Translation of "Copa" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Copa" in a sentence and their turkish translations:

- Sírvase otra copa.
- Sírvete otra copa.
- Sírvanse otra copa.

Bir fincan daha iç.

¿Cuál copa elegirá?

O hangi kupayı seçecek?

La copa se quebró.

Fincan kırıldı.

Tomaré una copa de champaña.

Bir bardak şampanya alacağım.

¡Qué linda es esta copa!

Bu fincan ne güzel!

Se le cayó la copa.

Fincanı düşürdü.

¿Te sirves otra copa de vino?

Bir bardak şarap daha içer misin?

Le preguntaré si quiere otra copa.

Bir içki daha isteyip istemediğini ona soracağım.

¿Te gustaría una copa de vino?

Bir bardak şarap ister misiniz?

¿Qué tal otra copa de vino?

Bir bardak şaraba daha ne dersin?

Él bebió una copa de vino tinto.

O bir bardak kırmızı şarap içti.

Holanda ganó la Copa Mundial del 2010.

2010 Dünya Kupası'nı Hollanda kazandı.

Dejó caer la copa y se rompió.

O, kupayı düşürdü ve kırdı.

- En 1958, Brasil ganó su primera Copa del Mundo.
- En 1958, Brasil ganó su primera Copa Mundial.

1958'de, Brezilya ilk Dünya Kupası zaferini kazandı.

Holanda ganó la Copa del Mundo de 2010.

Hollanda 2010 Dünya Kupası'nı kazandı.

¿Me podría servir una copa de vino blanco?

Bir bardak beyaz şarap alabilir miyim?

Y haré que la bola vuelva a la copa.

bu, topun fincana geri dönmesini sağlayacak,

Tomás le ofreció una copa de vino a María.

Tom Mary'ye bir kadeh şarap sundu.

¿Qué tal si nos tomamos una copa de vino?

Bir kadeh şarap içmeye ne dersin?

Tom levantó la copa y dijo, "¡Por la feliz pareja!"

Tom kadehini kaldırdı ve "mutlu çifte!" dedi.

Nadie está trabajando. Todos están viendo la Copa del Mundo.

Hiç kimse çalışmıyor. Herkes Dünya Kupası'nı izliyor.

Yo siempre bebo una copa de café en las mañanas.

Sabahları her zaman bir fincan kahve içerim.

Ellos ganaron la Copa de Japón durante tres años consecutivos.

Onlar arkaya arkaya üç yıl Japonya Kupasını kazandılar.

- El equipo se volvió loco después de ganar la copa del mundo.
- El equipo se volvió majara después de ganar la copa del mundo.

Takım dünya kupasını kazandıktan sonra balatayı sıyırdı.

Rodríguez fue una de las revelaciones de la Copa del Mundo.

Rodriguez, Dünya Kupası vahiylerinden biriydi.

Tom llenó la copa de vino de María hasta el borde.

Tom Mary'nin şarap bardağını ağzına kadar doldurdu.

Tom disfruta de una copa de vino de vez en cuando.

Tom ara sıra bir bardak şarabı sever.

España es la ganadora de la Copa Mundial de la FIFA 2010.

İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibidir.

Me encantan los conejos... con patatas y una buena copa de vino.

Patates kızartması ve bir bardak iyi şarapla birlikte tavşanları severim.

¿Qué hace un holandés tras haber ganado la Copa del Mundo? Apagar la PlayStation.

Bir Hollandalı, Dünya Kupasını kazandıktan sonra ne yapar? Playstation'ı kapatır.

Todas las casas en nuestra calle están adornadas con banderitas naranjas por la Copa Mundial.

Dünya kupası sebebiyle, bizim sokaktaki bütün evler küçük turuncu bayraklarla süslenmiş.

Las membranas de la piel le permiten mantenerlo a salvo en la copa de los árboles.

Derisinin zarları sayesinde onu güvende tutabiliyor... ...ağaçların tepesinde.

España ganó la Copa Mundial de la FIFA 2010 y el escudo de la selección nacional obtiene la primera estrella.

İspanya, 2010 FIFA Dünya Kupası'nın galibi oldu ve millî takım logosu ilk yıldızını kazandı.

- ¿Te gustaría que nos fuéramos a tomar una copa en alguna parte?
- ¿Te gustaría salir a tomar algo a alguna parte?

Bir yerde içki içmek için dışarı çıkmak ister misiniz?