Translation of "Küçük" in Arabic

0.038 sec.

Examples of using "Küçük" in a sentence and their arabic translations:

Böyle küçük küçük, küçük küçük kırsak olmaz mı?

أليس هناك مثل هذا الانحناء الصغير الصغير؟

Daha sonra onları küçük küçük, küçük küçük üzerilerine koyarak yuvaları inşa ediyorlar

ثم يبنون الأعشاش ، ويضعونها على الصغيرة والصغيرة

Küçük yalanlar

الأكاذيب الصغيرة

Küçük farklılıklara

اختلافات بسيطة

Onlar küçük.

هم صغار.

- Benim odam çok küçük.
- Odam çok küçük.

غرفتي صغيرةٌ جداً.

Bakın, küçük yumurtalar.

‫انظر، البيض الصغير.‬

Küçük bir mağara.

‫أشبه بكهف.‬

Küçük kutumu çıkartacağım.

‫سأخرج وعائي الصغير.‬

Küçük bir stüdyoyduk.

لقد كنا استديو صغير.

Küçük evler yapıyoruz

قمنا ببناء منازل صغيرة،

Küçük bir hikâye:

قصة قصيرة سريعة:

Küçük çocuklarım yok.

ليس لدي أطفال صغار السن.

Bu çok küçük.

- إنها صغيرة جداً.
- إنها صغيرة جداً

Bu kitap küçük.

هذا الكتاب صغير.

Küçük bir cihaz bu, küçük bir gezgin robot,

هذه أداة صغيرة، روبوت روفر صغير،

Tango küçük bir köyde küçük bir çocukla yaşıyordu.

عاش تانغو مع صبي صغير في قرية صغيرة.

- Küçük kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada hayat sıkıcıdır.
- Küçük bir kasabada yaşam sıkıcıdır.

الحياة في قرية صغيرة مملة.

Küçük bir sapma yaşadım.

انعطفتُ قليلاً،

Ben küçük bir çocukken,

عندما كنت طفلا صغيرا

Önce küçük farklarla başlayacağım,

لذا، سأبدأ بالفروق الصغيرة -

Hayatım küçük parçalar hâlinde.

تحطم عالمي.

Aramalarımızdan küçük bir örnek.

لذا هنا مثال فقط، قصاصة مجرد قصاصة من واحدة من مكالماتنا

Küçük mağara temizlenmiş oldu

‫قمت بمسح الكهف الصغير والتيقن من خلوه‬

Bu en küçük jenerasyondur,

هذا هو أصغر جيل

Küçük bir ada grubu.

بين الولايات المتحدة وروسيا.

Bu küçük kız korktu.

لقد كانت خائفة.

Küçük bir entegre devre,

مثل دائرة كهربائية متكاملة صغيرة،

Küçük aileler birbirlerine yaklaşır.

‫تجتمع الأسر الصغيرة معًا.‬

Küçük bir taş alıyorlar.

‫كانوا يأخذون حصاة صغيرة.‬

Bakın, küçük bir akrep.

‫انظر، إنه عقرب صغير.‬

Küçük bir kepçesi olan

له مغرفة صغيرة،

Küçük bir deney yaparız.

سوف تجري تجارب صغيرة.

Bayağı küçük, bayağı garip,

وهي صغيرة جداً، عجيبة جداً،

Küçük davranışlar ve durumlardı.

التي قللّت ببطء من قدرتي على القيام بعملي بشكلٍ جيد.

Burunlarını küçük çatlaklara sokabiliyorlar.

‫يمكنها أن تحشر أنفها في صدع صغير.‬

En küçük hayvanları bile.

‫حتى أصغر الحيوانات.‬

İki küçük kardeşin var.

لديك أخين أصغر منك.

Bu küçük bir dünya.

العالم قرية صغيرة.

Köpek küçük çocuğa saldırdı.

- هاجم الكلب الولد الصغير.
- تهجم الكلب على الصغير.

Hollanda küçük bir ülkedir.

هولندا بلد صغير.

Onu daha küçük yap.

اجعلها أصغر.

Küçük asteroitlere 'meteoroidler' denir

تسمى الكويكبات الأصغر "النيازك"

çok küçük bir ihtimal,

صغيرة جدا ،

Ev küçük ama güzel.

المنزل صغير لكنه جميل.

O onu küçük düşürdü.

- لقد أهانها.
- قام بإهانتها.

Bu küçük bir kitap.

- هذا كتاب صغير.
- هذا كتاب صغير

Benim küçük parmağım şişti.

اصبعي الصغير متورم

Cebimde çok küçük elmalar.

عندي تفّاحات صغيرة جدّا في جيبي.

En küçük kardeşim o.

هو الأصغر من بين كلّ إخواني و أخواتي.

Küçük bir şans var,gerçekten çok çok küçük bir şans.

هناك فرصة صغيرة ، أ

- Küçük ayak parmağımda ağrı var.
- Küçük ayak parmağımda bir ağrı var.

لدي ألم في اصبع قدمي الصغير.

Ve küçük salonumuzdaki duman yüzünden

وأحيانا كنت بالكاد أر الشاشة

Küçük bir adım olmasına rağmen

لكن على الرعم من أنها كانت خطوة صغيرة فقط،

NB: Evet, şuradaki küçük cihaz,

نيك بوستروم: نعم، لذا يوجد جهاز صغير هناك،

Küçük, olağandışı bir kaya vardı.

بحجم كف طفل صغير.

Kesilmiş uzuvları olan küçük çocukların

وفكرت في طفلي ذو العامين

Küçük bir düğün olacağını düşündüm.

اعتقدتُ أنه كان لديه حفلٌ بسيط.

Küçük bir mağara. Evet, baksanıza.

‫أشبه بكهف.‬ ‫نعم، انظر هذا.‬

Küçük fıstık parçalarını görüyor musunuz?

‫أترى قطع الجوز الصغيرة؟‬

Bakın, küçük bir köknar ağacı.

‫انظر، شجرة تنوب صغيرة.‬

Bakın, şu küçük tüyleri görüyorsunuz.

‫انظر، ترى هذه الشعيرات الصغيرة.‬

Küçük bir peynir dükkânım vardı

كنت أملك متجر جُبن صغير

Okyanusta küçük br kübe odaklanalım.

دعونا نقترب أكثر لنركز على مكعب بعينه في المحيط.

Ve bu küçük el dokunuşuyla

وبلمسة يدها الصغيرة،

Küçük ya da büyük olsun,

سواءً كان صغيرًا أو كبيرًا،

Ponton köprüler küçük şehirlerde kullanılıyor,

يستخدمون الجسور العوامة في القرى الصغيرة،

O devasa MR makinesinden küçük,

إنه أصغر من بوق آلة تصوير الرنين المغناطيسي الضخمة،

Kartacalıların kayıpları ise oldukça küçük.

خسائر القرطاجيين كانت طفيفة

Ve bu küçük adamla tanıştım.

والتقينا بهذا الرجل الصغير.

Küçük adımlarla yavaş yavaş ilerliyordun.

لقد كنتي تمشين ببطء، وخطواتك بطيئة.

Alaska'nın iç kesimlerindeki kurtlardan küçük.

‫أصغر من ذئاب "ألاسكا" البرية...‬

Bana çok küçük yaşta öğretilmişti

تعلمتها منذ الصغر،

Küçük suçluların normal sıralara girdiği...

كما تعلمون، الطابور العادي لمرتكبي الجنايات البسيطة --

Karun hazinesinin küçük bir kısmı

جزء صغير من كنز البطن

Birinci tür küçük gövdeli yarasalar

الخفافيش الصغيرة من النوع الأول

Havuzda küçük bir dalgalandırma yapalım

دعونا نجعل تموج صغير في المسبح

Birkaç küçük işte daha çalıştı

عمل في عدد قليل من الوظائف الصغيرة

Küçük bir atolyede çalışmaya başladı

بدأت العمل في ورشة صغيرة

Küçük düşürücü bir bozguna uğradı.

في Alcañiz.

Ama benden kazandığın kadar küçük!

لكن صغير مقارنة بما اكتسبته مني!

Ve o küçük alana odaklandım.

‫ثم ركّزت على تلك المساحة الصغيرة.‬

Küçük bir ev inşa edebildi.

استطاع أن يبني بيتاً صغيراً.

Erkek kardeşim küçük ama güçlüdür.

- أخي صغير لكنه قوي.
- أخي صغير البنية إلا أنه قوي.

Büyük ülkeler küçük ülkelere karışmamalıdır.

لا يجب على الدول الكبرى أن تتدخل في الدول الصغرى.

Bu benim küçük kız kardeşim.

هذه أختي الصغرى.

Dışarıya küçük su damlacıkları bırakırız.

تخرج منا قطرات صغيرة من السوائل.

O benim küçük erkek kardeşimdir.

إنه أخي الأصغر.

Küçük olduğu için yaraları küçüktü.

لأنها كانت صغيرة ، كانت إصاباتها طفيفة.

Balinalar küçük balıklar ile beslenirler.

تتغذى الحيتان على الأسماك الصغيرة.

Sana küçük bir şey getirdim.

أحضرت لك شيئا بسيطا.

Ben küçük bir tartışmaya karıştım.

تشاجرت لسبب تافه.

Fadıl küçük bir toplulukta yaşıyor.

يعش فاض في بلدة صغيرة.

Sami küçük bir kaza yaşadı.

تعرّض سامي لحادث صغير.

Sami'nin küçük bir sandalı vardı.

كان لسامي قارب صغير

Küçük kız kız kardeşim Allison geldi.

ودخلت أختي الصغيرة أليسون