Translation of "Común" in Turkish

0.009 sec.

Examples of using "Común" in a sentence and their turkish translations:

- El sentido común no es nada común.
- El sentido común no es tan común.
- El sentido común es muy poco común.

Sağ duyu çok yaygın değil.

Un problema común,

Bir ortak sorun

- Ellos tienen algo en común.
- Tienen algo en común.

Onların ortak bir şeyi var.

A veces decimos: "El sentido común es muy poco común".

Biz bazen "sağduyu oldukça nadirdir" deriz.

- Tomás no tiene sentido común.
- Tomás carece de sentido común.

Tom sağduyudan yoksun.

Es un pulpo común.

Tür ismi bayağı ahtapot.

Es un error común.

- Bu yaygın bir hatadır.
- O yaygın bir hata.

Eso es sentido común.

Bu sağduyu.

Carece de sentido común.

O sağduyudan yoksundur.

Tenemos algo en común.

Ortak bir şeyimiz var.

Fue la opinión común.

Bu genel görüştü.

Es un nombre común.

Bu yaygın bir isim.

Usa tu sentido común.

Sağduyunu kullan.

- Ella carece de sentido común.
- A ella le falta sentido común.

O, sağduyudan yoksundur.

- No tenemos nada en común.
- Ella no tiene nada en común conmigo.
- Yo no tengo nada en común con ella.

Onun ve benim ortak yanımız yok.

Todos tienen algo en común.

Ortak bir noktaları var.

Luchar, no es tan común.

mücadele etmeyse, çok fazla değil.

No es muy común verlos.

Çok nadir görülürler.

No tienen nada en común.

Onların ortak bir şeyi yok.

No tenemos mucho en común.

Bizim çok ortak yanımız yok.

Tom es un nombre común.

Tom yaygın bir isim.

No tenemos nada en común.

Ortak hiçbir şeyimiz yok.

Nosotros tenemos intereses en común.

Bizim ortak çıkarlarımız var.

¿Tiene Europa una lengua común?

Avrupa'nın ortak bir dili var mı?

No teníamos nada en común.

Ortak hiçbir noktamız yoktu.

Ese error es muy común.

Şu hata çok yaygındır.

Eso es un vicio común.

O yaygın bir ahlaksızlık.

Él contribuyó al bien común.

O kamu yararına katkıda bulundu.

Nunca tuvimos nada en común.

Ortak hiçbir şeyimiz yoktu.

- No hay cura para el resfrío común.
- No hay cura para el resfriado común.

Soğuk algınlığının tedavisi yoktur.

Encontrarán puntos en común con cualquiera,

herkesle ortak nokta bulabilirler,

Y el enemigo común, la pandemia,

ve ortak bir düşman, yani pandemi,

O puedo usar una linterna común

Ya da normal bir el feneri kullanabilir

La ira es un lugar común,

Öfke kolay bir kurtarıcı

Es un impulso común a todos.

Bu hepimizde olan bir dürtü.

A Mary le falta sentido común.

Mary sağ duyudan yoksundur.

Koko no es un gorila común.

Koko sıradan bir goril değil.

No tienen absolutamente nada en común.

Onların hiç ortak yanı yok.

Tengo mucho en común con él.

Onunla çok ortak yönüm var.

No es común que pase pronto.

Bu muhtemelen yakında olmayacak.

La experiencia te enseñará sentido común.

Deneyim sana sağ duyuyu öğretecektir.

Ese es un error muy común.

Bu yaygın bir hata.

La migración es común en las hormigas

karıncalarda göç olağan bir olay

Pero nosotros no tenemos nada en común.

Fakat hiç ortak bir yönümüz yok.

Los dos idiomas tienen mucho en común.

İki dilin ortak çok yanı var.

No tengo nada en común con ella.

Onunla ortak hiçbir şeyim yok.

No tiene nada en común con él.

Onunla ortak hiçbir şeyi yok.

Tú y yo tenemos algo en común.

Sen ve ben ortak bir şeye sahibiz.

Fue un suceso contrario al sentido común.

Bu mantıksız bir olaydı.

Ella gastó más dinero de lo común.

O, her zamankinden daha çok para harcadı.

No tenemos nada en absoluto en común.

Hiç ortak noktamız yok.

Los dolores abdominales son un problema común.

- Karın ağrısı sık karşılaşılan bir sorundur.
- Karın ağrısı yaygın bir sorundur.

Me pregunto que tendrán ellos en común.

Onların ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

No noté nada fuera de lo común.

Olağan dışı bir şey fark etmedim.

El cólera no es común en Japón.

Kolera Japonya'da yaygın değildir.

Tom tiene mucho en común con Mary.

Tom'un Mary ile bir sürü ortak yanı var.

Tom y Mary tienen mucho en común.

Tom ve Mary'nin birçok ortak yanı var.

Layla era un ama de casa común.

- Leyla sıradan bir ev hanımıydı.
- Leyla sıradan bir ev kadınıydı.

Y hacer comedia común en lugares no comunes.

kahkahayı ortak alanlar dışındaki yerlerde sıradan bir şey yapmaya başladık.

Esta es la tercera objeción común que escucho,

İnsanları sosyal medyayı bırak dediğimde

Se convierten mágicamente en prosperidad y bienestar común.

tanıma göre doğru olmalı.

No ha sido enfrentado con una respuesta común.

ortak bir müdahaleyle karşılanmadı.

Tallado a mano en una madera poco común,

nadir bir ahşaptan elle oyulmuş,

Tienen en sus manos nuestro futuro en común.

Bizim geleceğimiz onların elinde.

No parece que tengan mucho en común, ¿verdad?

çok ortak yanları yokmuş gibi görünüyorlar.

Somos buenos amigos, pero tenemos poco en común.

Sen ve ben iyi arkadaşlarız fakat çok az ortak yönümüz var.

Como regla, los gemelos tienen mucho en común.

Bir kural olarak, ikizlerin ortak çok şeyi var.

Tom y yo no tenemos nada en común.

Tom ve benim ortak yanımız yok.

Es poco común encontrar jardines grandes en Japón.

Japonya'da büyük alanlar bulmak nadirdir.

Estoy seguro de que tenemos mucho en común.

Ortak çok şeyimiz olduğundan eminim.

No se preocupe. Es un error muy común.

Endişelenme. Bu yaygın bir hata.

- Tenemos un amigo mutuo.
- Tenemos un amigo común.

Ortak bir arkadaşımız var.

Yo no tenía nada en común con ellos.

Onlarla ortak bir şeyim yoktu.

Me pregunto que tienen en común todos ellos.

Onların hepsinin ortak neyi olduğunu merak ediyorum.

Este clima helado no es común en junio.

Bu soğuk hava haziran için olağan değil.

Tom no tiene nada en común con Mary.

Tom'un Mary ile hiçbir ortak yanı yoktur.

Tom y Mary no tienen nada en común.

Tom ve Mary'nin ortak bir şeyi yok.

Tom y Mary no tienen mucho en común.

Tom ve Mary'nin pek çok ortak şeyleri yoktur.

Tenemos más en común de lo que esperaba.

Sandığımdan daha çok ortak noktamız var.

Y lo que tienen en común todos estos ejemplos

Burada ortak olan şey,

La música es una lengua común para la humanidad.

Müzik insanlık için ortak bir dildir.

No descendemos de los monos. Compartimos un ancestro común.

Biz maymunlardan evrim geçirmedik. Ortak bir atayı paylaşıyoruz.

El japonés tiene algo en común con el coreano.

Japonun Koreli ile ortak bir şeyi var.

La varicela es una enfermedad común entre los niños.

Suçiçeği yaygın bir çocukluk hastalığıdır.

No tengo mucho en común con mi novio zurdo.

Solak erkek arkadaşımla ortak çok şeyim yok.

El benzoato de sodio es un conservante muy común.

Sodyum benzoat çok yaygın bir gıda koruyucusudur.

Los japoneses tienen mucho en común con los chinos.

Japonların Çinlilerle bir sürü ortak yönü var.

¿Tener una conversación común y corriente con mis vecinos?

Komşularımla sıradan muhabbet mi edeceğim?

Tom casi nunca hace nada fuera de lo común.

Tom alışılmış şeylerin dışında neredeyse asla bir şey yapmaz.

El nombre más común en el mundo es Mohammed.

Dünyadaki en yaygın isim Muhammed'dir.

Comparten la cena a través de una cocina en común.

ortak bir mutfaktan çay içebilir.

Es una situación que no es común en otros animales.

bu diğer hayvanlarda çokta rastlanılmayan bir durum aslında

No vas a encontrar esta palabra en un diccionario común.

Bu kelimeyi normal bir sözlükte bulamayacaksın.