Translation of "Sano" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Sano" in a sentence and their turkish translations:

¿Está sano?

O sağlıklı mı?

Tom está sano.

- Tom sağlıklı.
- Tom'un sağlığı iyi.
- Tom'un sağlığı yerinde.

No estoy sano.

Sağlıklı değilim.

Te ves sano.

Sağlıklı görünüyorsun.

Es muy sano.

Bu çok sağlıklı.

Parece estar sano.

O sağlıklı görünüyor.

Entre enfermo y sano,

hasta veya sağlıklı,

Mi padre está sano.

Babam sağlıklıdır.

Tuvo un hijo sano.

Onun sağlıklı bir bebeği vardı.

Esto no es sano.

Bu sağlıklı değil.

Tom parece estar sano.

Tom sağlıklı gibi görünüyor.

- ¿Estás saludable?
- ¿Estás sano?

Sağlıklı mısın?

Eres joven y sano.

Sen gençsin ve sağlıklısın.

Él llegó sano y salvo.

O güvenle ulaştı.

Ella parió un bebé sano.

Sağlıklı bir bebek doğurdu.

Esto no es exactamente sano.

Bu tam olarak sağlıklı değil.

Sabía que no era sano.

Bunun sağlıksız olduğunu biliyordum.

Mi abuelo está muy sano.

Dedem çok sağlıklı.

Yo ando mucho porque es sano.

Sağlıklı olduğu için çok yürürüm.

Este bebé es rechoncho y sano.

O bebek tombul ve sağlıklı.

No estoy tan sano como antaño.

Ben eskisi kadar sağlıklı değilim.

Llegué aquí sano y salvo esta mañana.

Bu sabah sağ salim geldim.

Nadie en su sano juicio haría esto.

Aklı başında hiç kimse bunu yapmazdı.

Si Tom comiera menos, estaría más sano.

Tom ne kadar az yerse o kadar sağlıklı olur.

El niño vino al mundo totalmente sano.

Çocuk tamamen sağlıklı bir şekilde dünyaya geldi.

No estás en tu sano juicio tú.

Aklı başında olmayan sensin.

Estoy feliz de verte sano y salvo.

Seni sağ salim gördüğüme sevindim.

El aire del mar es puro y sano.

Deniz havası saf ve sağlıklıdır.

Para nuestro alivio, él regresó sano y salvo.

Rahatladık, o, kazasız belasız döndü.

Pero digamos que tú estás al 100% sano.

Ama diyelim ki kesinlikle, %100 virüse sahip değilsiniz.

Si comieras menos hamburguesas, probablemente estarías más sano.

Daha az hamburger yemen, galiba daha sağlıklı olurdu.

Cualquier ecosistema sano necesita una variedad de especies distintas.

Tüm sağlıklı ekosistemler çok sayıda farklı türe ihtiyaç duyar.

Para mi alivio, vino a casa sano y salvo.

Rahatladım, o, eve sağ salim geldi.

Es más sano comer frutas y verduras de temporada.

Meyve ve sebzeleri mevsiminde yemek daha sağlıklı.

Esa es la razón por la que siempre estabas sano.

Her zaman sağlıklı olmanızın nedeni odur.

Un hombre sano no conoce el valor de la salud.

Sağlıklı olan adam sağlığın değerini bilmez.

Estoy seguro de que tu hijo regresará sano y salvo.

Oğlunun sağ salim döneceğinden eminim.

El único ojo sano del cachorro me ruega que le adopte.

Yavru köpeğin tek iyi gözü benimseme için yalvarıyor.

Cocinar en casa es más sano que comer fuera en un restaurante.

Evde yemek pişirmek bir lokantada yemek yemekten daha sağlıklıdır.

- Mi padre está sano.
- Mi padre está en buen estado de salud.

Babam sağlıklıdır.

Russeau era loco pero influyente; Hume era sano pero no tenía seguidores.

Rousseau çılgın ama etkiliydi; Hume aklı başında ama hiç takipçisi yoktu.

Estaba tan débil que no podía adoptar los colores de un pulpo sano,

O kadar zayıf ki sağlıklı ahtapotlar gibi canlı renkler çıkaramıyor.

- ¿Por qué es importante comer comida sana?
- ¿Por qué es importante comer sano?

- Neden sağlıklı yiyecek yemek önemlidir?
- Sağlıklı beslenmek neden önemlidir?

Dijo que he estado sano y haciendo deporte durante años y desafió al virus.

Ben yıllardır sağlıklıyım ve spor yapıyorum dedi ve virüse meydan okudu

Ese es un egoísmo sano que nos coloca en la naturaleza a todas las cosas vivas.

Bu, doğanın tüm canlıları donattığı sağlıklı bir bencillik.

He oído que una manera de estar sano es evitar comer cualquier alimento con ingredientes impronunciables.

Sağlıklı kalmanın tek yolu telaffuz edilemeyen maddelerden yapılmış bir yiyeceği yemekten kaçınmaktır.

- Tom no está tan saludable como solía estar.
- Tom no está tan sano como solía estar.

Tom eskisi kadar sağlıklı değil.

Década, de llevar a un hombre a la Luna y devolverlo sano y salvo a la Tierra".

getirme hedefine ulaşmaya kendini adaması gerektiğine inanıyorum ."

Mi abuelo hace ejercicio moderado todas las mañanas, que es por lo que está fuerte y sano.

Büyükbabam her sabah ölçülü egzersiz yapar, güçlü ve sağlıklı olmasının nedeni budur.

El tiempo entre los latidos del corazón de un ser humano sano es de aproximadamente 0,8 segundos.

Sağlıklı bir insanın kalp atışlarındaki süre aralığı yaklaşık olarak 0,8 saniyedir.