Examples of using "Soporto" in a sentence and their turkish translations:
Ona katlanamıyorum.
Ona tahammül edemiyorum.
Onun davranışına güçlükle katlanıyorum.
Acıya tahammül edemiyorum.
Hastanelere katlanamam.
Ben kan görmeye dayanamıyorum.
- Tek yaşamaya katlanamam.
- Yalnız yaşamaya dayanamıyorum.
Ben bu soğuğa dayanamam.
Ben ona daha fazla dayanamıyorum.
Onun kabalığına dayanamam.
Yalancılara katlanamam.
- Böyle zulüm görmeye tahammül edemem.
- Böyle zulüm görmeye katlanamam.
Ben artık ona katlanamıyorum.
- düşünmeye tahammülü yok'.
Bu tür müziğe tahammül edemiyorum.
Yaramaz çocuklara katlanamıyorum.
Acı şekilde ağladığını duymaya katlanamam.
Onun öyle ağlamasını görmeye dayanamam.
Çocukların ağlamalarına dayanamıyorum.
Onu görmeye tahammül edemiyorum.
Soğuğa dayanamıyorum.
Herkesin önünde bana gülünmesine katlanamam.
Soğuğu umursamam ama sıcağa dayanamam.
Kolumu bırak! İnsanların bana dokunmasına katlanamıyorum.
Artık burada buna katlanamıyorum. Bir manzara değişikliğine ihtiyacım var.
Korkaklara tahammül edemem.
- Ona katlanamıyorum.
- Ona tahammül edemiyorum.
Benim tahammül ettiğim şeye dayanamayanlar depolarda bırakılacak.
- Bir sürü insan varsa, bundan nefret ediyorum.
- Çok fazla insan olmasından nefret ediyorum.