Translation of "Crisis" in Turkish

0.006 sec.

Examples of using "Crisis" in a sentence and their turkish translations:

¡Es la crisis!

Bu kriz zamanıdır!

Tenemos una crisis.

Bir krizimiz var.

E incluso crisis políticas lleva a crisis de refugiados.

ve hatta mülteci krizlerine yol açan politik krizleri...

En crisis internacionales pasadas,

Eski uluslararası krizlerde,

Una crisis de empleo,

istihdam krizi,

Una crisis de violencia,

şiddet krizi

Enfrentamos una crisis violenta.

Şiddetli bir krizle karşı karşıyayız.

Europa está en crisis.

Avrupa krizde.

Los hombres enfrentan una crisis.

Erkekler bir kriz içinde.

Una crisis para las niñas.

ve kadınlara yönelik kriz.

Que esta crisis requiere que crezcamos.

kendinizi geliştirme sorumluluğunu yükler.

O la crisis de las puntocoms.

veya dot-com krizini.

La crítica no resuelve la crisis.

Eleştiriler krizi çözmez.

Tom está en crisis económica ultimamente.

Tom son zamanlarda bir çöküş içinde.

Estamos en medio de una crisis.

Bir krizin ortasındayız.

Hubo una crisis financiera en 2009.

2009 yılında mali bir kriz vardı.

Su compañía sobrevivió a la crisis.

Şirketleri krizi atlattı.

Tom finalmente sufrió una crisis nerviosa.

Tom sonunda tersledi.

Nos sumergiremos en una crisis peor.

Daha kötü bir krizin içine gireceğiz.

¿Qué crisis? Yo me siento cómodo.

Ne krizi? Kendimi rahat hissediyorum.

Así no es como funciona esta crisis.

Kriz bu şekilde işlemez.

Para llevarla a la unidad de crisis

ambulans onu kriz ünitesine götürecekti,

Entonces podemos evitar la crisis por completo.

krizi hep beraber atlatabiliriz.

Su compañía no sobrevivió a la crisis.

Onun şirketi krizi atlatamadı.

La crisis afectó directamente a nuestro país.

Kriz ülkemizi doğrudan etkiledi.

Hubo una verdadera oportunidad perdida tras la crisis.

Krizden sonra bazı açılardan gerçek bir fırsat kaçtı.

Nadie actúa como si estuviéramos en una crisis.

Kimse bir krizin ortasındayız gibi davranmıyor.

Pero la crisis climática ya ha sido resuelta.

İklim krizi zaten çözüldü.

Una crisis económica, el colapso de la infraestructura,

Ekonomik kriz ve altyapının çökmesi,

Ella está al borde de una crisis nerviosa.

O bir sinir krizinin eşiğinde.

Habrá una crisis económica a final de año.

Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.

Debemos aplicar medidas severas para la crisis económica.

Ekonomik kriz için sert önlemler uygulamamız gerekir.

Esa crisis amenazaba con dividir a la nación.

O kriz milleti ikiye bölünmekle tehdit etti.

El mundo entero está pasando por una gran crisis.

Tüm dünya büyük bir kriz yaşıyor

Los dos países negociarán una solución a la crisis.

İki ülke kriz için bir anlaşma görüşecekler.

Habrá una crisis económica a finales de este año.

Bu yılın sonunda bir ekonomik kriz olacak.

La gente dice que la crisis se ha ido.

- İnsanlar krizin bittiğini söylüyor.
- İnsanlar krizin bittiğini söylüyorlar.

¿Sabe alguien cómo ganar dinero en tiempo de crisis?

Kriz zamanında para kazanmasını bilen kimse var mı?

El clima ha llegado a un punto de crisis mundial.

İklim, küresel bir kriz noktasına ulaştı.

Sienten que se enfrentan a una sucesión de crisis urgentes.

Bir dizi önemli krizle yüz yüze olduklarını hissediyorlar.

Italia está en la peor crisis económica de su historia.

- İtalya kendi tarihindeki en kötü ekonomik krizin içinde.
- İtalya, tarihindeki en kötü ekonomik krizi yaşıyor.

Cuando estalló la crisis del ébola en África occidental en 2014,

2014'te Batı Afrika'da Ebola salgını başladığında,

Y si observamos estas crisis, nos damos cuenta que son urgentes

Bu krizlere bakacak olursanız ne kadar önemli olduklarını

"Conocía esta crisis económica y lo que sucedería", dice este hombre.

"Bu ekonomik kriz ortamını ve olacakları biliyordum" diyor bu adam

Misiones de reconocimiento durante la Crisis de los Misiles en Cuba.

uçan eski bir casus uçak pilotu olan çaylak astronot Roger Chaffee de vardı .

La crisis llevó al Tratado de No Proliferación Nuclear de 1968.

Kriz 1968 Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşmasına yol açtı.

Una crisis en Francia podría ser mala para los Estados Unidos.

Fransa'daki bir kriz Amerika için kötü olabilir.

¿Alguien sabe cómo se puede ganar dinero en época de crisis?

Kriz zamanında nasıl para kazanıldığını bilen biri var mı?

La crisis financiera mundial ha sido la consecuencia de esta mala gestión

Küresel Mali Kriz, bu kötü yönetimin sonucuydu

En París, Napoleón afrontó la crisis con una serie de medidas extremas:

Paris'te Napolyon krize cevap verdi bir dizi aşırı önlemle: mülkiyet

Desde que hay crisis la dirección nos escatima hasta el papel higiénico.

Yönetim krizden beri tuvalet kağıdını bile geri kesti.

Ese documental acerca de la crisis medioambiental me hizo abrir los ojos.

Çevre kriziyle ilgili bu belgesel gerçek bir göz açıcıydı.

Después de todo, son los únicos que se benefician de la crisis climática, ¿no?

Sonuçta bu küresel krizden tek faydalananlar onlar, değil mi?

Es esencial mantener la calma en un momento de crisis y evitar volverse loco.

Bir kriz anında sakin kalmak ve kontrolü kaybetmemek gereklidir.

Así que a generales militares y aliados políticos, la crisis ha ofrecido una oportunidad lucrativa

Yani generaller ve siyasi müttefikleri için; kriz, kazançlı bir fırsat ortaya çıkardı

De solucionar la crisis en los puentes, hasta que los franceses se vieron obligados a retirarse.

Fransızlar geri çekilmeye zorlanana kadar köprülerdeki krizi çözmeye çalışmakla sınırlıydı .