Translation of "Brincar" in Turkish

0.021 sec.

Examples of using "Brincar" in a sentence and their turkish translations:

Vamos brincar sozinhos.

Kendi başımıza oynayalım.

- Quer brincar conosco, Tom?
- Quer brincar com a gente, Tom?

Bizimle oynamak ister misin, Tom?

Vamos brincar de amarelinha.

Seksek oynayalım.

Vai brincar com Tom.

Git Tom'la oyna.

As crianças querem brincar.

Çocuklar oynamak istiyor.

Vamos brincar na praia.

O plajda oynayalım.

brincar lá fora.

Dışarı çık ve oyna.

Vamos brincar lá fora!

Dışarıda oynayalım.

Em vez de brincar, trabalhe.

Eğlenme. çalış!

Brincar na rua é perigoso.

Caddede oynamak tehlikeli.

É perigoso brincar na rua!

Sokakta oynamak tehlikeli!

Vamos brincar de esconde-esconde.

Saklambaç oynayalım.

Brincar com fogo é perigoso.

Ateşle oynamak tehlikelidir.

Foi divertido brincar no parque.

Parkta oynamak eğlenceliydi.

Crianças devem brincar lá fora.

Çocuklar dışarıda oynamalılar.

Eles gostam de brincar juntos.

Onlar birlikte oynamaktan hoşlanırlar.

Ninguém quer brincar com Tom.

Hiç kimse Tom'la oynamak istemiyor.

Ninguém quer brincar com ela.

Hiç kimse onunla oynamak istemiyor.

As crianças gostam de brincar.

Çocuklar oyun oynamaktan hoşlanırlar.

Onde as crianças podem brincar?

Çocuklar nerede oynar?

Você quer brincar com Tom?

Tom'la oynamak ister misin?

Podemos brincar com a língua.

Dil ile oynayabiliriz.

Crianças adoram brincar na praia.

Çocuklar plajda oynamayı gerçekten çok seviyorlar.

É perigoso brincar com fogo.

Ateşle oynamak tehlikelidir.

As crianças saíram para brincar.

Çocuklar oynamak için dışarı çıktılar.

Tom queria sair para brincar.

Tom dışarıya çıkıp oynamak istedi.

- É perigoso brincar perto do fogo.
- É perigoso brincar em volta do fogo.

Ateş etrafında oynamak tehlikelidir.

- Você quer brincar comigo?
- Vamos tocar juntos?
- Vamos jogar juntos?
- Vamos brincar juntos?

Benimle oynar mısın?

- Não quero brincar com o Tom.
- Eu não quero brincar com o Tom.

Tom'la oynamak istemiyorum.

Nós não paramos de brincar porque envelhecemos; nós envelhecemos porque paramos de brincar.

Büyüdüğümüz için oyun oynamayı bırakmadık; oyun oynamayı bıraktığımız için büyüdük.

- Tom não tem ninguém para brincar.
- Tom não tem ninguém com quem brincar.

Tom'un oynayacak kimsesi yok.

- As crianças adoram brincar com Tom.
- As crianças adoram brincar com o Tom.

Çocuklar Tom'la oynamayı severler.

- Você não quer brincar com o Tom?
- Não quer brincar com o Tom?

Tom'la oynamak istemiyor musun?

Posso ir brincar em meu quarto?

Odamda oyun oynamaya gidebilir miyim?

- Tom quer brincar.
- Tom quer jogar.

Tom oynamak istiyor.

Você não deveria brincar com facas.

- Bıçaklarla oynamamalısın.
- Bıçaklarla oynamamalısınız.

Tom não queria sair para brincar.

Tom oyun oynamak için dışarı çıkmak istemiyordu.

A Mary adora brincar com bonecas.

Mary bebeklerle oynamayı seviyor.

Eu não quero brincar com você.

Seninle oynamak istemiyorum.

As crianças querem brincar lá fora.

Çocuklar dışarıda oynamak istiyorlar.

Nós gostamos de brincar na lama.

Çamurda oynamaktan hoşlanırız.

Todo mundo gosta de brincar fora.

Herkes boşa zaman harcamayı seviyor.

O gato adora brincar no jardim.

Kedi bahçede oynamayı sever.

Vamos lá fora brincar na neve.

Dışarı gidelim ve karda oynayalım.

As crianças adoram brincar com Lego.

Çocuklar Lego ile oynamayı seviyor.

Tom gostava de brincar na neve.

Tom karda oynamayı seviyordu.

Nós fomos ao parque para brincar.

Biz oynamak için parka gittik.

Tom gosta de brincar com fogo.

Tom ateşle oynamayı seviyor.

Eu queria brincar de pega-pega.

Ben kovalamaca oynamak istedim.

Não podemos brincar um pouco mais?

Biraz daha uzun çalamaz mıyız?

Pare de brincar com seu cabelo.

Saçlarınla ​​oynamayı bırak.

Tom gosta de brincar no riacho.

Tom dereye girip oynamayı sever.

- Tom queria brincar.
- Tom queria tocar.

Tom oynamak istiyordu.

Tom gosta de brincar com marionetes.

Tom köpek yavrularıyla oynamayı seviyor.

- Eu não deixo o Tom brincar lá fora.
- Não deixo o Tom brincar lá fora.

- Tom'un dışarıda oynamasına izin vermiyorum.
- Tom'un sokakta oynamasına izin vermiyorum.

- Tom gosta de brincar com meu cachorro.
- O Tom gosta de brincar com o meu cachorro.

Tom köpeğimle oynamayı seviyor.

Costumávamos brincar juntos. Você se lembra agora?

beraberce oyun oynardık. Hatırladınız mı şimdi?

Os gatos gostam de brincar ao sol.

Kediler güneşte oynamayı severler.

- Vamos jogar.
- Joguemos.
- Vamos brincar.
- Vamos tocar.

Oyun oynayalım.

Essa criança quer um amigo para brincar.

Şu çocuk birlikte oynamak için bir arkadaş istiyor.

Está escuro demais para brincar lá fora.

Dışarıda oynamak için çok karanlık.

As crianças gostam de brincar na praia.

Çocuklar sahilde oynamayı severler.

Ele não tem ninguém com quem brincar.

Birlikte oynayacak kimsesi yok.

Tom gosta de brincar com meu cachorro.

Tom köpeğimle oynamayı seviyor.

Você quer ir brincar com o Tom?

Tom'la oyun oynamaya gitmek ister misiniz?

Ele não tem amigos com quem brincar.

Onun birlikte oynayacak hiç arkadaşı yok.

O gato gosta de brincar no jardim.

Kedi bahçede oynamaktan hoşlanıyor.

Eu não estou a fim de brincar.

- Canım oynamak istemiyor.
- Oynamak içimden gelmiyor.

A gente gosta de brincar na lama.

Çamurda oynamaktan hoşlanırız.

Eu não tenho ninguém com quem brincar.

Birlikte oynayacak kimsem yok.

Tom não deixou Maria brincar lá fora.

Tom Mary'nin dışarıda oynamasına izin vermedi.

Tom queria que Maria saísse para brincar.

Tom Mary'nin dışarı gitmesini ve oynamasını istedi.

Tom gosta de brincar com seus cachorros.

Tom köpekleri ile oynamaktan hoşlanır.

Tom gosta de brincar com este cachorro.

Tom bu köpekle oynamayı seviyor.

Mas a fêmea está demasiado ocupada para brincar.

Ama dişinin gönül eğlendirmeye vakti yok.

Não vamos brincar com a nossa saúde mental

akıl sağlığımızla oynamayalım

É uma grande diversão brincar com um cachorrinho.

Bir köpek yavrusu ile oynamak çok eğlenceli.

Ele alertou as crianças sobre brincar na rua.

O, çocukları sokakta oynamaya karşı uyardı.

O meu filho gosta de brincar com carros.

Oğlum arabalarla oynamayı sever.

- As crianças precisam brincar.
- As crianças precisam jogar.

Çocuklar oyun oynamalı.

A minha filha gosta de brincar com bonecas.

Kızım bebeklerle oynamaktan hoşlanır.

Por que não vais ao teu quarto brincar?

Neden odana gidip oynamıyorsun?

Os cachorros gostam de brincar com outros cachorros.

Köpekler diğer köpeklerle oynamayı sever.

Eu gosto de brincar com o meu cachorro.

Köpeğimle oynamayı seviyorum.

- Posso brincar com você?
- Posso jogar com você?

- Seninle oynayabilir miyim?
- Sizinle oynayabilir miyim?

Lição privada. A criança não tem tempo para brincar

özel dersi. Çocuğun oyun oynamaya vakti yok

Eis um animal muito antissocial a brincar com peixes.

Buradaysa oldukça antisosyal bir hayvan balıklarla oyun oynuyor.

Estou ocupado agora e não posso brincar com você.

Şimdi meşgulüm ve seninle oynayamam.

- Quer jogar alguma coisa?
- Quer brincar de alguma coisa?

Bir şeyle oynamak ister misin?

Tom gosta de brincar com seus carrinhos de brinquedo.

Tom oyuncak arabalarıyla oynamayı seviyor.

Tom não deixou Mary sair e brincar na chuva.

Tom Mary'nin dışarı çıkmasına ve yağmurda oynamasına izin vermeyi reddetti.

- Não quero tocar.
- Não quero jogar.
- Não quero brincar
- Eu não quero tocar.
- Eu não quero jogar.
- Eu não quero brincar.

Oynamak istemiyorum.

O que acontece mãe, deixe-me brincar com alguns amigos

anne ne olur biraz arkadaşlarımla oynayayım