Translation of "Disparó" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Disparó" in a sentence and their turkish translations:

Le disparó.

O ona ateş etti.

- Se disparó la escopeta.
- El rifle se disparó.

Av tüfeği patladı.

Él me disparó.

O bana ateş etti.

Tom disparó primero.

Tom ilk olarak ateş etti.

Tomás le disparó.

Tom onu vurdu.

Tom le disparó.

Tom ona ateş etti.

Tom me disparó.

Tom beni vurdu.

Ella disparó un arma.

O bir silah sıktı.

¡Él sí le disparó!

O, ona ateş etmedi!

Tom disparó su rifle.

Tom tüfeğini ateşledi.

Tom disparó una vez.

Tom bir kez ateş etti.

¿Quién disparó el arma?

Silahı kim ateşledi?

El arma se disparó.

Silah bozuldu.

- Ella disparó a un perro.
- Ella le disparó a un perro.

O, bir köpek vurdu.

El arma se disparó accidentalmente.

Silah kazara ateş aldı.

Tom le disparó a Mary.

Tom, Mary'ye ateş etti.

Tom simplemente disparó a Mary.

Tom sadece Mary'yi vurdu.

Le disparó con una ametralladora.

O, bir makineli tüfekle onu vurdu.

Le disparó con un rifle.

O onu bir tüfekle vurdu.

Sami le disparó al oso.

Sami ayıyı vurdu.

- Él le disparó al pájaro, sin embargo falló.
- Él disparó al pájaro, pero falló.

Kuşa ateş etti fakat ıskaladı.

Y luego se disparó increíblemente rápido.

sonra inanılmaz bir hızla uzaklaştı.

El cazador disparó a un oso.

Avcı bir ayıya ateş etti.

A Tom le disparó un policía.

Tom bir polis tarafından vuruldu.

María sacó su pistola y disparó.

Mary silahını aldı ve onu vurdu.

¿Viste la cara del que disparó?

Avcının yüzünü gördün mü?

Tom fue quien disparó a Mary.

Mary'yi vuran kişi Tom'dur.

Tom se disparó en la cabeza.

Tom kendini başından vurdu.

Tom disparó al perro de Mary.

Tom Mary'nin köpeğini vurdu.

Tomás le disparó accidentalmente a María.

Tom Mary'yi kazara vurdu.

Ella le disparó con una pistola.

O, onu bir tabanca ile vurdu.

El cazador le disparó a un ciervo.

Avcı bir geyiğe ateş etti.

Él le disparó una flecha al soldado.

O, askere bir ok attı.

Tom le disparó tres veces a Mary.

Tom Mary'yi üç kez vurdu.

Tom le disparó a Mary, pero falló.

Tom Mary'ye ateş etti fakat ıskaladı.

El cazador le disparó a un zorro.

Avcı bir tilki vurdu.

Tom le disparó a Mary en la rodilla.

Tom, Mary'yi dizinden vurdu.

Tom le disparó a Mary con una ballesta.

Tom Mary'yi yaylı tüfekle vurdu.

Benjamín disparó a un oso con un rifle.

Benjamin tüfekle bir ayı vurdu.

Un pistolero le disparó en Marzo de 1981.

Silahlı biri Mart, 1981'de onu vurdu.

Tom se disparó en la pierna por accidente.

Tom yanlışlıkla kendini bacağından vurdu.

Tom le disparó a Mary con una escopeta.

Tom, Mary'yi bir av tüfeği ile vurdu.

Él le disparó a un tigre en la cabeza.

Bir kaplanı kafasından vurdu.

Tom asegura que disparó a María en defensa propia.

Tom kendini korumak için Mary'yi vurduğunu iddia ediyor.

La Gran Depresión disparó un gran oleada de crímenes.

Büyük Buhran, suçta büyük bir artışa neden oldu.

El hombre le disparó a tres pájaros con un arma.

Adam bir silahla üç kuşu vurdu.

La persona que le disparó a JFK trabajaba para la CIA.

JFK'yi vuran kişi CIA için çalışıyordu.

John capturó a un tigre y le disparó a dos leones.

John, bir kaplan yakaladı ve iki aslan vurdu.

Tom estaba apuntando con su pistola a Mary cuando John le disparó.

- John onu vurduğunda, Tom silahını Mary'ye hedefliyordu.
- John ona ateş ettiğinde Tom tabancasını Mary'ye doğrultuyordu.

Tom le disparó a Mary en la rodilla antes de volarle los sesos.

Tom onun beynini dağıtmadan önce Mary'ye dizinden ateş etmişti

Suchet encontró al baterista que había provocado el pánico y le disparó frente a todo el

Suchet paniği başlatan davulcuyu buldu ve onu tüm

Los soldados lo arrestaron, le vendaron los ojos, luego lo llevaron detrás de su vehículo y uno de los soldados apuntó a su pierna y le disparó. Esta escena fue filmada y millones de personas de todo el mundo la vieron.

Askerler onu tutukladı, gözlerini bağladı, sonra onu araçlarının arkasına götürdüler ve askerlerden biri onun dizine nişan aldı ve onu vurdu. Bu sahne filme çekildi ve dünyanın her yerinden milyonlarca insan bunu gördü.