Examples of using "Vieja" in a sentence and their turkish translations:
O yaşlı.
O yaşlı.
Sen yaşlısın.
Masam eski.
Eski ev yıkıldı.
Kendimi yaşlı hissediyorum.
Ben eski bir lamba satın aldım.
Eski evi yıktılar.
Benim eski bir bisikletim var.
Bu eski bir gelenek.
O yaşlı.
Eski giysilerimi attım.
Masam eski.
Bu eski masa hâlâ kullanımda.
O eski gelenek kayboldu.
Bu benim eski bisikletim.
O, eski bir hikayedir.
Eski evi yıktık.
Eski bir evde yaşıyorum.
Ben onun için çok yaşlıyım.
Ben onun kadar yaşlıyım.
O eski bir kamera.
Bunun için çok yaşlıyım.
O, eski bir şarkı çalmaya başladı.
Eski lamba loş ışık verdi.
Ya yaşlılıktan ya da yaralandığı için ölmüştür.
Eski bir madenci zincirine benziyor.
Bu çok eski.
- Benim evim eski ve biçimsiz.
- Benim evim yaşlı ve çirkin.
- O senin için çok yaşlı.
- O sizin için çok yaşlı.
O onun için çok yaşlı.
Çünkü benim eski merdivenim kırık.
O, yaşlı annesiyle ilgilenir.
Eski kenti bir duvar kuşatır.
Eski bir kitapçıya yakın yaşıyorum.
Çok yaşlısın.
O yaşlı, çirkin ve şişman.
Bu çok eski.
Bu benim için eski bir haber.
Eski ofis daha az aydınlatılmıştı.
Tom eski bir tişört giydi.
Bu eski evin perili olduğunu söylüyorlar.
Eski bir madenci merdivenine benziyor, duvarın bu tarafında duruyor.
Eski ev kötü bir şekildeydi.
Eski yazlığın bu konuda belirli bir çekiciliği vardır.
Eski giysilerinden utanıyor.
Bu kasabada eski bir kilise var.
- Eski elbiselerle gitmeye utandım.
- Eski elbiselerle gitmeye utanıyordum.
- Eski elbiselerle dışarı çıkmaya utandım.
Eski sandalye onun ağırlığı altında inledi.
O eski bir şarkıyı söylemeye başladı.
Bu eski ev ahşaptan yapılmıştır.
- Bu mektup yaşlı bayanadır.
- Bu mektup yaşlı kadına.
- Bu mektup yaşlı kadın için.
Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.
Eski ekonomik model tabii ki doğru;
Tepedeki o kilise çok eskidir.
Bir İran kedisi hakkında eski bir hikaye var.
Onun gri saçı onun görünüşünü daha büyük gösteriyor.
Ben bu halıyı onaramam. Çok eski.
Bu eski evde hayaletlerin olduğunu söylüyorlar.
Genç adam eski bir evde yaşıyor.
Eski bir kitapçıya yakın yaşıyorum.
O, eski bir teneke ile futbol oynuyordu.
Tom eski lambaların tozunu aldı.
Bu bisiklet eski; ama hiç yoktan iyidir.
Yeni evi eskisinden daha çok seviyorum.
Bir kasaba ne kadar eskiyse, o kadar çok çöp üretir.
Ben dün Charlie Chaplin'i anlatan eski bir film gördüm.
Eski demir boru pas doluydu.
Masamı temizlerken bu eski resme rastladım.
Bu eski bir yasadır.
Eski evdeki duvarlar düz değildi.
Çantam çok eski. Yeni bir tane almalıyım.
Tom'un Mary'nin ona verdiği eski bir bisikleti var.
O odada eski bir paslı anahtar buldum.
Ben yaşlanmaya başlıyorum!
Bu antik paraya bir antikacı dükkanında rastladı.
Bunun için çok yaşlıyım.
Ben senin için çok yaşlıyım.
Bana eski alet çantanı kime verdiğini söyle.
Tom geceyi eski bir avcı kulübesinde geçirdi.
Onlar benim yaşlı bir kadın olduğumu söylüyorlar.
Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
Tom arka kapının hemen dışında eski bir sikke buldu.
Yaşlı bir kadının sesi.
Gölün yanındaki eski kilise çok güzel.
Bir menopozlu lanet yaşlı fahişe, hiç neden yokken benim hakkımda şikayetçi oldu.
Eski ev terk edildikten yıllar sonra harap bir hale gelmiş.