Translation of "Söylemek" in Arabic

0.010 sec.

Examples of using "Söylemek" in a sentence and their arabic translations:

Bunu söylemek kolay.

قول هذا سهل.

Ona söylemek zorundayız.

علينا اخباره.

Kocama söylemek zorundayım.

عليّ أن أخبر زوجي.

NB: Bunu söylemek zor.

نيك بوستروم: من الصعب الحكم.

Şunu söylemek için buradayım:

أنا هنا لأقول لكم:

Yalan söylemek ve aldatmak."

هو الكذب والخداع."

Bir şey söylemek istemedim.

لم أكن أريد أن أقول شيئا.

Bunu sana söylemek istemedim.

لم أكن أريد أن أقول لك هذا.

En iyisi gerçeği söylemek.

من الافضل ان تقول الحقيقة

Bunu söylemek sizin güzelliğinizdi.

إن هذا للطفٌ منك.

Kesin olarak söylemek imkansız.

من المستحيل القول بشكلٍ قطعي.

Elbette ona söylemek zorundayım.

بالطبع، يجب ان اخبرها.

Şunu gerçekten söylemek isterim ki;

أريد قول ذلك حقاً:

Sıçanlardan nefret ettiğimi söylemek istiyorum.

‫أكره الجرذان.‬

Mesela yalan söylemek tamamen yanlıştır.

إنه من الخطأ أن تكذب، على سبيل المثال.

Neden bize gerçeği söylemek istemiyorsun?

- لماذا لا تريد أن تقول لنا الحقيقة؟
- لماذا لا تريد أن تخبرنا بالحقيقة؟
- لماذا لا تريدون أن تقولوا لنا الحقيقة؟
- لماذا لا تريدون أن تخبرونا بالحقيقة؟
- لماذا لا تريدان أن تقولا لنا الحقيقة؟
- لماذا لا تريدان أن تخبرانا بالحقيقة؟
- لماذا لا تردن أن تقلن لنا الحقيقة؟
- لماذا لا تردن أن تخبرننا بالحقيقة؟

Söylemek zorunda olduğum şeyi dinle.

اسمع لما عندي ان اقول.

Son olarak şunu söylemek istiyorum,

أرغب في قول شيء أخير:

Sana söylemek istediğim bu değil.

ليس هذا ما أردت إخبارك عنه.

Sana bir şarkı söylemek istiyorum.

اود أن اغني لك.

Sana bir şey söylemek istiyorum.

أريد أن أقول لك شيئاً.

Ona ne söylemek istediğimi düşünmek zorundayım.

علي التفكير بما أريد قوله.

Bütün deneyimsiz arkadaşlara şunu söylemek istiyorum:

كما قال الكاتب:

Aklımdakileri söylemek için yeterli olduğumu düşünmüyorum.

لا أعتقد أنني مؤهلة لأعبر عن رأيي بصراحة.

çünkü doğrusunu söylemek gerekirse ezbere anlatıyorum.

لأنه بالمعنى الدقيق للكلمة، أنا أتلو.

Basit bir şey söylemek için buradayım --

أنا هنا لأقول شيئًا بسيطا...

Bekle. Sana bir şey söylemek istiyorum.

انتظر، أريد إخبارك بأمر ما.

Sana söylemek istediğim bir şey var.

هناك ما أريد قوله لك.

Sana söylemek istediğim çok şey var.

هناك الكثير مما أود قوله لك.

Bana bütün söylemek istediğin bu mu?

أهذا كل ما أردت قوله؟

Neden geç kaldığımı onları söylemek istemiyorum.

لا أريد أن أخبرهم عن سبب تأخّري.

Iş başvurusu reddedilenlere söylemek istediğim şeyler var:

بسبب قلة خبرتهم:

Öte yandan bir hobim vardı: Şarkı söylemek.

كما كان عندي هواية الغناء.

Ve ona yavruyu kurtaramayacağımı söylemek zorunda kaldığımda

وقد أخبرته أني لا أستطيع علاج قطته،

Kendimize dayanmamız gerektiğini söylemek kötü bir şeydir.

ومن السيئ إخبار أنفسنا بأنه علينا التحمل.

Daha adil yaklaşma imkanınız olduğunu söylemek istiyorum.

للتعاملون مع جلسات الأسئلة والأجوبة بإنصاف

Ama uçak enkazı olup olmadığını söylemek zor.

‫لا أستطيع أن أحدد إذا ما كان حطام طائرة.‬

çağımızın en revaşta olan konusu yalan söylemek

الكذب هو الموضوع الأكثر شعبية في عصرنا

Doğruyu söylemek gerekirse, o benim kız kardeşim.

هي، في الحقيقة، أختي.

Keşke bunu sana söylemek zorunda olmasam, fakat...

أتمنى لو لم يجب عليّ أن أخبرك هذا، ولكن...

Tek yapman gereken Tom'a terk etmesini söylemek.

- كل ما عليك فعله هو إخبار توم بأن يرحل.
- كل ما عليك فعله هو إخبار توم بأن يغادر.

Açıkça söylemek gerekirse, seninle aynı fikirde değilim.

بصراحة لا أوافقك الرأي.

Bana söylemek istediğin bir şey var mı?

أثمّة ما تريد إخباري عنه؟

Metne söylemek istediğin her şeyi ekledin mi?

هل تضمّنت كل ما أردت أن تقوله في النصّ؟

Bana söylemek istediğin bir şey yok mu?

ألا يوجد ما تريد قوله لي؟

Tom onu tekrar tekrar söylemek zorunda değildi.

"توم" ليس مجبرا على إعادة التحدث عنه.

Sıkı çalışırsa bir gün çello çalabileceğini söylemek gibi.

إذا تمرنت بشدة، يومًا ما ستصبح قادرة على عزف التشيلو.

Para ödenmesi için çok çalışmasını söylemek epey zor.

أن يعمل بجد كي يُكافأ في المستقبل البعيد.

Bana söylemek istediğin başka bir şey var mı?

هل يوجد أي شيء أخر تريد أن تُخبرني به؟

Bununla ilgili söylemek istediğin bir şey var mı?

هل لديك ما تقوله بخصوص هذا الأمر؟

Tom bana söylemek zorunda değildi ama söylediğine memnunum.

لم يكن على توم إخباري، لكني مسرورة لأنه فعل.

Bu en önemli şey ve tekrar söylemek istiyorum.

وهو الأمر الأهم الذي أود قوله مجدداً

"Bunu söylemek zor ... ama bana öyle geliyor ki, Suchet."

"من الصعب قول ذلك ... لكن يبدو لي أنه سوشيت".

Gerek yok . Burada size sadece rakamları söylemek istemiyoruz. BAE

ناهيك عن انتاجها السنوي الذي يتخطى الاثنين مليار برميل وهنا

Ve yine de, hala bunun düz olduğunu söylemek imkansız.

ومع ذلك, من المستحيل أن أجعلها مسطحة على ألأرض

Doğruyu söylemek gerekirse bu sabahtan beri bir şey yemedim.

في الحقيقة لم آكل أي شيء منذ هذا الصباح.

Kısaca söylemek gerekirse, Tom onu son gördüğümüzden beri kilo aldı.

على الأقل، زاد وزن توم عن آخر مرة رأيناه.

Bu terapide, psikolojik olarak hazır olmanın gerekliliğini söylemek doğru olur.

فمن الصحيح أن نقول أن الاستعداد النفسي مهم في هذا العلاج.

Bir dilin uluslararası olabilmesi için öyle olduğunu söylemek yeterli değildir.

لا يكفي القول عن لغة أنها عالمية، لتصبح كذلك.

O anı, ona söylemem gereken her şeyi söylemek adına fırsat bildim.

لذا انتهزت الفرصة وأخبرته بكل شيءٍ أحتجت أن أخبره به.

Bunada çok aldırış etmeyin boşverin ya doğru söylemek her zaman daha iyidir

لا تمانع في ذلك كثيرًا ، لا تهتم أو من الأفضل أن تقول ذلك بشكل صحيح

Niçin o kadar mühim bir şeyi söylemek için beni uyandırdın? Şimdi, asla işime konsantre olamayacağım.

لم أيقظتني لتخبرني شيئًا بهذه الأهمية؟ الآن، لن أستطيع التركيز على عملي البتّة!