Translation of "Hepsi" in Arabic

0.009 sec.

Examples of using "Hepsi" in a sentence and their arabic translations:

"Hepsi senin.

جميعها لكم،

Hepsi bu.

وهذا كل شيء.

hepsi bu.

نهاية القصه.

Janie'de hepsi vardı.

جين كانت تعاني من كل هذه المشاكل.

Ve hepsi olağanüstü.

وجميعها رائع جدًا لا مثيل له.

Hepsi size bağlı.

‫الأمر كله راجع لك.‬

Bunların hepsi kırılmış.

‫هذه تحطمت تماماَ.‬

Lâkin hepsi önlenebilirdi.

لكننا في الحقيقة يمكننا تلافيها جميعًا.

Bunların hepsi ölçülebilir.

كل هذه الأشياء قابلة للقياس.

hepsi kalıplaşmış tepkiler.

إنها كلها استجابات جامدة.

Ama hepsi değil.

‫لكن ليس كلها.‬

Muhtemelen hepsi vardı

ربما لديهم كل شيء

Hepsi hayatınız uğruna,

كل ذلك من أجل حياتك ،

Hepsi bu mu?

أهذا كل شيء؟

Onların hepsi içtiler.

كلهم سكارى.

Onların hepsi gittiler.

غادروا جميعا.

Onların hepsi turist.

جميعهم سياح .

Bu neredeyse hepsi.

هذا كل شيء تقريبا.

Teşekkürler, hepsi bu.

شكراً، هذا كل شيء.

Onların hepsi zayıftı.

كانوا كلهم ضعفاء.

hepsi iç içe geçmiştir.

تتمازج معاً نوعاً ما

Bu insanların hepsi hareketsizdi.

كل هؤلاء الناس كانوا مقيمين.

Hepsi benim için aynıydı.

كانا متشابهين بنظري.

Hepsi tekrar bir arada.

‫اجتمعت الأسرة من جديد.‬

Hepsi gece karanlığını bekliyor.

‫منتظرة ستار الليل.‬

Bunları hepsi kadına verildi,

كل هذا تم نقله إليها

Hepsi değil ama birazı

ليس الكل ، ولكن البعض

Ve hepsi tarihe gömüldü

وكلهم مدفونون في التاريخ

Neden hepsi oraya kümelendi?

لماذا تتجمع جميعها هناك؟

hepsi ve daha fazlası

كل ذلك وأكثر

Yolcuların hepsi içeride mi?

هل صعد كل الركاب؟

Benim için hepsi aynı.

الأمر سواءٌ بالنسبةِ لي.

Benim gücümün hepsi gitti.

لقد فقدت قواي كلها.

Hepsi on yumurta vardı.

كانت هناك عشرة بيضات بالإجمال.

Arkadaşlarımın hepsi futbolu severler.

- كل أصدقائي يحبون لعب كرة القدم.
- جميع أصحابي يحبون كرة القدم.

Hepsi iyi niyetle çalışıyorlar.

جميعهم يعملون بنية حسنة.

Onların hepsi bana karşı.

إنهم كلهم ضدي.

Onların hepsi iyi öğretmen.

كلهم مدرّسون جيدون.

Bunun hepsi Cemal sayesinde.

كل هذا بفضل جمال.

hepsi büyük resmin birer parçasıydı.

كلهم كانوا جزءاً من الصورة،

Tüm selfilerimiz hepsi bir yerde;

كل صورنا الشخصية في مكانٍ واحد،

hepsi aynı kaynaklar için savaşıyordu.

تتنافس كلاها على ذات المصدر.

Ve bunların hepsi aynı değil.

و كلها ليست مثل بعض

Ve bunların hepsi emilime uğramaz

‫ولا تُمتص بالكامل‬

Hepsi bu hamleye sıcak bakmıyor.

‫وهذا الانتقال ليس مرحبًا به.‬

Hepsi burada av indirme peşinde.

‫كلها أتت لتقتل.‬

Okul... Hepsi bu vakfa kalacak.

والمدرسة... كلّها سأتركها للمؤسسة.

hepsi bu, olay çözülmüş demektir.

هذا كل شيء، أغلقت القضية.

Ve hepsi tamamen farklı olurdu,

كلهم كانوا متنوعين تمامًا

Bunların hepsi bağımsız yaşam destekleri

كل واحد من الثلاثة هو نظام دعم حياة مستقل،

Mevcut olanların hepsi plana karşıydı.

جميع من حضر عارض تلك الخطة.

Tanıdığım adamların hepsi arabaları seviyor!

جميع الرجال الذين اعرفهم يحبون السيارات

Oda arkadaşlarımın hepsi şehir dışından.

جميع زملاء صفّي خارج المدينة.

Ya hepsi, ya da hiçbiri.

اما كل شيء او لا شيء

Hindular ve Müslümanlar hepsi kardeştir.

الهندوس و المسلمون كلّهم إخوة.

Bunların hepsi ihtiyacım olan şeyler.

هذا كل ما احتاجه.

Ve hepsi hemen hemen aynı görünüyor.

وتبدو جميعها بنفس الجمال.

Bunların hepsi online olarak yapılan şeyler.

جميع هذه الأشياء تتم بطريقة إلكترونية.

Ve yedi gezegenin hepsi girdikten sonra

وبعد دخول الكواكب السبعة،

Aslında bunların hepsi ve daha fazlası.

حسناً، جميع ما ذكر هو سبب لذلك، وأيضاً الكثير مما لم يذكر.

Sevimli ve ileri gidiyor, hepsi bu.

وهو لطيف ويتدحرج للأمام، هذا كل شيء.

Ayrıca hepsi, mutfakta yumurta, çay bardakları,

وكلهم يُدارون بقوانين الفيزيائية الأساسية

Yoksulluk cahillik hepsi vardı bu filmde

كان الجهل بالفقر كل ذلك في هذا الفيلم

Yani hepsi ölümcül birer ahtapot avcısı.

‫ولذلك فهي مفترسات أخطبوط صغيرة مميتة.‬

Fakat hepsi 45 derece hareket yönüne bakıyor.

ولكن جميعهم ينظر إلى وجهة النظر بزاوية 45 درجة.

Çocukluk arkadaşlarımın neredeyse hepsi ülkeyi terk etti.

تقريباً كل أصدقاء طفولتي غادروا البلاد،

Hadi, bunu yapabiliriz. Ama hepsi size bağlı.

‫هيا، يمكننا القيام بذلك.‬ ‫ولكن الأمر يعتمد عليك بالكامل.‬

Tuhaf bir çatırtı duydum ama hepsi bu.

‫سمعت ذلك الصرير الغريب،‬ ‫ولكن هذا كل شيء.‬

Hepsi ilk olarak insanların akıllarında tasavvur edildi.

كل هذه الأشياء راودت الفكر البشري أول الأمر.

Bunların hepsi bir ülkenin ihtiyaç duyduğu meslekler,

هذه كل الوظائف التي يحتاج إليها البلد،

Enerjileri tükendikten sonra ise karıncaların hepsi ölüyor

يموت جميع النمل بعد نفاد طاقاتهم

Tabi bunların hepsi bir rastlantı da olabilir

بالطبع ، كل هذا يمكن أن يكون صدفة.

Hindistan'ın mücevherleri ve dış deniz - hepsi senin!

جواهر الهند والبحر الخارجي - كل شيء لك!

Dün gece bana getirdiğin muzların hepsi kötüydü.

كان كل الموز الذي أتيت به إلي البارحة فاسدًا.

Bakın bunların hepsi kendi popolarını sağlama almak için

انظروا، هؤلاء الأشخاص خلقوا منطقة راحة لأنفسهم

Bunların hepsi bir insan olarak beni rahatsız etti.

كان هذا الأمر برمته مقلقًا في نظري كإنسان.

Hepsi çorbamın bir parçasıydı ama soğanlar hala yakıyordu.

إنهم جميعا جزء من حسائي ولكن البصل لا يزال يلسع.

Ve "babaları" diyorum çünkü yüzleşmemiz gerek, hepsi erkekti --

وأقول لكم "آباء" لأنّهم -كما تعرفون- كانوا ذكوراً كلّهم

Bu grupları kötülemek için bu sözcüklerin hepsi kullanıldı.

استُخدِمت كل تلك الكلمات لتشويه سمعة تلك المجموعات.

Karıncaların hemen hemen hepsi yer altına yuva yapıyor

تقريبا كل عش النمل تحت الأرض

İyi haber şu ki iş yerlerinin hepsi böyle değil.

الخبر الجيد بأن هذا الشيء ليس متفشٍ في كل بيئات العمل

Bunların hepsi. Tamam, suya dönmek için bu taraftan gidiyoruz.

‫عبر هذا.‬ ‫حسناً، سنتجه في هذا الاتجاه نحو المياه.‬

Ya az önce şimdilerden bahsettim ama hepsi geçmişte kaldı

ذكرت للتو الآن ، ولكن كل شيء من الماضي

Ve bunların hepsi size bir deli saçması olarak gelecek

وكل هذا سيأتي إليك على أنه هراء مجنون

İçi boş Suriye, Filistin, Mezopotamya, Babil, hepsi size ait!

سوريا المجوفة ، فلسطين ، بلاد ما بين النهرين ، بابل ، جميعها ملك لك!

. Hepsi devletin ve ekonominin doğru kurulması sayesinde. Bugün aynı

من العام. كل ذلك بفضل التأسيس الصحيح للدولة والاقتصاد. كما

Bu yüzden çocukların hepsi 45 dakikayı hareket ederek, koşturarak geçiriyordu.

كان الأطفال يقضون 45 دقيقة يتحركون ويستمتعون.

...bunların hepsi çok kısa sürede en ufak şüphe yaratmadan gerçekleştirildi.

وكان هذا في الليل، وكل ذلك في مدة زمنية قصيرة ودون إثارة أي شكوك

hepsi silah ve cephane ya da patlayıcı malzemeleri satın alan

جميعها تذهب لتمويل معسكرات تدريب ارهابية،

O zaman nasıl oluyorda hepsi aynı aynı anda hareket edebiliyor?

ثم كيف يمكنهم التحرك في نفس الوقت؟

Günde 17 gemi, hepsi acilen ihtiyaç duyulmaktadır yiyecek ve malzemeler.

من 17 سفينة يوميا، كل محملة على وجه السرعة الغذاء والإمدادات.

çamur. Bu imkansız koşullarda, umutların hepsi bir atılımın yakında kaybolur.

طين. في هذه الظروف مستحيلة، كل الآمال من انفراجا قريبا تتلاشى.

6. yüzyılın önemli bilim adamları matematikçileri fizikçileri mimarları hepsi burada bulundu

العثور على علماء الرياضيات في القرن السادس علماء الفيزياء المعماريين المعماريين هنا

Işte bunların hepsi olabilir. Bu taşları her 4 dakika bir yerleştirirsek işte inşaatı 20 yıl sürüyor

هذا كل ما يمكن أن يكون. إذا وضعنا هذه الأحجار كل 4 دقائق ، سيستغرق البناء 20 عامًا.

Gerçek ya da kurgu sorusunu bir kenara bırakırsak, bence hepsi çok karakteristik ve tutarlı bir tavrı

إذا تركنا الحقيقة أو السؤال الخيالي جانبًا ، فإنهم جميعًا يعبرون ، كما أعتقد ، عن