Translation of "Passando" in Turkish

0.003 sec.

Examples of using "Passando" in a sentence and their turkish translations:

passando tempo com eles

onlarla vakit geçiriyor

Com licença, estou passando.

Affedersiniz, ben geliyorum.

O Tom está passando roupas.

Tom gömlekleri ütülüyor.

Tom está passando fio dental.

Tom diş ipiyle dişlerini temizliyor.

- O Tom está passando as camisas.
- O Tom está passando as camisas dele.

Tom gömleğini ütülüyor.

Eu só estava passando pela cidade.

Sadece kasabadan geçiyordum.

Está passando Romeu e Julieta no teatro.

Romeo ve Jüliet tiyatroda gösterimde.

- Você está bem?
- Você está passando bem?

- iyimisin?
- İyi yapıyor musun?

Passando mal, tive que ficar em casa.

Hasta olduğum için evde kalmak zorundaydım.

Nós não percebemos nossa juventude se passando.

Biz geçen gençliğimizi fark etmedik.

Tom está passando por um momento muito difícil.

Tom çok zor bir dönemden geçiyor.

O mundo inteiro está passando por uma grande crise

Tüm dünya büyük bir kriz yaşıyor

Ele teve que cometer crimes pois estava passando fome.

O açlıktan öldüğü için suç işlemek zorunda kaldı.

Estou passando a Noite de Natal com minha família.

Ben Noel arifesini ailemle birlikte geçiriyorum.

Ela preferiria estar passando o tempo com outro alguém.

O, başka biriyle vakit geçiriyor olmayı tercih eder.

Estamos passando a noite na casa do meu tio.

Biz geceyi amcamın evinde geçiriyoruz.

Penso que o meu namorado me esteja passando para trás.

Erkek arkadaşımın beni aldattığını düşünüyorum.

Fadil está passando a noite na casa de um amigo.

Fadıl bir arkadaşının yanında kalıyor.

- Como está sua irmã hoje?
- Como está passando tua irmã hoje?

Kız kardeşin bugün nasıl?

O Tom desceu a Rua Park passando a casa da Mary.

Tom Mary'nin evini geçerek Park Caddesine doğru yürüdü.

Nós voamos de Nova York para Saint Louis passando por Chicago.

Biz, New York'tan St Louis'e Şikago yoluyla uçtuk.

Eu gosto de me deitar de costas e observar as nuvens passando.

Sırt üstü yatıp bulutların geçişini izlemekten hoşlanıyorum.

Coma toda a comida no seu prato, porque tem crianças passando fome pelo mundo.

Dünyada acından ölen çocuklar olduğu için tabağındaki tüm yiyeceği ye.

Ele escreveu este livro em um tempo bem curto, passando só duas semanas trabalhando nele.

O bu kitabı onun üzerinde sadece iki hafta harcayarak çok kısa zamanda yazdı.

- Como você está?
- Como vai?
- Como vai você?
- Como está você?
- Como você está passando?
- Como estás?

- Nasılsın?
- Ne haber?
- Nasılsınız?

- Leila e Sami estão passando dos limites.
- Leila e Sami estão ultrapassando os limites.
- Leila e Sami estão indo além dos limites.

Leyla ve Sami çizgiyi aşıyorlar.

Em 1873 mudou-se para Varsóvia com toda a família, passando desde então a ensinar o idioma alemão no Instituto de Veterinária e em um ginásio propriamente dito.

1873 yılında bütün ailesiyle birlikte Varşova'ya taşındı ve o zamandan sonra Veteriner Enstitüsü ve bir ortaokulda Almanca dersi verdi.