان الوقت لرفع السقف.

Sonra sevgili yapımcımız geldi,

ثم جاء منتجنا المحبوب،

Mağdur desteği kapımıza geldi

وصل فريق دعم الضحايا إلى منزلنا

Aklıma bir fikir geldi:

فخطرت ببالي فكرة:

Başıma bir şey geldi.

وأتدربُ لأصبح كاهنًا.

Bu nefretin üstesinden geldi.

تغلب على كراهيته.

Ailesini doyurma vakti geldi.

‫حان وقت إطعام أسرتها.‬

Yemek bulma vakti geldi.

‫حان وقت البحث عن الطعام.‬

Bir dişi daha geldi.

‫أنثى أخرى.‬

...şehre akma vakti geldi.

‫حان وقت الذهاب إلى المدينة.‬

Sıra geldi sahte kabadayıya

حان الوقت للتنمر المزيف

Sıra geldi çöpçüler kralına

حان الوقت لملك الزبالين

Ve gün geldi artık

وقد حان اليوم

Değerinde bir araya geldi .

فرنك.

Niçin eve erken geldi?

لماذا عادت إلى المنزل باكراً؟

O tekrar buraya geldi.

هىَ أتت إلى هُنا مرةً أخرى.

O beni görmeye geldi.

- أتت لتراني.
- أتت لزيارتي.

Uyarı çok geç geldi.

جاء التحذير متأخرا.

Tom hariç herkes geldi.

أتى الجميع باستثناء توم.

Onlar ayrı ayrı geldi.

وصلوا منفصلا.

Tom 2.30 civarında geldi.

وصل توم حوالي 2:30.

Gitmem için zaman geldi.

حان وقت ذهابي.

Fadıl hastaneye geldi mi?

- هل كان سامي في المستشفى؟
- هل ذهب فاضل إلى المستشفى؟

Polis, Fadıl'ı aramaya geldi.

جاءت الشرطة تبحث عن فاضل.

Fadıl'ın ailesi kasabaya geldi.

جاءت أسرة فاضل إلى المدينة.

Leyla geceleyin eve geldi.

عادت ليلى إلى المنزل ليلا.

Tom, Mary ile geldi.

توم أتى مع ماري

Sami çabucak hastaneye geldi.

ساق سامي بسرعة إلى المستشفى.

Sami, Leyla'nın evine geldi.

ذهب سامي إلى منزل ليلى.

Sami uyuşturucusunu almaya geldi.

أتى سامي كي يحصل على جرعته من المخدّرات.

Sami uyarıyı görmezden geldi.

تجاهل سامي الإنذار.

- O idiot beni aramaya geldi.
- O aptal beni aramaya geldi.

جاء ذلك الغبيّ يبحث عنّي.

- O dün seni görmeye geldi.
- O dün seni görmek için geldi.

لقد أتى كي يزورك البارحة.

Böylece aklıma bir şey geldi:

ولذلك أتتني فكرة:

Evrensel olarak tanınır hale geldi.

أصبحت معروفة على مستوى العالم.

Popüler bir anlayışı haline geldi.

تبعًا لبصمتنا الثقافية.

Bunun cevabı bana işimden geldi.

الجواب جاء لي من وظيفتي.

Bu his tanıdık geldi mi?

هل تعرفون هذا الشعور؟

Tosun paşa filmi geldi arkasından

جاء فيلم توسون باشا من الخلف

Zannediyor musun birisi geldi ekti

هل تعتقد أن شخصًا ما جاء وزرع

Evet geldi yarasa ekti onu

نعم جاء وزرعه

1 Mayısı kutlamak için geldi

جاء للاحتفال 1 مايو

Akılma birden İbrahim Müteferrika geldi

جاءت المخابرات لإبراهيم موتيفريكا

Bu bana biraz tanıdık geldi

هذا يبدو مألوفا لي قليلا

“Gün geldi, horozlar kanatlarını çırpıyorlar.

"جاء النهار ، تصفق الديوك بأجنحتها.

Macarlar, Haçlıları güçlendirmek için geldi.

الذين كانوا يقتربون لتعزيز الطليعة الصليبية.

Sonra Avrupa`dan haber geldi.

ثم... جاءت أخبار من أوروبا...

Bir tatil yapmamın zamanı geldi.

حان الأوان أن آخذ عطلة.

Yıldırımdan sonra, gök gürültüsü geldi.

بعد البرق جاء الرعد.

Bob eve çok geç geldi.

عاد بوب إلى البيت متأخراً.

Kasaba bir şehir haline geldi.

نمت البلدة و أصبحت مدينة.

Aklıma harika bir fikir geldi.

خطر لي فكرة جيدة.

Bizi Birmingham'da kim görmeye geldi?

من أتى لرؤيتنا في برمنجهام؟

Aklıma iyi bir fikir geldi.

خطر لي فكرة جيدة.

Onlar sorun çıkarmak için geldi.

هُم جاءو ليصنعوا مشكلة.

O, sorun çıkarmak için geldi.

إنهُ يأتي ليصنع مشكلة.

O sorun çıkarmak için geldi.

إنها تأتي لتصنع مشكلة.

O, buraya dün gece geldi.

لقد وصل هُنا الليلة الماضية.

O benim tavsiyemi görmezden geldi.

تجاهل نصيحتي.

Bob buraya geldi, değil mi?

- بوب أتى إلى هنا أليس كذلك؟
- ألم يأتِ بوب إلى هنا؟

Amcam beni görmek için geldi.

- أتی عمي لرؤيتي.
- قدم عمي لرؤيتي.

O, 18 yaşındayken Tokyo'ya geldi.

أتت إلى طوكيو عندما كان عمرها ثمانية عشر عاماً.

Eh, tuhaf şeyler meydana geldi.

حصل أغرب من ذلك.

- Yatma vakti.
- Yatma vakti geldi.

حان وقت النوم.

- Lucy Amerika'dan geldi.
- Lucy Amerikalıdır.

لوسي من أمريكا.

Hata ne zaman meydana geldi?

في أي ظروف ظهر الخطأ؟