Translation of "Comunes" in Turkish

0.011 sec.

Examples of using "Comunes" in a sentence and their turkish translations:

En términos comunes,

genel dilde,

Uso términos comunes, claro.

burada gündelik terimleri kullanıyorum, elbette ki.

Nunca compartimos los casos comunes.

Hiçbir zaman sıradan vakaları paylaşmayız.

Las peleas limítrofes eran comunes.

Sınır kavgaları yaygındı.

Estábamos mezclados con los presos comunes.

diğer tutuklularla bir arada kalırdık.

Los estereotipos raciales son muy comunes.

Irksal klişeler çok yaygın.

Algunos de los símbolos tienen inquietudes comunes.

Bazı semboller ürkütücü şekilde ortak özelliklere sahip.

Ellos habían trabajado juntos por intereses comunes.

Ortak çıkarları için birlikte çalışmaktaydılar.

Y hacer comedia común en lugares no comunes.

kahkahayı ortak alanlar dışındaki yerlerde sıradan bir şey yapmaya başladık.

Son tan comunes en algunos lugares. Hay muchas.

Bazı yerlerde çok fazlalar, sayıları inanılmaz.

Son demasiado comunes, son lo que comúnmente sucede.

Onlar çok sıradandır, normalde olan şeylerdir.

Las palabras "libro" y "mesa" son sustantivos comunes.

"Kitap" ve "masa" kelimeleri cins isimdirler.

Los presos comunes aprendieron mucho de los presos políticos.

Diğerleri, siyasi tutuklulardan çok şey öğrendiler.

Los divorcios no son muy comunes en ese momento.

O dönemde boşanmalara çok da fazla rastlanmıyor

Las cien palabras más comunes del inglés son anglosajonas.

İngilizcedeki en yaygın 100 kelime, Anglo-Sakson kelimeleridir.

Que en Gran Bretaña son las huertas o parcelas comunes.

Birleşik Krallık'ta buna tahsis diyoruz.

Estas son las más comunes que están en circulación hoy.

Günümüzde en çok bunlar yaygın.

Aún así, una de las ropas comunes es la Abaya

Yine de ortak kıyafetlerden bir tanesi ise ferace

Los artículos secretos del tratado especifican objetivos comunes de guerra;

Antlaşmanın gizli makaleleri ortak olarak belirtildi savaş hedefleri,

Las cien palabras más comunes en inglés son palabras anglosajonas.

İngilizcedeki en yaygın 100 kelime, Anglo-Sakson kelimeleridir.

Y hay demasiados descubrimientos, como estas herramientas de sílex; muy comunes.

Bu çakmak taşı aletler gibi birçok buluntu var, oldukça yaygınlar.

Un enfoque de medicina funcional para síndromes neurológicos comunes y raros.

sık ya da nadir görülen nörolojik sendromlara fonksiyonel tıp yaklaşımı ile

Y preguntarles cómo se sienten con respecto a estos valores comunes

bu ortak değerler hakkında ne hissettiklerini sorarak

Causas comunes de estrés son el trabajo y las relaciones humanas.

Stresin ortak nedenleri iş ve insan ilişkileridir.

Los complejos de inferioridad son más comunes de lo que pensamos.

Aşağılık kompleksleri düşündüğümüzden daha yaygındır.

Pero no son como los cangrejos comunes que ven en la playa. 

Ama sahilde bulduklarınız gibi normal yengeçlerden değiller.

- Pintores como Picasso no son nada comunes.
- Hay pocos pintores como Picasso.

Picasso gibi ressamlar nadirdir.

Las alergias y sensibilidad a alimentos son más comunes de lo que creemos

Yiyecek alerjisi ve hassasiyeti düşündüğünüzden daha fazla yaygındır.

Sino al llegar a un acuerdo acerca de algunos puntos fuertes y comunes,

Birkaç etkili ve ortak prensipte anlaşarak

¿Por qué las personas añaden frases comunes y sencillas como "hola", "cómo estás", etcétera?

İnsanlar niçin "merhaba ", "nasılsın" vb. gibi basit ve yaygın cümleler ekliyorlar.

Estas exhibiciones nocturnas son sorprendentemente comunes. Tres cuartas partes de los animales marinos crean bioluminiscencia.

Şaşırtıcı ama gece ortaya çıkan bu görüntülere sıkça rastlanır. Tüm deniz hayvanlarının üçte biri biyolüminans yaratır.

Ella se lo da a su esposo, pero de hecho, los bienes son completamente comunes

kadın kocasına veriyor fakat aslında mallar tamamen ortak

Los hombres sabios hablan de ideas, los intelectuales de los hechos, y las conversaciones de hombres comunes son acerca de lo que comen.

Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.

Vine aquí a buscar un nuevo comienzo para Estados Unidos y musulmanes alrededor del mundo, que se base en intereses mutuos y el respeto mutuo; y que se base en el hecho de que Estados Unidos y el Islam no se excluyen mutuamente y no es necesario que compitan. Por el contrario: coinciden en parte y tienen principios comunes, principios de justicia, progreso, tolerancia y la dignidad de todos los seres humanos.

Ben buraya dünyada Birleşik Devletler ve Müslümanlar arasında yeni bir başlangıç noktası aramak için geldim; biri karşılıklı ilgi ve karşılıklı saygıya dayalı; biri Amerika ve Müslümanın münhasır olmadığı ve rekabet içinde olması gerekmeyen gerçeğine dayalı.Bunun yerine onlar örtüşürler ve ortak prensipleri paylaşırlar - adalet ve ilerleme prensipleri tüm insanların hoşgörü ve haysiyeti.