Translation of "Viejas" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Viejas" in a sentence and their turkish translations:

- Él cantó algunas viejas canciones.
- Cantó algunas viejas canciones.
- Cantó algunas canciones viejas.

Birkaç eski şarkı söyledi.

Miren, herramientas viejas.

Hey, bakın. Eski aletler var.

Son fotos viejas.

Bunlar eski fotoğraflardır.

Estaba viendo fotografías viejas.

Eski resimlere bakıyordum.

Cantó algunas viejas canciones.

Birkaç eski şarkı söyledi.

Y también son criaturas viejas

ve bir o kadar da eski canlılardır

Jay recogió las tijeras viejas.

Jay eski makası aldı.

Deberíamos abolir estas viejas reglas.

Bu eski kuralları feshetmeliyiz.

- Tatoeba: Tenemos oraciones más viejas que tú.
- Tatoeba: tenemos frases más viejas que usted.

Tatoeba: Bizim sizden daha eski cümlelerimiz var.

Él restaura casas viejas en España.

O, İspanya'daki eski evleri onarıyor.

Tú y yo somos viejas amigas.

Sen ve ben eski arkadaşız.

¿Sabes dónde están mis gafas viejas?

Eski gözlüğümün nerede olduğunu biliyor musun?

A él le gusta coleccionar monedas viejas.

O eski madeni para toplamayı sever.

Las canciones viejas eran mucho, mucho mejores.

Eski şarkılar çok, çok daha iyiydi.

A ella le gusta cantar canciones viejas.

O eski şarkılar söylemeye düşkündür.

Él dio la espalda a las viejas tradiciones.

O, eski geleneklere sırtını döndü.

Han decidido dejar a un lado viejas rencillas.

Onlar eski yaraları bir kenara koymaya karar verdiler.

- Ellos son muy viejos.
- Ellas son muy viejas.

Onlar çok eski.

Tom usó toallas viejas para secar el perro.

- Tom köpeği kurulamak için eski havlu kullandı.
- Tom köpeği kurulamak için eski havluları kullanırdı.

Podríamos aprender nuestras viejas guerras de fuentes chinas y rusas

eski savaşlarımızı Çin ve Rus kaynaklarından öğrenebiliyorduk

Estas viejas costumbres han sido transmitidas de generación en generación.

Bu eski gelenekler nesilden nesile devredilmiştir.

Había algunas grandes y viejas casas de madera en el pueblo.

Kentte birkaç büyük ahşap eski ev vardı.

Las casas viejas fueron destruidas para hacer lugar a un supermercado.

Bir süpermarkete yer açmak için eski evler yıkıldı.

Ella arregló sus ropas viejas para que se vean más a la moda.

Eski kıyafetlerini daha modaya uygun hale getirmek için değiştirdi.

- Tom me dio estas monedas viejas.
- Tom me ha dado estas monedas antiguas.

Tom bana bu eski paraları verdi.

- No eres tan viejo.
- No eres tan vieja.
- No es tan viejo usted.
- No es tan vieja usted.
- No sois tan viejos.
- No sois tan viejas.
- No son tan viejos ustedes.
- No son tan viejas ustedes.

O kadar da yaşlı değilsin.

- Ella me dio estas monedas antiguas.
- Ella me dio estas viejas monedas.
- Me dio estas monedas antiguas.

- O, bu eski paraları bana verdi.
- Bana bu eskimiş madeni paraları verdi.

No entiendo por qué la gente tiene miedo de nuevas ideas. A mí me dan miedo las viejas.

İnsanların yeni fikirlerden neden korktuklarını anlayamıyorum. Ben eskilerinden korkarım.