Translation of "élt" in Turkish

0.005 sec.

Examples of using "élt" in a sentence and their turkish translations:

Egyszerű életet élt.

Sade bir hayat yaşadı.

Boldog életet élt.

- Mutlu bir hayat yaşadı.
- O, mutlu bir hayat yaşadı.

A cégének élt.

Hayatını şirketine adadı.

Régen itt élt.

O burada yaşardı.

Ben Szingapúrban élt.

Bin Singapurda yaşadı.

Tom Ausztráliában élt.

Tom Avustralya'da yaşadı.

Egyedül élt ott.

O, orada tek başına yaşadı.

Tom egyedül élt.

Tom yalnız yaşıyordu.

Tom Bostonban élt.

Tom, Boston'da yaşadı.

Tom velünk élt.

Tom bizimle yaşadı.

Évekig élt ott.

O, yıllarca orada yaşadı.

Tamás Bostonban élt.

Tom Boston'da yaşıyordu.

- Körūlbelül öt évet élt ott.
- Ott élt körülbelül öt évig.

Yaklaşık beş yıl orada yaşadı.

Az öregember visszavonultan élt.

- Yaşlı adam içine kapanmıştı.
- Yaşlı adam insanlardan uzaktı.
- Yaşlı adam insanlarla iç içe değildi.

Egyedül élt az erdőben.

Ormanda yalnız başına yaşadı.

Tamás sosem élt Bostonban.

Tom, hiç Boston'da yaşamadı.

Tamás hosszú életet élt.

Tom uzun bir hayat yaşadı.

Úgy tudom, Spanyolországban élt.

- Sanırım o İspanya'da oturuyordu.
- Sanırım o İspanya'da yaşıyordu.

Három évet élt Kóbéban.

O üç yıl Kobe'de yaşadı.

Tamás egy farmon élt.

Tom bir çiftlikte yaşadı.

Tom egyedül élt ott.

Tom orada tek başına yaşadı.

Tomi egyszerű életet élt.

Tom basit bir hayat sürdü.

Tom az erdőben élt.

Tom ormanda yaşadı.

Calamity Jane Kaliforniában élt.

Calamity Jane, California'da yaşadı.

Tom korábban Bostonban élt.

Tom Boston'da yaşardı.

Ugye Tom Ausztráliában élt?

Tom Avustralya'da yaşadı, değil mi?

Tom kettős életet élt.

- Tom çifte hayat sürüyordu.
- Tom iki ayrı hayat yaşıyordu.

A 2018-ban élt emberekről.

2018'deki insanları sorarlar.

A családom egy kunyhóban élt.

Ailem bir kulübede yaşıyordu.

Az öreg férfi egyedül élt.

Yaşlı adam tek başına yaşadı.

Tamás Bostonban élt tízéves koráig.

Tom on yaşına kadar Boston'da yaşadı.

Miért élt az Egyesült Államokban?

Neden o Amerika Birleşik Devletleri'nde yaşadı?

Tamás a nyugati parton élt.

Tom batı yakasında yaşadı.

Mozart nagyon rövid ideig élt.

Mozart'ın ömrü çok kısaydı.

Tamás 2013-ban Bostonban élt.

Tom 2013'te Boston'da yaşıyordu.

Az állampolgárok 7 százaléka élt szegénységben;

vatandaşların %7'si yoksulluk mağduruydu,

A világ 10 százaléka élt nyomorban;

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %10'u

A népesség 37 százaléka élt nyomorban;

aşırı yoksulluk mağduru dünya nüfusunun %37'si

Három napig kekszen és vízen élt.

Üç gün boyunca kraker ve suyla yaşadı.

Senki sem élt akkoriban a szigeten.

O zaman adada kimse yaşamadı.

Tomi élt az alkotói szabadság lehetőségével.

Tom bir artistik lisans aldı.

Tom 1963-tól 2013-ig élt.

Tom 1963'ten 2013'e kadar yaşadı.

- Tom ott élt.
- Ott lakott Tamás.

Tom orada yaşadı.

- Hol élt Tomi?
- Hol lakott Tamás?

Tom nerede yaşadı?

Tomi három évvel ezelőtt itt élt.

Tom üç yıl önce burada yaşadı.

A letartóztatása idején Tom Bostonban élt.

Tom tutuklandığı sırada Boston'da yaşıyordu.

Tom élt, Tom él, Tom élni fog.

Tom yaşadı, Tom hayatta, Tom yaşayacak.

Élt valahol réges-régen egy kegyetlen király.

Bir zamanlar, bir zalim kral yaşarmış.

Amikor Tamás Quebec-ben élt, tanult franciául.

Tom Quebec'te yaşarken Fransızca öğrendi.

Húsz éven keresztül élt ott a családom.

Ailem burada yirmi yıl boyunca yaşadı.

Tom azt mondja, Mari mindig Bostonban élt.

Tom, Mary'nin hep Boston'da yaşadığını söylüyor.

A nővérem hét évet élt Svédországban, Malmöben.

Kız kardeşim, yedi yıl boyunca İsveç'in Malmö şehrinde yaşadı.

Nálam többet élt meg ez a kocsi.

Bu araba benden daha yaşlı.

Az öreg hölgy egyedül élt egy háromszobás lakásban.

Yaşlı bayan tek başına üç odalı bir dairede yaşadı.

Ő a legveszélyesebb ember, aki valaha is élt.

- O gelmiş geçmiş en tehlikeli adamdır.
- O gelmiş geçmiş en tehlikeli adam.

Csak két dédnagyszülőm élt olyan sokáig, hogy találkozhattam velük.

Büyük büyük ebeveynlerimden sadece ikisi onlarla tanışmam için yeterince uzun yaşadı.

Valahol messze réges-régen élt egyszer egy szépséges hercegnő.

Bir zamanlar, güzel bir prenses yaşıyordu.

Úgy vélem, hogy Beethoven a valaha élt, legnagyobb zeneszerző.

- Sanırım Beethoven, şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci.
- Ben Beethoven'ın şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci olduğunu düşünüyorum.
- Beethoven'ın şimdiye kadar yaşamış en büyük besteci olduğunu düşünüyorum.

A nagymamám a Hokkaidótól északra fekvő Szahalin (Karafuto) szigetén élt.

Eskiden büyükannem Hokkaido'nun kuzeyindeki Karafuto Adası'nda

Azután láttam, hogy kimosta őt az odúból a víz. Alig élt.

Sonra bir baktım ki yuvanın dışına sürüklenmiş, ölmek üzere.

Nagyon régen, a legtöbb ember csoportokban élt, melyek az évszakok változásával arrébbköltöztek.

Uzun zaman önce, çoğu insan mevsimler değiştikçe taşınan gruplarda yaşıyordu.

Két kicsi mókus, egy fehér és egy fekete élt a nagy erdőben.

Biri beyaz ve biri siyah renkli iki küçük sincap, büyük bir ormanda yaşadı.

Mária nem a valaha élt legtökéletesebb nő, de Tamásnak ő a legjobb.

Mary şimdiye kadar yaşamış en mükemmel kadın değil ama Tom için en iyisidir.

- Mindenki nevetett.
- Mindenki kacagott.
- Röhögött mindenki.
- Derült, aki csak volt.
- Kacagott, aki csak élt.

Herkes güldü.

- Egy róka meg egy medve együtt élt.
- Egy róka és egy medve együtt éltek.

Bir tilki ve ayı birlikte yaşadılar.

- Minden idők legnagyobb állata a kék bálna.
- A kék bálna a valaha élt legnagyobb testű állat.

Mavi balina bütün zamanların en büyük hayvanıdır.

- Az a lány, amelyikkel Tomi volt, elhagyta őt.
- A lány, akivel Tomi együtt élt, elhagyta őt.

Tom'un çıktığı kız onu terk etti.