Translation of "Aprendió" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "Aprendió" in a sentence and their turkish translations:

Lo aprendió.

Bu öğrenmeydi.

Aprendió francés solo.

Kendi kendine Fransızca öğrendi.

Tom aprendió francés.

Tom, Fransızca öğrendi.

- ¿En dónde aprendió Tom eso?
- ¿Dónde aprendió Tom eso?

Tom onu nereden öğrendi?

- Lo aprendió de un periódico.
- Aprendió eso de un periódico.

O bir gazeteden öğrendi.

Él aprendió a nadar.

O yüzmeyi öğrendi.

¿Él también aprendió japonés?

O da Japonca öğrendi mi?

¿Dónde aprendió a escribir?

Nerede yazmayı öğrendin?

Aprendió a ser paciente.

Sabırlı olmayı öğrendi.

Pronto aprendió a hablar inglés.

Kısa sürede İngilizce konuşmayı öğrendi.

Ella aprendió inglés increíblemente rápido.

O inanılmaz hızla İngilizce öğrendi.

Aprendió francés cuando era joven.

O gençken Fransızca öğrendi.

Tom aprendió mucho de Mary.

Tom Mary'den çok şey öğrendi.

Aquel día aprendió una lección importante

O gün küçük kız tüm sınıfın ne olursa olsun

Pero el algoritmo también aprendió esto.

Fakat algoritma bunu da öğrendi.

¿Dónde aprendió a cocinar tan bien?

O bu kadar iyi pişirmeyi nerede öğrendi?

Así que aprendió a sufrir en silencio.

Bu yüzden sessizce acı çekmeyi öğrenmişti.

Él no aprendió nada en el colegio.

Okulda bir şey öğrenmedi.

Tom nunca aprendió a hacer eso correctamente.

Tom onu doğru olarak nasıl yapacağını asla öğrenmedi.

Tom aprendió a nadar hace dos años.

Tom iki yıl önce nasıl yüzeceğini öğrendi.

Tom aprendió a nadar el verano pasado.

Tom geçen yaz yüzmeyi öğrendi.

Roger Miller aprendió a tocar la guitarra y el violín. Mucho más tarde, aprendió a tocar la batería.

Roger Miller gitar ve keman çalmayı öğrendi. Çok daha sonra, davul çalmayı öğrendi.

Aprendió a adaptarse un poco a la vida

ondan biraz hayata uyum sağlamayı öğrendi

Pero el algoritmo de Google también aprendió esto.

Fakat Google'ın algoritması bunu da öğrendi.

Ben aprendió a hacer fuego sin usar fósforos.

Ben kibrit olmadan ateş yakmayı öğrendi.

Ella aprendió hoy a encontrar la auténtica verdad.

Bugün o, salt gerçeği nasıl ortaya çıkaracağını öğrendi.

Tom aprendió a nadar cuando tenía tres años.

Tom üç yaşındayken nasıl yüzüleceğini öğrendi.

Tom aprendió fácilmente las reglas básicas del juego.

Tom oyunun temel kurallarını kolaylıkla öğrendi.

Pablo aprendió a leer a los cinco años.

Pablo beş yaşındayken okumayı öğrendi.

Hasta que lo aprendió por casualidad hace 25 años

tesadüfen 25 yıl öncesinde öğreninceye kadar

Ella aprendió a montar en bicicleta el año pasado.

O, bisiklete binmeyi geçen yıl öğrendi.

Ella aprendió el arte de la cestería de su abuela.

O büyükannesinden sepet dokuma zanaatını öğrendi.

- Él ha aprendido a ser paciente.
- Aprendió a ser paciente.

Sabırlı olmayı öğrendi.

Tom no aprendió a nadar hasta que tuvo treinta años.

Tom 30 yaşına kadar yüzme öğrenmedi.

Tom aprendió a montar en bicicleta cuando tenía diez años.

Tom on yaşındayken bisiklete binmeyi öğrendi.

Mi hermana aprendió a montar en bicicleta antes que yo.

Kız kardeşim bisiklet sürmeyi benden daha önce öğrendi.

O el acosador escolar que aprendió a disculparse ante su víctima.

Mağdur ettiği kişiden özür dileyen zorbaya bir bakın.

Aprendió esa poesía de memoria a la edad de cinco años.

O beş yaşındayken o şiiri ezbere öğrendi.

Tom ha dicho que no aprendió nada en la escuela hoy.

Tom bugün okulda bir şey öğrenmediğini söyledi.

Tom aprendió a aceptar el amor que le daban sus padrastros.

Tom üvey ebeveynlerinin kendisine verdiği sevgiyi kabul etmeyi öğrendi.

Aun así, esta mujer aprendió por sí misma a leer y escribir,

Yine de bu kadın kendi kendine okumayı ve yazmayı öğrenmiş

Por fin mi papá aprendió manejar a la edad de cincuenta años.

Babam elli yaşındayken nihayet araba sürmeyi öğrendi.

Él aprendió a jugar al golf observando a otros y siguiendo su ejemplo.

O, diğerlerini ve onların örneğini takip ederek golf öğrendi.

Tom estaba sorprendido por lo que aprendió en la clase de educación sexual.

Tom,seks dersi sınıfında öğrendiklerine şaşırmıştı.

Tarde en la vida el avaro aprendió a ser generoso con el dinero.

Yaşlanınca pinti parayla cömert olmayı öğrendi.

Soult aprendió mucho de Lefebvre (un futuro compañero mariscal), sirviendo primero como su jefe

Soult, önce genelkurmay başkanı olarak görev yapan Lefebvre'den (gelecekteki Mareşal) çok şey öğrendi

Tom aprendió del señor Ogawa que muchas personas sienten desprecio por los nuevos ricos.

Tom birçok insanın sonradan görme insanları küçümsediğini Bay Ogawa'dan öğrendi.

Este oso aprendió que puede tener el doble de éxito al pescar en la oscuridad.

Bu ayı, karanlıkta iki kat daha iyi balık tutabildiğini öğrenmiş.

Fue en Italia donde Suchet aprendió la lección más valiosa de su carrera: para que las tropas

Suchet, kariyerinin en değerli dersini İtalya'da öğrendi: Askerlerin

- ¿Qué aprendiste en la escuela hoy?
- ¿Tú qué aprendiste en la escuela hoy?
- ¿Qué aprendió en la escuela hoy?
- ¿Usted qué aprendió en la escuela hoy?
- ¿Qué aprendieron en la escuela hoy?
- ¿Ustedes qué aprendieron en la escuela hoy?

Bugün okulda ne öğrendin?

- ¿Dónde aprendiste a bailar así?
- ¿Dónde aprendió a bailar así?
- ¿Dónde aprendisteis a bailar así?
- ¿Dónde aprendieron a bailar así?

Böyle dans etmeyi nerede öğrendin?

Las constantes discusiones de Tom irritan a algunos de sus compañeros. Sin embargo la mayoría de la clase ya aprendió a ignorarlo.

Tom'un sürekli tartışması onun sınıf arkadaşlarından bazılarını kızdırmaktadır. Fakat, sınıfın çoğu onu görmezden gelmeyi henüz öğrendi.