Translation of "Atirar" in Turkish

0.008 sec.

Examples of using "Atirar" in a sentence and their turkish translations:

- Eu vou atirar.
- Eu irei atirar.
- Vou atirar.
- Irei atirar.

Vuracağım.

atirar

ateş etmesi

- Pare de atirar!
- Para de atirar!

Ateş etmeyin.

Eu vou atirar.

Ateş edeceğim.

Nós vamos atirar.

Ateş edeceğiz.

- Eu vou atirar em você!
- Vou atirar em você!

Seni vururum.

- Eu vou atirar em você.
- Vou atirar em você.

- Sana sıkacağım.
- Sana ateş edeceğim.

- Onde você aprendeu a atirar?
- Onde vocês aprenderam a atirar?

Ateş etmeyi nerede öğrendin?

Vamos atirar a corda.

Pekâlâ, halatı çıkartalım.

Quando atirar, estamos comprometidos.

Bu gittikten sonra mecbur kalacağız.

Eu vou atirar nele.

- Onu vuracağım.
- Ona ateş edeceğim.

Eu vou atirar nela.

Onu vuracağım.

- Eu não vou atirar em você.
- Não vou atirar em você.

Sana ateş etmeyeceğim.

- Eu tenho de aprender a atirar.
- Eu tenho que aprender a atirar.

Nasıl ateş edeceğimi öğrenmek zorundayım.

atirar a teia por cima.

...ağını üstüne kapadı.

Eles iam atirar no Tom.

Tom'u vuracaklardı.

Eu vou atirar naquele cara.

O adamı vuracağım.

Antes de ir, vou atirar isto.

Pekâlâ, başlamadan önce bunu atacağım.

Algumas pessoas começaram a atirar pedras.

Bazı insanlar taş atmaya başladılar.

- Eu convenci o policial a não atirar no macaco.
- Persuadi o policial a não atirar no macaco.

Ben maymuna ateş etmemesi için polisi ikna ettim.

Tom não foi capaz de atirar no urso.

Tom ayıya ateş edemedi.

E repare isto. Aposto que se atirar um destes...

Bakın, şimdi izleyin. Bahse girerim ki bunlardan birini atınca...

- Estou jogando a toalha.
- Estou a atirar a toalha.

Havluyu atıyorum.

Vamos atirar outro bastão luminoso e ver onde vai parar.

Bir tane daha çubuk atıp nereye gittiğine bakalım.

O homem de repente começou a atirar com sua arma.

Adam aniden silahını ateşlemeye başladı.

Não quero atirar em você, mas o farei se precisar.

Seni vurmak istemiyorum, fakat zorunda kalırsam, vururum.

Depois, tentamos atirar a corda e prendê-la a uma saliência.

Bu ipi karşıya atıp onu bir yarığa sıkıştırmayı deneyeceğiz.

Fadil estava incrivelmente calmo e sereno depois de atirar em Rami.

Fadıl, Rami'yi vurduktan sonra inanılmaz biçimde sakin ve kendindeydi.

Ninguém pode conhecê-los, nenhum caçador pode atirar neles com pólvora ou chumbo - Os pensamentos são livres!

Hiçbir insan onları bilemez, hiçbir avcı barut ve kurşunla onları vuramaz. - Düşünceler özgürdür!

- Quem vive em casas de vidro não deveria jogar pedras.
- Aqueles que vivem em casas de vidro não devem atirar pedras.

Sırça köşkte oturanlar başkalarına taş atmamalılar.