Translation of "Juan" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Juan" in a sentence and their turkish translations:

Juan tiene cinco manzanas.

John'un beş elması var.

Juan es un chismoso.

John bir dedikoducu.

Juan es mi mejor amigo.

John benim en iyi arkadaşımdır.

Sé que Juan es honesto.

John'ın dürüst olduğunu biliyorum.

Juan y María se amaban.

John ve Mary birbirini seviyordu.

Juan heredó una gran fortuna.

John büyük bir serveti miras olarak aldı.

- Juan y María rompieron la semana pasada.
- Juan y María terminaron la semana pasada.

João ve Maria geçen hafta ayrıldı.

La mano de Juan está limpia.

John'un eli temiz.

Lo conozco a Juan desde 1976.

- Ben 1976 yılından beri John'u tanırım.
- 1976'dan beri John'u tanıyorum.

Juan duerme con los ojos abiertos.

John gözleri açık uyur.

Juan tiene todo lo que quiere.

John istediği her şeye sahip.

Juan es más inteligente que Bill.

John Bill'den daha zeki.

En 1497, Juan Caboto exploró Canadá.

1497 de, John Cabot Kanada'yı araştırdı.

Tom y Juan son ambos ciegos.

Tom ve John her ikisi de kördür.

- Juan tocó la guitarra y sus amigos cantaron.
- Juan tocaba la guitarra y sus amigos cantaban.

John gitar çaldı ve arkadaşları seslendirdi.

Juan y María rompieron la semana pasada.

John ve Mary geçen hafta ayrıldılar.

- Juan vendía libros.
- John solía vender libros.

John kitaplar satardı.

Fuera de casa, Juan es otra persona.

John, evin dışındaki bir başka kişidir.

Juan tiene un hijo, digo, una hija.

John bir kızı çocuğu vardır.

Creo que a Juan le gusta María.

Sanırım Juan María'yı seviyor.

Juan y yo vimos un león ayer.

Joe ve ben dün bir aslan gördük.

Tomás se sentó entre María y Juan.

Tom Mary ve John'un arasında oturdu.

El padre de Tomás se llamaba Juan.

Tom'un babasının adı John'dur.

Juan no sabe hablar bien en francés.

John, Fransızcayı iyi konuşamıyor.

He visto a Juan en el biblioteca.

Kütüphanede John'u gördüm.

Juan llegó al aeropuerto por la mañana.

Juan bu sabah havaalanına gitti.

Juan no es mi hermano, es mi sobrino.

John benim kardeşim değil, yeğenim.

Juan no sabe que María es su hija.

- Juan Maria'nın kendi kız kardeşi olduğunu bilmiyor.
- Juan, Maria'nın kendi kızı olduğunu bilmiyor.

Tom le mostró fotografías de Juan a María.

Tom Mary'ye John'un bazı fotoğraflarını gösterdi.

Juan le dio algo de dinero a María.

John Mary'ye biraz para verdi.

Susana, la hermana de Juan, es muy inteligente.

Juan'ın kız kardeşi Susan çok akıllı.

Tom culpa a María por la muerte de Juan.

Tom John'un ölümü için Mary'yi suçluyor.

Juan no sabía que se hablaba tupí en Brasil.

John, Tupi'nin Brezilya'da konuşulduğunu bilmiyordu.

Cuando Juan me vio, yo estaba yendo a trabajar.

John beni gördüğünde ben işyerine gidiyordum.

El que se sienta simétricamente contra Jesús es San Juan

İsa'ya karşı simetrik oturan kişi Aziz John

Tom vio a Juan y a María de la mano.

Tom, John ve Mary'yi el ele tutuşurlarken gördü.

Tomás trató de parar la pelea entre María y Juan.

Tom, Mary ve John arasındaki kavgayı ayırmaya çalıştı.

Juan será sometido a una cirugía plástica en la mejilla.

John yanak plastik cerrahi geçirecek.

Tom y María estaban sorprendidos por lo que Juan hizo.

- Tom ve Mary her ikisi de John'un yaptıklarına şok oldular.
- Hem Tom hem de Mary John'un yaptıklarından şok oldular.

La camisa de Juan es tan elegante como la mía.

Juan'ın gömleği benimki kadar şık.

Fue un hombre enviado de Dios, el cual se llamaba Juan.

- Allah tarafından gönderilen bir adam geldi; onun adı Yahya'ydı.
- Tanrı'nın gönderdiği Yahya adlı bir adam ortaya çıktı.

Tom le pidió a María que comprara un regalo para Juan.

Tom Mary'nin John için bir hediye almasını istedi.

Juan llega a casa después de las cinco todos los días.

John her gün beşten sonra eve gelir.

- Conozco a John desde 1976.
- Lo conozco a Juan desde 1976.

- Ben 1976 yılından beri John'u tanırım.
- 1976'dan beri John'u tanıyorum.

A Juan lo cremaron y sus cenizas fueron echadas al mar.

John onun cesetini yaktırdı ve külleri denize attı.

Tomás no se pudo controlar al ver a María besando a Juan.

Tom Mary'nin John'u öptüğünü gördüğünde kendini kontrol edemedi.

Juan se formó en sistemas de información, pero no trabaja con computadoras.

John bilişim sistemlerinde eğitim aldı ama bilgisayarlarla çalışmaz.

Tom y María pararon de besarse cuando Juan entró en la habitación.

John odaya girdiğinde Tom ve Mary öpüşmeyi durdurdu.

Pensé que Tomás le daría el número de teléfono de Juan a María.

Mary'ye John'un numarasını Tom'un verdiğini düşündüm.

Tomás la convenció a María para que invitara a Juan a la fiesta.

Tom Mary'yi John'u partiye davet etmesi için ikna etti.

Juan le preguntó a María si le gustaría ir de compras esa tarde.

John Mary'ye öğleden sonra alışverişe gitmek isteyip istemediğini sordu.

Tom decidió no decirle a María nada de lo que Juan había hecho.

Tom, John'un yaptığını Mary'ye söylememeye karar verdi.

A Tomás le gusta María, pero a María le gusta Juan. Para hacer las cosas aún más interesantes, a Juan le gusta Alicia, pero a Alicia le gusta Tomás.

Tom Mary'yi seviyor fakat Mary John'u seviyor. İşleri daha ilginç hale getiren, John Alice'i seviyor fakat Alice Tom'u seviyor.

- Tom quería ser como su hermano, Juan.
- Tom quería ser como su hermano John.

Tom erkek kardeşi John gibi olmak istiyordu.

- John está demasiado gordo para correr rápido.
- Juan es demasiado gordo para correr rápido.

John hızlı koşamayacak kadar çok şişman.

- Él tiene un hijo que se llama John.
- Él tiene un hijo de nombre Juan.

Onun, adı John olan bir oğlu var.

- Tom le preguntó a Mary acerca de John.
- Tomás le preguntó a María acerca de Juan.

Tom, Mary'ye John'u sordu.