Translation of "Hacerme" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Hacerme" in a sentence and their turkish translations:

- ¿Puedes hacerme un favor?
- ¿Podrías hacerme un favor?

Bana bir iyilik yapar mısın?

Pretendo hacerme abogado.

Ben bir avukat olmaya niyetliyim.

¿Puedes hacerme feliz?

Beni mutlu edebilir misin?

Quería hacerme rico.

Beni zengin etmek istedi.

- ¡Estoy empezando a hacerme viejo!
- ¡Estoy empezando a hacerme vieja!

Ben yaşlanmaya başlıyorum!

¿Puedes hacerme un favor?

Bana bir iyilik yapar mısın?

¿Podrías hacerme un descuento?

Bana bir indirim yapar mısın?

¡Para de hacerme bromas!

Bana oyun oynamayı kes!

¿Quieres hacerme algunas preguntas?

Bana bazı sorular sormak ister misin?

No quieres hacerme enfadar.

Beni kızdırmak istemezsin.

Deja de hacerme daño.

Beni incitmeyi bırak.

¡Para de hacerme cosquillas!

Beni gıdıklamayı bırak!

Tom sabía hacerme reír.

Tom beni nasıl güldüreceğini biliyordu.

¿Cómo pudiste hacerme esto?

Bunu bana nasıl yapabildin?

Me costó hacerme entender.

Derdimi anlatmanın zor olduğunu buldum.

¿Podría hacerme un favor?

Bana büyük bir iyilik yapar mısın?

Por eso intenté hacerme invisible.

Ben de kendimi yokmuşum gibi göstermeye çalıştım.

Nada va a hacerme abandonar.

Hiçbir şey ondan vazgeçmem için beni zorlayamaz.

Gracias por hacerme este favor.

Bana bu iyiliği yaptığın için teşekkür ederim.

No quiero hacerme pasar vergüenza.

Kendimi utandırmak istemiyorum.

¿Te importaría hacerme un favor?

Bana bir iyilik yapar mısın?

- ¿Intentas enojarme?
- ¿Intentas hacerme enojar?

Beni deli etmeye mi çalışıyorsun?

¿Puedes hacerme un favor pequeñito?

Bana küçük bir iyilik yapabilir misin?

Quiero hacerme amigo de Nancy.

Nancy ile arkadaş olmak istiyorum.

- ¿Puedes hacerme un favor?
- ¿Me haces un favor?
- ¿Me puedes hacer un favor?
- ¿Te importaría hacerme un favor?
- ¿Quieres hacerme un favor?

Bana bir iyilik yapar mısın?

Decidí empezar a hacerme estas preguntas

kendime bu soruları sormaya karar verdim ve

- Decidí hacerme abogado.
- Decidí ser abogado.

Bir avukat olmaya karar verdim.

Estoy comenzando a hacerme una idea.

Fikri almaya başlıyorum.

Quiero hacerme amigo de su hermana.

Kız kardeşinle arkadaş olmak istiyorum.

¿Puede hacerme un sitio, por favor?

Benim için yer açar mısın?

¿Podrías hacerme un favor, por favor?

Bana bir iyilik yapar mısınız, lütfen?

¿Me preguntaba si podrías hacerme un favor?

Bana bir iyilik yapıp yapamayacağını merak ediyordum.

¿Por qué te esfuerzas en hacerme sonreír?

Neden beni güldürmeye çalışıyorsun?

Nadie más que tú puede hacerme feliz.

Senden başka hiç kimse beni mutlu edemez.

Decidí hacerme miembro de los bomberos voluntarios.

Ben gönüllü itfaiyeye katılmaya karar verdim.

He aprendido algunas cosas al hacerme estas preguntas.

Bu tarz soruları sorarak öğrendiğim birkaç şey var.

Había tanto ruido que no pude hacerme escuchar.

O kadar çok gürültülüydü ki kendimi duyuramadım.

De algún modo conseguí hacerme entender en inglés.

İngilizce olarak derdimi anlatabildim.

- Me encanta hacerme ilusiones.
- Me encanta soñar despierto.

Sadece hayal kurmayı seviyorum.

Por favor, no duden en hacerme cualquier pregunta.

Lütfen bana soru sormaktan çekinmeyin.

Intenté hacerme amigo de los compañeros de clase.

Sınıf arkadaşları ile arkadaş olmaya çalıştım.

- ¿Podrías hacerme eso?
- ¿Podrías hacer eso por mí?

Onu benim için yapar mısın?

Jane quería hacerme creer que era una profesora.

Jane bir öğretmen olduğuna inandırmaktan hoşlanırdı.

Me resultó difícil hacerme escuchar a causa del ruido.

Gürültüden dolayı kendimi duyurmayı zor buldum.

¿Puedes hacerme el favor de llamar a un médico?

Bana bir iyilikte bulunup doktor çağırabilir misin?

Hice todo lo que pude para hacerme tu amigo.

Senin arkadaşın olmak için her şeyi yaptım.

Tom dijo que tenía que hacerme algunas preguntas más.

Tom bana birkaç soru daha sorması gerektiğini söyledi.

Hice todo lo que pude para hacerme amigo suyo.

Onunla arkadaş olmak için elimden gelenin en iyisini yaptım.

¿Podrías hacerme el favor de llevarme a casa en coche?

Beni eve götürür müsün?

Pensé en hacerme un tatuaje pero desistí a la idea.

Bir dövme yapmayı düşündüm ,ama o düşünceden vazgeçtim.

Me gustaría hacerme una supermodelo y viajar alrededor del mundo.

Bir top model olmak ve dünyayı gezmek istiyorum.

Prometiste hacerme feliz, pero ni siquiera pudiste mantener esa promesa.

Benim mutlu olacağıma söz vermişsin ama sen bu sözünü bile tutamadın.

- No quiero hacerme falsas ilusiones.
- No quiero darme falsas esperanzas.

Kendimi sahte umutlara vermek istemiyorum.

En cuanto entre a clase, los estudiantes empezarán a hacerme preguntas.

Tam sınıfa girmiştim ki, öğrenciler bana sorular sormaya başladılar.

En cuanto entré a clase, los estudiantes empezaron a hacerme preguntas.

- Öğrenciler sorular sormaya başladığında sınıfa henüz girmiştim.
- Ben sınıfa girer girmez öğrenciler sorular sormaya başladılar.

Todavía no estoy seguro, pero creo que voy a hacerme profesor.

Henüz emin değilim fakat sanırım bir öğretmen olacağım.

- Tom podía hacerme mucho más daño.
- Tom podía haberme hecho más daño.

Tom bana daha kötü zarar verebilirdi.

- No puedo hacerme entender en alemán.
- No me entienden cuando hablo alemán.

Kendimi Almanca olarak ifade edemiyorum.

¿Cómo pudiste hacerme esto después de todo lo que hemos pasado juntos?

Birlikte geçirdiğimiz her şeyden sonra bunu bana nasıl yapabilirsin?

Yo no pude hacerme escuchar en medio del ruido en la sala de clases.

Gürültülü sınıfta kendimi duyuramadım.

Cariño, ¿puedes hacerme un favor y traer un poco de hielo a mi habitación?

Bir iyilik yapıp odama biraz buz getirebilir misin tatlım?

- Le obligué a hacer mi tarea.
- La obligué a hacerme los deberes.
- Obligué a ella a que hiciera mi tarea.
- La obligué a que hiciera mi tarea.

Onu ödevimi yapmaya zorladım.