Translation of "Cruzar" in Turkish

0.013 sec.

Examples of using "Cruzar" in a sentence and their turkish translations:

Bien, sigamos. Debo cruzar.

Tamam, karşıya geçelim.

- Cuidado al cruzar la calle.
- Ten cuidado al cruzar la calle.

- Caddeyi geçerken dikkatli ol.
- Caddeyi geçerken dikkatli olun.

¿Puedes cruzar el río nadando?

Nehri yüzerek geçebilir misin?

Él sabe cruzar el río.

O bir nehri nasıl geçeceğini biliyor.

La vi cruzar la calle.

Onun caddeyi geçişini gördüm.

Ahora puedes cruzar la carretera.

Artık yolu geçebilirsiniz.

Le vi cruzar la carretera.

Onun yolu geçtiğini gördüm.

Lo vi cruzar la calle.

Ben onu caddeyi geçerken gördüm.

Lo vimos cruzar la calle.

Onun caddeyi geçtiğini gördük.

Las ayuda a cruzar el arrecife

Yüksek gelgit, resifi aşmalarına yardımcı olur.

Y gracias a eso pueden cruzar

ve bunun sayesinde karşıya geçebiliyorlar

Es peligroso cruzar ese viejo puente.

O eski köprüden geçmek tehlikelidir.

Ayudé a cruzar a una anciana.

Yaşlı bir bayanın geçmesine yardımcı oldum.

Lo ayudé a cruzar la calle.

Onun caddeyi geçmesine yardımcı oldum.

Conseguimos cruzar el río a nado.

- Nehri yüzerek geçebildik.
- Biz nehirde yüzmeyi başardık.

Evita cruzar esta calle cuando llueve.

Yağmur yağarken bu caddeyi geçmekten kaçının.

No lo dejes cruzar la calle.

Onun caddeyi geçmesine izin verme.

Es peligroso cruzar la calle aquí.

Burada caddeyi geçmek tehlikelidir.

Puedo cruzar el río a nado.

Ben nehrin öbür yakasına yüzebilirim.

- Ella no pudo cruzar la carretera por miedo.
- Ella tenía miedo de cruzar la calle.

Yolu geçmeye korktu.

No quiero quedar colgado aquí, debo cruzar.

Tamam, bunun üzerinde oyalanmak istemiyorum. Karşıya geçmeliyim.

Hay una iglesia al cruzar la calle.

Caddenin karşı tarafında bir kilise vardır.

Para cruzar la calle, pulse este botón.

Caddeyi geçmek için bu düğmeye basın.

Le vi cruzar el río a nado.

Onu nehir boyunca yüzerken gördüm.

Es peligroso cruzar el río a nado.

Bu nehir yüzmek için tehlikeli.

Tom tenía miedo de cruzar el camino.

Tom yolu geçmeye korkuyordu.

Es imposible para nosotros cruzar ese río.

Bizim o nehri geçmemiz imkansız.

Son lo bastante inteligentes para saber cuándo cruzar.

Ne zaman geçeceklerini çözecek kadar akıllılar.

¿Hay alguna ley aquí acerca de cruzar imprudentemente?

Kırmızı ışıkta ya da yaya geçidi olmayan yerlerde karşıdan karşıya geçmekle ilgili burada bir yasa var mıdır?

Cuidado con los coches al cruzar la calle.

Caddenin kesiştiği yerdeki arabalara dikkat et.

Deberías tener cuidado al cruzar una avenida importante.

Büyük bir caddeyi geçerken dikkatli olmalısın.

Soy capaz de cruzar el río a nado.

Nehri karşıdan karşıya yüzebilirim.

Ayudé a una anciana a cruzar la calle.

Yaşlı bir kadının caddeyi geçmesine yardım ettim.

Es muy agradable cruzar el océano en buque.

Gemi ile okyanusu geçmek çok güzel.

Debes cruzar el océano para llegar a América.

Amerika'ya gitmek için okyanusu geçmen gerek.

"Ninguún hombre puede cruzar el mismo río dos veces,

"Aynı nehirde iki kere yıkanılmaz,

Un lago o un río que tienen que cruzar

karşılarına aşmaları gereken bir göl veya nehir çıktığında ise

último hombre en cruzar el río Niemen hacia Polonia.

Niemen Nehri'ni geçerek Polonya'ya giden son kişi oldu.

Pero hay un límite que no se puede cruzar.

Ama aşılmaz bir çizginin varlığını fark ediyorsun.

El niño no pudo cruzar el río a nado.

Çocuğun nehri yüzerek geçmesi imkansızdı.

Evito cruzar la calle por aquí si estoy apurado.

Eğer acelem varsa burada caddeyi geçmekten kaçınırım.

Mary era capaz de cruzar el río a nado.

Mary yüzerek nehri geçebildi.

Ayudé a un viejito jorobado a cruzar la calle.

Yaşlı bir kamburun caddeyi geçmesine yardım ettim.

Ella le ayudó al anciano a cruzar la calle.

O, yaşlı adamın caddeyi geçmesine yardım etti.

Él fue el primer hombre en cruzar el Pacífico.

Pasifik'i geçen ilk insandı.

Mira a ambos lados antes de cruzar la calle.

Yolu geçmeden önce iki yöne de bak.

Pude cruzar a nado el Canal de la Mancha.

İngiliz kanalını yüzerek geçmeyi başardım.

- Tom tuvo que pagar una multa por cruzar por donde no debía.
- Tom tuvo que pagar una multa por cruzar imprudentemente.

Tom yaya geçidinden geçmediği için ceza ödemek zorunda kaldı.

- Lo vi cruzando la calle.
- Lo vi cruzar la calle.

- Ben onu caddeyi geçerken gördüm.
- Onun caddeyi geçişini gördüm.

Aquí viene un coche a toda velocidad ¡Vamos a cruzar!

İşte bir hız arabası geliyor, geçelim!

Mi sueño es cruzar la Ruta de Seda en camello.

Hayalim, İpek Yolu'nu bir deve üzerinde geçmektir.

O quizá un niño está a punto de cruzar la calle.

ya da belki sokağa çıkmak üzere olan bir çocuk.

Hallé una enorme reja de metal que intenté trepar y cruzar,

Büyük bir metal kapı buldum, tırmanıp atlamaya çalıştım,

Pocos turcos viven para cruzar el Danubio y contar la historia.

Sadece birkaç Türk hikayeyi anlatabilecek kadar canlı kalabilmiş olacaktır

Cuando el ejército volvió a cruzar el Danubio seis semanas después,

Ordu altı hafta sonra Tuna'yı tekrar geçtiğinde,

¡No se puede cruzar el río a nado, es muy extenso!

- Nehri yüzerek geçmek imkânsız. Çok geniş!
- Yüzerek geçmek imkânsız. Nehir çok geniş.

Tom miró a ambos lados antes de cruzar la concurrida calle.

Tom işlek caddeyi geçmeden önce her iki yöne baktı.

Mi hermano no se atrevió a cruzar el río a nado.

Erkek kardeşim nehri yüzerek geçmeye cesaret edemedi.

Tom miró para los dos lados antes de cruzar la calle.

Tom caddeyi geçmeden önce her iki yöne baktı.

Jim miró a izquierda y derecha antes de cruzar la calle.

Jim yolu geçmeden önce sola ve sağa baktı.

Para cruzar el río, puedes usar un barco o el puente.

Nehri geçmek için bir tekne ya da köprüyü kullanabilirsiniz.

Mi hermano no tuvo el valor para cruzar nadando el río.

Erkek kardeşimin nehri yüzerek geçmeye cesareti yoktu.

El cocodrilo atrapó a un ñu mientras éste intentaba cruzar el río.

Timsah antilopu nehri geçerken tuzağa düşürdü.

El plan es debatiblemente tan audaz como lo fue el cruzar los alpes.

Planın kendisi tartışmalı bir şekilde Alp'leri geçmek kadar gözü pek bir karar.

Pero las patas cortas no pueden trepar paredes altas ni cruzar caminos concurridos.

Fakat kısa bacaklarla uzun duvarlara tırmanılmaz. Yoğun sokaklardan da geçilmez.

Nunca lograron cruzar el río. El papel del mariscal se limitó a tratar

asla nehri geçemedi. Mareşal'in rolü,

Los vampiros no pueden cruzar el umbral de una casa sin ser invitados.

Vampirler davet edilmedikçe bir evin eşiğini geçemezler.

Mira a la izquierda y a la derecha antes de cruzar la calle.

Caddeyi geçmeden önce sola ve sağa bakınız.

Empizan a cruzar el río mientras continúan yendo para atrás, perseguidos por los romanos.

Nehri geçmeye başlıyorlar onlar çekilirken aynı zamanda Romalılar tarafından kovalanmaya devam ediliyorlar.

El niño tomó la mano de su madre con firmeza al cruzar la calle.

Küçük çocuk caddeyi geçerken annesinin elini sıkıca tuttu.

Jim miró a la izquierda y a la derecha antes de cruzar la calle.

- Jim yolu geçmeden önce sola ve sağa baktı.
- Jim caddeyi geçmeden önce sağ ve sol taraflara baktı.

Entonces, creen que lo mejor es usar la cuerda para cruzar. Muy bien. Aquí vamos.

Demek karşıya geçmenin en iyi yolunun halatı kullanmak olduğunu düşünüyorsunuz. Tamam, hadi. İşte başlıyoruz.

Habiendo decidido no marchar sobre Roma, Hannibal Volvió a cruzar las montañas de los Apeninos.

Hannibal, Roma'ya yürümekten vazgeçmesinin ardından, Apenin Dağları'nın öbür tarafına geçti.

Está lista para cruzar el Atlántico en una misión para luchar contra el cambio climático.

iklim değişimiyle mücadele etmek, Atlantik'i geçmeye hazır.

- Tenés que tener cuidado cuando cruzás la calle.
- Debes tener cuidado al cruzar la calle.

Yolu geçerken dikkatli olmalısın.

El padre llevó al niño de la mano y le ayudó a cruzar la calle.

Baba çocuğun elinden tuttu ve caddeyi geçmesine yardım etti.

Para llegar a los peces del otro lado de la bahía, deben cruzar un canal profundo.

Körfezin ucundaki balıklara erişmek için... ...derin bir kanal geçmeleri gerek.

Es una buena regla mirar a ambos lados antes de cruzar la calle por cualquier lugar.

Herhangi bir yerde caddeyi geçmeden önce iki yöne bakmak iyi bir kuraldır.

- Hay un hotel al otro lado de la calle.
- Hay un hotel al cruzar la calle.

Sokağın karşısında bir otel var.

Apuntándo a destruir las cabezas de puente que los otomanos usan para cruzar hacia Valaquia, el ejército

Osmanlıların Eflak'a geçmek için kullandığı köprüleri yok etmeyi amaçlayan Vlad'ın Ordusu,

Le ordenó a la mayor parte de su caballería cruzar el valle y atacar al flanco izquierdo mamluk,

Süvarilerinin bir kısmına Memlük soluna saldırmalarını

Un mes después, en la batalla de Lodi, el coronel Lannes fue el primero en cruzar el río,

Bir ay sonra Lodi Savaşı'nda Albay Lannes nehrin karşısına geçti

Y a principios de 1462, al estar en ruta para cruzar el Danubio congelado, la caballería valaca se detiene

1462 başlarında, Eflak ordusu, donmuş Tuna önüne

Lo más duro en la vida es saber qué puentes se han de cruzar y cuáles se han de quemar.

Hayatta en zor şey hangi köprülerin geçileceğini ve hangi köprülerin yakılacağını bilmektir.

- He visto a un niño pequeño cruzar la calle él solito.
- Vi a un niño pequeño cruzando la calle sin ayuda.

Caddeyi tek başına geçen küçük bir erkek çocuğu gördüm.