Examples of using "Alig" in a sentence and their turkish translations:
Neredeyse hiçbir şey yemedin.
Güçlükle ayağa kalkabilirim.
- Neredeyse onu duyamıyordum.
- Onu güçlükle duyabiliyordum.
O, neredeyse hiç çalışmaz.
Seni neredeyse hiç tanımıyorum.
Neredeyse beni tanımıyorsun.
- Onu hemen hemen hiç tanımıyordu.
- O onu pek tanımıyordu.
Zar zor konuştuk.
- Onu dört gözle bekliyorum.
- Onu sabırsızlıkla bekliyorum.
Güçlükle yürüyebiliyorum.
Onlar ona biraz dikkat ederler.
Ben hemen hemen hiç yüzemem.
O güçlükle okuyabiliyor.
Birbirimizi çok az tanıyoruz.
O çok az şey yedi.
Tom'u güçlükle tanıdım.
Tom'u güçlükle tanıyorum.
Neredeyse hiç bekleyemem.
Onu çok az tanıyorum.
Ben onu hemen hemen hiç anlayamadım.
Neredeyse onu duyamıyorum.
O zar zor İngilizce konuşur.
O neredeyse konuşamıyor.
Neredeyse hiç nefes alamadım.
Tom neredeyse hiç gülümsemedi.
Tom zar zor nefes alıyor.
Tom neredeyse dinlemiyor.
Tom neredeyse hareket etmiyor.
Neredeyse ona inanamadım.
Bu yüzden yenileri dört gözle bekliyorum.
zar zor nefes alabiliyordum.
Ne olduklarını bile tam bilmiyoruz.
haftada 15 saate düştü.
...hareket edemeyecek kadar kör.
Filler zar zor görebiliyor.
...erzaklarımız çoktan azalmıştı.
- Ben gözlerime güçlükle inandım.
- Neredeyse gözlerime inanamıyordum.
Biz parti için sabırsızlandık.
Neredeyse gözümü bile kırpmadım.
Bizim neredeyse kahvaltı için zamanımız yoktu.
Öğle yemeği için neredeyse zamanımız yoktu.
Ayaklarımın üzerinde güçlükle durabiliyordum.
Geceleyin neredeyse hiç uyuyamıyorum.
Evlenmek için sabırsızlanıyorum.
Pek sanmıyorum.
- Güçlükle yürüyebiliyorum.
- Hemen hemen hiç yürüyemiyorum.
Sana sarılmak için sabırsızlanıyorum.
Tom neredeyse hiç Fransızca konuşamaz.
Tom zor nefes alıyordu.
Şehri hemen hemen hiç bilmiyorum.
Artık hemen hemen hiç nakit kullanmıyorum.
Zar zor katlanabilirim.
Seni lisede zorlukla tanıyordum.
O neredeyse bir kelime söylemedi.
Tom zorlukla konuşabilir.
- Tom neredeyse hareket edemiyor.
- Tom neredeyse kıpırdayamıyor.
- Tom neredeyse kımıldayamıyor.
O artık benimle hemen hemen hiç konuşmuyor.
Oraya gitmek için sabırsızlanıyorum.
Neredeyse hiç para kalmamıştı.
- Seni görmek için can atıyorum.
- Seni görmeye can atıyorum.
Tom'u zar zor tanıdım.
O kadar sessiz konuşuyorsun ki seni zorlukla duyabiliyorum.
ancak 13 yıldır, görüş kaybından dolayı
Bugün ise %10'dan daha azı bu durumda.
Altı yeni doğmuş yavru. Birkaç saatlikler.
Bahçemizde yok denecek kadar az çiçek var.
Ben pek öyle düşünmüyorum.
Neredeyse otuz yaşındayken öldü.
Onun davranışına güçlükle katlanıyorum.
O adını güçlükle yazabiliyor.
Bir baba olmak için sabırsızlanıyorum.
Eve gitmek için sabırsızlanıyorum.
Neredeyse bittiğine inanamıyorum.
- Seni bir daha görmeyi bekleyemem.
- Seni tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.
Tom neredeyse tek kelime söylemedi.
Tom'un sesi zorlukla duyulabiliyordu.
O, neredeyse hiç kitap açmaz.
- Tom eve gitmeyi bekleyemedi.
- Tom ev almak için sabırsızlanıyordu.
Tom neredeyse hiç yeşil giymez.
Onun neredeyse hiç parası yok ama geçiniyor.
Hepinizle tanışmak için can atıyorum.
Valizi güçlükle kapatabildim.
Tom rakibine neredeyse hiç vuramadı.
Başlamaya can atıyoruz.
Sana söylemek için sabırsızlanıyorum.
Tom zorlukla nefes alabiliyor.
Onun olması için sabırsızlanıyorum.
Tom aslında neredeyse hiç çalışmıyor.
Ah canım! Ben neredeyse hiçbir şey duymadım.
Tom'un neredeyse yeterli yiyeceği yoktu.
ve küçük salonumuzdaki duman yüzünden
Kesinlikle, bugün neredeyse haber değeri yok.